1991 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) çökmesi, 1945’te başlayan Soğuk Savaş’ın birinci döneminin sona ermesine yol açtı. Ancak, uluslararası sistemde konjonktürel bir değişimin ortaya çıkmasına neden olan Rusya’nın Ukrayna işgali, Soğuk Savaş’ın ikinci dönemini başlattı. Soğuk Savaş’ın birinci dönemini kapatan SSCB’nin dağılması, NATO’nun mevcudiyetini, kimliğini ve önemini, kurucuları tarafından bile tartışır hale getirdi. Fakat Soğuk Savaş’ın ikinci döneminin başlaması, NATO’nun varlığının, misyonunun ve fonksiyonunun tahmin edilenin çok ötesinde önemini ön plana çıkarttı. Bu gelişme, Soğuk Savaş’ın jeopolitiğine geri dönülmesini kaçınılmaz hale getirdi. Bulunduğu jeostratejik, jeopolitik ve NATO’nun ikinci büyük güç olma konumundan dolayı Türkiye’ye de NATO’nun güçlü coğrafi yapısı olma özelliğini tekrar kazandırdı.
Türkiye’nin askeri, coğrafi ve stratejik konumlarının önemi, Türkiye Dışişleri Bakanlığının başarılı ve dengeli dış politika araçlarını kullanmasıyla ön plana çıktı. Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan bugün dek, tarafsızlık, denge ve istikrar yayma metotlarını başarılı şekilde kullanma konusunda ustalaşan Türkiye Dışişleri Bakanlık bürokratlar tarafından, çevresinde ve dünyada patlak veren kriz ve ani gelişmelere yön vermeyi başarmıştır. Bunun en son örneği, Ukrayna-Rusya arasındaki savaşı sonlandırmak hedefli görüşmeleri başarılı bir seviyeye gelmesini sağlamasıdır; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın himayesinde İstanbul’da yapılan Rusya-Ukrayna barış görüşmeleridir.
Türkiye’nin Himayesinde Türkmen Elitler Toplantısı
Türkiye’nin bu tür desteğine en fazla ihtiyaç duyan Iraklı Türkmenlerdir. Türkmeneli bölgesi Rus işgaline uğramamıştır. Ancak, uğrayan Ukrayna’nın karşı karşıya kaldığı tahribattan daha fazlasına son dönemde uygulanan hatalı strateji ve dengesiz politika sayesinde Iraklı Türkmenler maruz kalmıştır. Ukrayna’daki yıkım ve tahribat, savaşın sona ermesiyle yeniden yapılandırmayla eski durumuna bir kaç ay içerisinde kavuşacaktır. Ancak, Türkmeneli’de yaşayan 3 milyon Türkmene yönelik son yıllarda uygulanan hatalı strateji ile öngörüsüz politikalar, Türkmen toplumunun sosyal düzeninde, üniter yapısında, coğrafi bütünlüğünde ve sosyal huzurunda derin tahribata yol açtı. Bunun neticesi olarak Türkmen toplumundaki yönetenlerle yönetilenler arasında ve yönetenlerin kendi aralarında gün gittikçe büyüyen uçurumlar açıldı ve gerginliğin gerilime dönüştü. Bölünen, kutuplaşan yönetilenler, yönetenlerin ne politikalarını ne de davranışlarını benimsiyorlar, dahası reddediyorlar. Bu durum, Türkmen toplumunun birlik bütünlük ve gücünde son derecede ciddi zafiyetler orta çıkardı. PKK/PYD/DAİŞ ve Peşmerge gibi silahlı yapılar savaş yoluyla değil, bu zafiyetlerden geniş ölçüde yararlanmak yoluyla Türkmeneli Coğrafyasını, Türkmen toplumunu, Türkmen siyasetçilerini ele geçirecek/kontrol edecek/ üstünlük sağlayacaktır. Nitekim, Kerkük’te Türkmenlerin azınlık konumuna düşmesi ve siyasi denklemden uzaklaşması durumuna milletçe şahitlik yapıyoruz.
Bu bağlamda, Başkan Erdoğan’ın himayesinde Türkmeneli bölgesine münhasır Türkmen kanaat önderleri, önden gelen Türkmen şahsiyetleri ve bürokratları bir masa etrafında oturtularak çıkış yolunun bulunması bir zarurettir.