Ekmek teknesine müdahale eden güvenlik güçlerine karşı tepki olarak kendini yakan seyyar satıcısı Muhammed Buazizi, Tunus’ta başlayan ve Arap dünyasına yayılan “Arap Bahar’ının” simgesi oldu. 2011’deki bu olay, 24 yıldan beri iktidarı elinde Tutan Zeynel Abidin Bin Ali yönetimini devrildi.
Aralık 2011’de gerçekleşen parlamento seçiminin ardından, ülkeyi yönetmek için İslamcı/İhvancı partiler ile laik partilerinden oluşan bir koalisyon hükümeti kuruldu. Ancak, İhvan Harekatı tarafından yönetimi ele geçirmek konusunda bir sürü örtülü hamleler gerçekleştirildi. 2013’te Tunus’taki laik siyasi yapının lideri olan Şükrü Bileydi suikastla öldürüldü. Halk sokaklara döküldü ve İhvancı Al-Nahda iktidardan indirildi. 2014’de gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Al-Nahda partisi yeniden yönetimde ortak olmayı başardı. Tunus halkının öfkesi dinmedi ve yeniden sokaklar hareketlendi. Halkın hareketlenmesine paralel olarak IŞİD, asker ve sivilleri hedef alan terör eylemlerine başladı.
2011’den itibaren ülke yönetiminde söz sahibi olan siyasal İslam’ın Tunus’taki temsilcisi İhvancı Al-Nahda Partisi, ülke yönetimindeki kilit noktaları ele geçirmek için bir sürü hamle yaptı. Söz konusu hamleler, ülkenin güvenliği, ekonomisi ve dış politikasında somut bir şekilde bozukluğa yol açtı. Bu durum, Tunus halkının desteğini alan ülkedeki kurulu düzen temsilcileri harekate geçti.
2019’da gerçekleşen seçimde Tunus halkı bir kez daha İhvancılara hayır dedi ve anayasa profesörü olan Kayis Said’i Cumhurbaşkanı seçti. Kayıs Said, Cumhuriyetin ilan edilişinin 65. yıldönümü ve Arap Baharının 10. yıldönümünde ülke yönetimine el koydu; Tunus Anayasası’nın 80. maddesini gerekçe gösteren Kayıs Said, “Devlete kurşun atanların kurşun yağmuruna tutulacakları” açıklamasında bulunarak 2014-2017 yılları arasında IŞİD terörünü kullananlara karşı sert tutumunu gösterdi.
Ortadoğu ve Arap dünyasında patlak veren Arap Baharı diye adlandırılan halk ayaklanması/halk devrimini oportünist yöntemler ile miras yedi misali üstüne çöken İhvan Harekatı, ülke yönetiminde başarısız oldu. Çünkü yerleşik bir dünya görüşüne sahip olamayan, sadece koltukta uzun süre kalmak maksadıyla her türlü mihraklarla anlaşanların yönü esen rüzgarlarla değişir ve her gün başka bir yöne savrulur. Bu durum yönetilen toplamlar için en tehlikeli yönetim modelidir.
Kerkük’teki Türkmenlerin sayısının 300 bin ve Türkmenlerin azınlık olduğunu defalarca ifade ederek gerek Kürtler gerekse Araplar ile Türkmen milletinin aleyhine gizli anlaşmalar yapan sözde milliyetçi siyasetçiyi başından atmayı başaran Türkmen Milletinin, Tunus merkezli ortaya çıkan gelişmeleri iyi okuyarak, toplum tehlikeli yönetim modellerini reddetmeleri gerekir.
Dr. Hicran Kazancı
ITC Yürütme Kurulu ve İdari Heyet Üyesi