Gemiciler bilir…
Dalgalı denizlerde zaman zaman gemi, izlediği doğru rotadan sapabilir ve o an rota tashihi gerekir…
Bu, siyasette de söz konusu olabilir..Hedefe giderken rotada sapılması halinde rota tashihi gerekebilir…
Bu bağlamda, Kıbrıs sorununda da KKTC’yi savunan vatanseverlerin zaman zaman rota tashihi yapmaları gerekiyor…
Örneğin, görüşmelerin başlaması ve “nasıl bir çözüm?” konusunda ortaya konan görüşlere baktığım zaman böyle bir rota tashihine gerek olduğunu düşünüyorum…
Zaman zaman yapılan açıklamalarda “görüşmelerin sonuç odaklı ve takvimli olarak yeniden başlaması”ndan söz ediliyor…
Bir kez daha altını kalın bir çizgiyle çizerek vurgulamak istiyorum:
KKTC’yi savunan vatanseverlerin, bugün için “SONUÇ ODAKLI VE TAKVİMLİ OLSA BİLE” görüşmelerin yeniden başlaması diye bir gündemi yoktur, olmamalıdır… Bu bağlamda;
1- 50 yıldır devam eden federasyon görüşmeleri, son kez Cenevre’de toplanan Konferansın çökmesiyle birlikte sona ermiştir…Bu, fiili olarak “Kıbrıs Cumhuriyeti ile içindeki Türk toplumu” arasında; masada ise sözde “iki toplum” zemininde ve “iki bölgeli-iki toplumlu federasyon “ hedefiyle 50 yıldır sürdürülen görüşmelerin duvara tosladığı, iflas ettiği ve “sonuç odaklı ve takvimli” olsa dahi, artık başlamayacağı demektir…
2- Görüşmeler bundan sonra ancak iki eşit-egemen devlet ve iki devletli çözüm hedefiyle başlamalıdır…Her hal ve karda, görüşmelerin kalınan yerden, yani federasyon hedefiyle ve Guterres belgesi temelinde, garantörlüğün müzakeresiyle başlaması söz konusu olmamalıdır…
3- BM temsilcisi Lute’nin hazırlamaya çalıştığı referans şartlarında uzlaşma olması için, Rum tarafının görüşmelerin eski federasyon hedefiyle ve iki toplumlu zeminde değil, iki devletli çözüm hedefiyle ve iki devlet zemininde başlayacağını kabul etmesi şart koşulmalıdır…Aksi halde referans şartlarında uzlaşma olmadığının ilanı talep edilmelidir…
4- İki devletli çözüm demek, “anlaşmalı ayrılık, müzakere edilmiş ayrılık, kadife ayrılık” demektir…Bunun sonunda anlaşma ile, iki eşit-egemen devlete dayalı AB’a üye bir Konfederasyon da olabilir, yan yana iyi komşular olarak yaşayacak, AB üyesi iki ayrı bağımsız-egemen devlet de olabilir…Yan yana işbirliği içinde biri AB üyesi, diğeri AB dışında iki ayrı devlet de olabilir…
5- Anlaşmalı ayrılık olması halinde, AB’a üyelik söz konusu olacaksa, Lozan’da tesis edilen ve 1960’da Kıbrıs’a da teşmil edilen Türk-Yunan dengesinin korunması açısından ya Türkiye ile eş zamanlı olarak AB’a girilecektir, ya da AB üyeliği nedeniyle, başta 4 özgürlük olmak üzere, Rum, Yunan ve diğer AB ülkelerinin- AB vatandaşlarının sahip olacağı tüm haklar Türkiye’ye-Türk vatandaşlarına tanınmalıdır..
6- Müzakere edilmiş ayrılık ve ardından AB’a üye Konfederasyon olacaksa, 1960 Anlaşmalarında da öngörüldüğü gibi, Türkiye’nin “müsaadeye en fazla mazhar ülke” statüsü ile garantör ülke statüsü korunmalıdır.
7- Kadife ayrılık ve AB içinde iki ayrı bağımsız devlet olacaksa, Türkiye, AB’a üye bağımsız- egemen Türk devletin garantörü olmaya devam etmeli ve AB üyesi ülkelerin sahip olacakları tüm haklara sahip olmalıdır.
8- Kadife ayrılık ve AB dışında bağımsız-egemen Türk devleti olarak yolumuza devam edeceksek, Türkiye ile savunma işbirliği anlaşması imzalanmalı, Türkiye’ye deniz-hava üsleri verilmeli ve Türkiye ile ekonomik entegrasyon-gümrük birliği gerçekleştirilmelidir..
9- Anlaşmalı ayrılık söz konusu olacaksa, Rum itirazları ve KKTC’nin tanınmasını engelleyen BM Güvenlik Konseyi kararı otomatik olarak geçersiz olacağından KKTC’nin 3. Ülkeler tarafından tanınması için yoğun bir kampanya başlatılmalıdır
10- Bu seçeneklerin tümünün mümkün olmaması halinde bile, yine seçeneksiz değiliz… O halde de, başka son bir seçeneğimizden önce, rahmetli Bülent Ecevit’in önerdiği gibi, Dışişleri ve savunmada Türkiye’ye bağlı, içte özerk devlet statüsü elimizdeki seçeneklerden sadece biridir…
Kanımca KKTC’nin bağımsız ve egemen bir devlet olarak sonsuza dek yaşamasını savunan her vatanseverin bu noktalarda birleşmesi demeç ve açıklamalarını bu temelde yapması, strateji ve taktiklerini buna göre belirlemesi, her kafadan bir ses çıkmaması, bir gün öyle, bir gün böyle konuşulmaması, başkalarının gündemlerinin ve hedeflerinin peşinden sürüklenilmemesi için şarttır…
Zaman zaman gördüğüm çelişkili söylemler nedeniyle bu rota tashihini gerekli görüyorum... KKTC’nin sonsuza dek Anavatan Türkiye ile aynı yolda yaşamasını savunan vatanseverler için başka bir yol olduğunu düşünmüyorum