“Kıbrıs”ın Avrupa Parlamentosu’nda 6 sandalyesi var… Bunlardan 4’ü Rumlara 2’si de Türklere ait… Faşist Rum yönetiminin AP’de yaptığı engellemeler nedeniyle AP, bizim seçeceğimiz Türk temsilcileri kabul etmedi… Bu nedenle Türklere ayrılan sandalyeler yıllarca boş kaldı… Ne ki, zaman içinde, bize ait olan 2 sandalye AP ve AB’nin göz yumması ile Rum yönetimi tarafından gasp edildi… 6 sandalyenin tümü de Rumlar tarafından dolduruldu… Bu, AP açısından elbette büyük bir haksızlık, adaletsizlik, ayırımcılık, hukuk dışılık, rezalet ve utanmazlıktır…
Bu yıl AP için yeniden seçim yapılacak ve Rum yönetimi bir yandan iyi niyetten, barıştan, çözümden, federasyondan, haklarımıza saygılı olduğundan söz ederken, diğer yandan da Türk halkına ayrılan sandalyeleri yeniden gasp etmek için oyun oynuyor.
Rum yönetimi, içimizdeki 5. KOL, işbirlikçiler, teslimiyetçiler, Rum’un siyasi amacından habersiz gafiller ve uyurgezerler gasp girişimine meşruiyet kazandırmak için Kıbrıs Türk Halkına şu çağrıyı yapıyor: - Gelin, AP seçimlerine katılın, bu amaçla “Kıbrıs Cumhuriyeti” kimliği alın, Rum seçmen listelerine kaydolun, adreslerinizi güncelleyin, Rum partilerinden aday olun, sınıra yakın kurulacak sandıklara gidip oy kullanın… Bakın Kıbrıs Cumhuriyeti haklarınızı tanıyor, haklarınıza sahip çıkın, temsilcinizi seçin!
Bu amaçla Rum Meclisi, 2014 yılında Türk “vatandaşlarının” Güney’deki seçmen listelerine kaydolması için hazırladığı bir tasarıyı onayladı. Bu, Rum milli hedeflerine, yani OSMOSİS’e hızmet eden çok iyi planlanan, bugün de devam eden stratejik bir saldırıydı. Bu, Kıbrıs Türk Halkına, eşit-egemenliğimize, bağımsızlığımıza, devletimize, self-determinasyon hakkımıza, demokrasiye, kimliğimize yönelik ağır bir saldırıdır. Bu, Rum yönetiminin hegemonyacı-hakimiyetçi emellerinin ve OSMOSİS niyetinin açık şekilde ortaya konmasıdır…
Amaç Egemenliğini Kabul Ettirmek
Hiç şüphesiz Rum yönetiminin amacı, her yolla yapmaya çalıştığı ve her fırsatı değerlendirdiği gibi, AP seçimleri yoluyla, tüm adanın tek meşru devleti olduğunu, Kıbrıs Türklerinin de devleti olduğunu, Kıbrıs Türklerinin kendi vatandaşı olduğunu, Türklere ayırımcılık yapmadığını, Türklerin Rum devletinin egemenliğini tanıdığını ve kendilerinin Türk halkını da temsil ettiğini, Halkın KKTC’yi değil, Rum devletini benimsediği iddiasını dünyaya göstermektir…
Bir başka deyişle gasp ettikleri “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni, egemenliklerini ve yasalarını bize de empoze etmektir… Biz tanımadığımız sürece meşruiyeti hep tartışmalı olmaya devam edecek olan devletlerini bizim vasıtamızla meşru hale getirmektir…
Tabii bunun Kıbrıs sorununun sonucunu belirleyici bir etkisi olacaktır: Buna göre, eğer Kıbrıs Türkleri Rum yönetiminin belirlediği çerçeve içinde, Rum partilerinden veya bağımsız aday olursa, halkımızın ezici çoğunluğu Güneydeki seçmen listelerine kaydolur ve Güney’de oy kullanma yoluyla, Güney’in AP seçimlerine katılırsa, hem Rum yönetimi “gaspçı” olarak suçlanmaktan kurtulacak hem de Kıbrıs sorunu kendiliğinden çözülmüş olacaktır.
Bu, Kıbrıs Türkleri ÜNİTER Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ve bireysel vatandaşlık hakları ile yetinmeyi kabul ettikleri anlamına gelecek ve masada görüşülecek bir şey de kalmayacaktır…
Kıbrıs Türk Halkının Rum hükümetinin öngördüğü düzenlemeler içinde AP seçimlerine katılması Rum devletini tanıması, Rum egemenliğine boyun eğmesi; KKTC’den ve ayrı egemenliğinden vazgeçmesi anlamına geleceğine göre, o zaman masada görüşülecek ne kalacaktır?
Rum boyunduruğuna girmeyi kabul ettikten sonra masada teslim koşullarından başka ne görüşülebilir ki? Rum yönetimi ve AB, bu bilinçle hareket ederek, içimizdeki 5. KOL’u ve tüm işbirlikçileri harekete geçirerek, dört bir koldan kuşatmayla bizi Rum şemsiyesi altında AP seçimlerine sokmaya çalışmaktadır…
CTP , TDP, DP, UBP Geçmişte Doğru Tavır Belirledi
2014 AP seçimlerinden önce, Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun desteğiyle ve dönemin Meclis Başkanı Sibel Siber’in girişimiyle CTP, TDP, DP’nin imzaladığı, UBP’nin de sözlü olarak onay verdiği bir ortak açıklama yapılmış ve tepkimiz, birlik ve beraberlik içinde ortaya konmuştu. Cumhurbaşkanı, hükümet ve Meclis tam bir birlik içinde faşist, ırkçı, gaspçı Rum yönetiminin tuzağını bozmuştu..
Bunun üzerine 2014 yılı başlarında Güney’deki AP temsilcisi KKTC’ye geçerek dönemin CTP Genel Sekreteri Kutlay Erk ile görüşmüş ve seçimlere katılınmasını istemişti… Kutlay Erk ise, ona çok güzel cevap vererek, “böyle bir şeyin söz konusu olmayacağını, AP’a göndereceğimiz 2 temsilcimizi bizim KKTC’de kendi seçim kurallarımıza göre seçmemiz gerektiğini” söylemişti…
Aynı yaklaşımı TDP de göstermiş ve Rum yönetimini hayal kırıklığına uğratmıştı… Nitekim o dönem Rum basınında bu yönde çıkan haberlerde “en ilerici, en solcu Türk partileri bile yapılacak düzenlemeye, Güney’deki seçmen listelerine kaydolup Güney’de aday olmaya karşı çıkıyor” denerek hayal kırıklıklarını ortaya koymuşlardı… Bugün yapılması gereken de budur.
UBP Genel başkanı Ersin Tatar dün yaptığı açıklamada Cumhurbaşkanı, hükümet ve Meclisin ortak tavır belirlemesini önermiştir ki bu mutlaka yapılması gereken milli bir görevdir. Eğer CTP, HP, DP ve TDP buna karşı çıkarsa kendi varlık nedenlerine de karşı çıkmış olacaklardır… Kendi temsiliyet haklarını ve bir bütün olarak Türk Halkının meşru haklarını Rum devletine ve partilerine terk etmiş olacaklardır… O zaman siyaset yapmalarına gerek de kalmayacaktır…
Buna karşı çıkacak olanların Güneye geçip Rum partilerinde ve Rum devleti içinde siyaset yapmaları gerekecektir… Çünkü buna karşı çıkacak olanlar, Rum devleti içinde bırakın azınlık haklarını, bireysel vatandaşlık hakları ile yaşamayı kabul ediyor olacaklardır… Esasen faşist-hegemonyacı Rum yönetiminin ve partilerinin hedefi de bunu sağlamaktır..
Akıncı’nın Susma Hakkı Yok
Hasbelkader Cumhurbaşkanlığı makamında oturan Akıncı, bu konuda devletin tepkisini ortaya koymak yerine şu ana kadar susmuştur. Hem de, saraydan çıkmayan, sık sık görüştüğü, danışma kurulunda yer alan, Rumca tercümanlığını yapan Niyazi Kızılyürek Rum devletinin OSMOSİS siyasetine hizmet ederek AKEL’den aday olmasına karşın susmuştur, susmaya devam etmektedir…
Oysa Akıncı’nın, hem o makamda oturan biri olarak, hem de işbirlikçi Niyazi kendi yakın çalışma arkadaşı olması nedeniyle susmaya hakkı yoktur… Ya bu konuda bugüne kadar yapıldığı gibi KKTC’nin tepkisini ortaya koyacak, ya da böyle bir tepkiyle hemfikir değilse ve bu adaylığı destekliyorsa, o makamdan istifa edip işbirlikçi çalışma arkadaşının seçim kampanyasına katılacaktır… Hem KKTC Cumhurbaşkanlığı makamında oturmak, hem de işbirlikçi çalışma arkadaşına destek vermek veya bu anlama gelecek şekilde SUSMAK, asla kabul edilemez. Bu mümkün değildir. Evet, Kıbrıs Türk halkı Akıncı’dan açıklama beklemektedir…
XXX
Güney’de 2004, 2009, 2014’de AP seçimleri olmuştur…Şimdi 2019’da yapılacak olan 4. Seçim olacaktır. Rum yönetimi, 1960 Anayasası “Türk ve Rum Toplumların kendi temsilcilerini kendi seçim kurulları vasıtasıyla hazırlayacakları seçmen ve aday listeleri ile ve kendilerinin ayrı seçimleriyle seçeceklerini” öngörmesine rağmen buna yüzde yüz ters davranmaktadır, Kendilerine ait ÜNİTER devlet seçim sistemiyle, kendi seçim kurullarıyla, Türk seçmenleri kendi listelerine kaydederek, Türkleri Rum partilerinden aday göstererek, kendi seçim sandıklarında oy kullandırarak sözümona “Türk temsilcileri” seçmeye çalışmaktadırlar… Niyazi Kızılyürek gibi kişileri de bu amaçla tepe tepe kullanmaktadırlar…
Rum yönetimi, doğrudan egemenliğimize, kimliğimize, varlığımıza yönelik olan bu saldırıyı geçmiş 3 seçimde de yapmış, Türk Halkını Güneydeki seçimlere katılmaya çağırmış ancak Türk Halkının ve partilerinin tepkisi nedeniyle büyük bir başarısızlığa uğramıştı… Geçmişte yaptığı yöntem farklıydı. Buna göre Kıbrıs Türklerine çağrı yaparak Rum seçmen listelerine kaydolmalarını ve oy kullanmalarını istiyordu. Nitekim Güney’deki AP temsilcisi Rum bayan, AP seçimlerinden önce 2009 Şubat ayında, KKTC’ye geçerek KIBRIS gazetesini ziyaret etmiş, bu gazeteyi de kullanmış, Kıbrıs Türklerine manşette yayınlanan bir çağrıda bulunarak seçmen listelerine kaydolma ve AP seçimlerinde oy kullanma çağrısı yapmıştı.
Bu çağrıya içimizde “5.KOL” görevi yapan bazı tabela partileri de destek vermişti. Buna karşın 2004 ve 2009 seçimlerinde sadece Güney’de yaşayan 200 civarında kişi Rum seçmen listelerine kaydolmuş ve operasyon büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmıştı…
Bu durumu dikkate alan Rum yönetimi 2014’de Meclisten geçirdiği bir yasa ile, seçmen listelerine kaydolmayı, Kıbrıslı Türklerin iradesi dışında, otomatik yapmayı öngörmüştür. Buna göre, “Kıbrıs” kimliği almış olan herkesi ( ki kendilerine göre bu sayı 90 bin civarındadır) otomatik olarak özel bir seçmen listesine kaydedecek ve kaydı otomatik yapılacak olan Türklerin, Rum partilerin AP seçimlerinde kendi listelerinden aday gösterecekleri 2 Türk aday için AP seçimlerinde oy kullanmaları sağlanacaktı. Bu yasanın ardından AP’ın Güney’deki Rum temsilcisi 2009’da yaptıkları gibi yine KKTC’ye geçerek CTP ile görüşmüş, bu operasyona destek istemiş, ancak aldığı olumsuz yanıt karşısında hüsrana uğramıştı…
Ardından yapılan seçimlerde bu kez daha çok sayıda kişi oy kullanmak istemesine karşın adres karışıklığı olduğu gerekçesiyle oy kullanmalarına izin verilmemişti…
Bu bağlamda, 2014 seçimlerinde aday olan Akıncı’nın yakın akrabası ve bir süre Cumhurbaşkanlığında da çalışan Deniz Birinci büyük bir hüsrana uğramıştı…
Ayrı Seçim Yapmalıyız
Şimdi Rum yönetimi 2019 seçimlerinde bir kez daha operasyon başlatmıştır… Bu çerçevede yine Akıncı’nın yakın çevresinden birinin (Akıncı’nın Danışma Kurulu üyesi ve çevirmeni Niyazi Kızılyürek) bu operasyonda görev alması ve Akıncı’nın şu ana kadar suskun kalması, üzerinde ciddiyetle düşünülmesi gereken, çok ilginç ve manidar bir durumdur. Acaba Akıncı perde gerisinde yakın çevresine Rum partilerinden aday olmayı mı tavsiye etmektedir? Akıncı’nın bu konuda kamuoyunda oluşan kuşkuları giderecek bir açıklamayı süratle yapması gerekmektedir. KKTC Cumhurbaşkanı olarak Halka yol göstereceğine susması ne anlama gelmektedir?
“Cumhurbaşkanı ve lider” olmak bu mudur? Rum yönetiminin KKTC’ye ve egemenliğimize yönelik yeni saldırısını püskürtmenin en etkili yolu, AP’nin kabul edip etmemesinden bağımsız olarak, Kıbrıs Türk Halkını AP’de temsil edecek 2 temsilciyi, KKTC’de yapacağımız ayrı seçimlerle bizim seçmemizdir…
2014’de önerdiğim bu karşı atağın bugün 2019 şartlarında ne getirip ne götüreceği, ne gibi sakıncaları ve yararları olacağı etraflı olarak değerlendirilmelidir… Eğer bu yapılacaksa, KKTC Meclisi AP seçimleri için acil bir yasa çıkarmalı ve Rum seçimleri ile aynı gün AP’ye göndereceğimiz 2 milletvekilini seçerek AP’ye göndermeliyiz…
Biz seçelim de AP utanmazsa kabul etmesin…Seçtiğimiz kişiler gitsin orda direniş yapsınlar, mücadele etsinler… Böyle bir seçim Kuzeyde ayrı bir egemen Halk, ayrı bir egemen otorite olduğunu en kör gözlere bile sokacaktır.
AB ve AP, Kıbrıs’ın tümünün AB’ye girdiğini ve Kıbrıslı Türklerin de AB vatandaşı olduğunu iddia ettiklerine, ayrı kimliğimizi, ayrı demokrasimizi, ayrı seçimlerimizi ve Annan Plan referandumunda olduğu gibi ayrı referandum hakkımız ile ayrı irademizi tanıdıklarına göre, bu seçimi, bu irademizi hangi yüzle inkar edecektir? Yine de inkar ederlerse, bu onların ayıbı, onların utancı, onların yüz karası olacak ve eşitlik, adalet, insan hakları adına her zaman yüzlerine vuracağımız büyük bir kozu elimize vermiş olacaklardır…
Dünyaya Verilecek Mesaj
Bana göre ayrı seçim yaparsak dünyaya şu mesajları vermiş olacağız:
- Adada tek Halk değil iki Halk, tek devlet değil iki devlet, tek egemenlik değil, iki egemenlik, tek hükümet değil iki hükümet, tek Meclis değil iki Meclis, tek demokrasi değil iki demokrasi, tek irade değil iki ayrı irade, tek seçim sistemi ve tek seçim yasası değil, iki ayrı seçim sistemi, iki ayrı seçim yasası vardır…Böylece daha görünür hale geleceğiz
- Rum yönetimi buna sert tepki gösterecek AP’ın reddetmesi için lobi yapacaktır.. Ne ki, AP’ın bunu tanımaması demek, bu gerçeğin var olmadığı anlamına gelmeyecektir…İki ayrı devlet-iki ayrı halk, iki ayrı egemenlik çok net görülecektir.
- Kıbrıs Türk halkı Rum devletini, egemenliğini ve yasalarını reddetmektedir…AB uğruna Rum boyunduruğuna girmeyi asla kabul etmeyecektir…Bu da görülecektir.
- Rum devleti Türk halkını temsil etmemektedir ve Türkler bu devleti kendi devletleri olarak görmemektedir. Bu da anlaşılacaktır.
- Türk Halkı KKTC’den ve ayrı egemenliğinden asla vazgeçmeyecektir… Aksi yönde ısrar adada gerilim ve çatışma riski yaratacaktır. Bunu anlayacaklardır.
- Rum tarafındaki seçimlerde Rumların oyu ile seçilen kişilerle Kıbrıs Türk Halkının hiçbir ilgisi yoktur, Türk halkını temsil etmemektedirler… Bu da görülecektir…
- Seçeceğimiz 2 temsilci Avrupa Parlamentosu’na gidip mücadele edecektir…Kapı önünde eylem yapacaktır..AP yetkilileri ile, basınla, sivil toplum örgütleri ile görüşecek ve haklılığımızı anlatacaktır..Gerekirse AP kapısı önünde eylem yapacaktır…Güneyde, Rumların oyu ile seçilen kişilerin bizi temsil etmediğini haykıracaklardır…
- Rum yönetimi kendi Anayasası olarak kabul ettiği 1960 Anayasasının 61. maddesinde "Türk temsilciler Türkler tarafından, Rum temsilciler de Rumlar tarafından seçilirler." denmektedir... 63. Maddesinde ise " Türkler Türk seçmen listesine, Rumlar da Rum seçmen listesine kaydedilirler." denmektedir..1960 anayasasına göre, Türk seçmenlerin Rum yönetimine kaydolması, onların seçim sandığında oy kullanması, onların partilerinden aday olması, Rum seçmenden oy istemesi, ya da oy alarak seçilmesi meşru değildir...
Elinde Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ile bu gerçeği haykıracak olan seçeceğimiz kişilerin AP, AB ve Rum yönetimini rahatsız edeceği ve onların büyük baskı altında kalacakları görülecektir… Kimsenin şüphesi olmasın, başta AP ve AB olmak üzere tüm dünya bu mesajları net olarak alacaktır ve bu mesajların verilmesi, ada gerçeklerine dayalı yani iki devletli bir anlaşmaya hizmet edecektir. Rum yönetimi ve AP ile AB, Kıbrıs Türk halkının ayrı kimliğinden ve egemenliğinden asla vazgeçmeyeceğini, Rum devletinin egemenliğini asla tanımayacağını ne kadar erken anlarsa, iki devletli çözüm o denli yakın olacaktır… Meclisteki tüm partiler Rum yönetiminin yaptığı yeni emrivakiye karşı olduklarına göre, konu üzerinde ciddi olarak düşünmelidirler