Rum yönetimi, 10 yıl kadar önce korsan bir hareketle ilan ettiği ve KKTC ile Türkiye'nin de meşru hakları bulunan sözde MEB (Münhasır Ekonomik Bölge) alanında 2012’den beridir doğalgaz araştırmaları yapıyor…
Türkiye ve KKTC her aşamada buna itiraz etti. Ne ki itirazlara rağmen bu araştırmalar devam edince Türkiye savaş gemilerini göndererek araştırma gemilerini engellemeye çalıştı. Rum yönetimi, Türkiye ve KKTC'nin tüm uyarılarını kulak arkası ederek 1. tur doğalgaz ihalesine çıktı. Ardından tüm uyarılara rağmen 2. Tur ihaleyi de yaptı..Bu ihalelerden milyarlarca dolar kazandı. 1. Turdaki ihale İsrail'in Levithian diye adlandırdığı ve büyük miktarda doğalgaz bulduğu alana bitişik olan ve Kıbrıs'ın Güney sahillerinden yaklaşık 200 km. uzakta olan 12. parseli kapsıyordu...
Türkiye ve KKTC bu ihaleye sert tepki göstererek, ihale açılan bölgede Kıbrıs Türklerinin de meşru hakları bulunduğunu belirttiler. Türk tarafı bu nedenle çözüm olana kadar Rum yönetimini ihaleden vaz geçmeye, yabancı şirketleri de ihaleye katılmamaya çağırdı. Ne ki ABD ve AB'ı arkasına alan Rum yönetimi bu uyarılara da kulak tıkayarak ihaleyi ileri götürdü.
Sonuçta açılan ihaleyi İsrail'in Levithian bölgesinde sondaj yapan ABD Şirketi NOBLE kazandı. Türk tarafı bu kez Rum yönetimi ile NOBLE'a "sakın sondaja başlama" uyarısını yaptı.
Ne ki ABD'nin devreye girmesi ile bu uyarısında da fazla ileri gidemedi...NOBLE, İsrail'in Levithian bölgesindeki dev sondaj platformunu 12. parsele çekerek sondaja başladı. Türkiye sadece uzaktan seyretmekle yetinebildi...
NOBLE sondajı, 12. parsel'de tahmin edilen kadar büyük miktarda olmasa da yeterli miktarda doğal gaz olduğunu kanıtladı. Rum yönetimi şimdi bu doğal gazın çıkarılması, İsrail’in Levithian bölgesinden çıkacak gazla birleştirilerek ya Mısır’daki doğalgaz sıvılaştırma tesisine aktarılması veya Eastmed projesiyle Girit adası-Yunanistan üzerinden borularla Avrupa’ya ulaştırılması hayalleri kuruyor
Bu arada Türkiye, İtalyan Eni ve Fransız Total şirketlerinin bu yıl 9. Parselde başlatacakları sondajı kararlılıkla engelledi. Amerika-Katar ortaklığı olan “Exxon Mobil-Qatar Petroleum”un Kasım ayı içinde 10. Parselde başlattığı sondaja seyirci kaldı. Oysa Türkiye bu sondaja izin vermeyeceğini Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın ağzından duyurmuştu . Akar’ın uyarısı şöyleydi:
“Kıbrıs’ta, Ege’de ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye rağmen atılacak hiçbir adıma ve oldubittiye asla müsaade edilmeyecektir. Ege ve Akdeniz’de Türkiye ve KKTC’nin yer almadığı bir projenin yaşama şansı olmadığını herkes bilmeli ve bölgeyi tehlikeye atacak provokasyondan herkes vazgeçmeli, kaçınmalıdır…Silahlı Kuvvetlerimiz Ege’de, Doğu Akdeniz’de ülkemizin ve KKTC’nin hak ve menfaatlerini korumaya, Kıbrıs adasında uluslararası garanti ve ittifak antlaşmaları doğrultusunda barış ve güvenliğin teminatı olmaya devam edecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın, herkes hesabını buna göre yapsın"
Akar, bu uyarıyı geçtiğimiz iki hafta içinde en az 3 kere daha yaptı ama ciddiye alan olmadı çünkü Türkiye bir türlü harekete geçmedi. Bu arada Dışişleri Bakanı Özersay de değişik zamanlarda yaptığı açıklamalarda, Türkiye’nin “yasal çıkarı bulunan deniz bölgelerinde şirketlerin sondaj yapmasına izin vermeyeceğini” belirtti. Özersay, “Kıbrıs Türk tarafına ait olan ve tıpkı Kıbrıs Rum tarafının yaptığı gibi Kıbrıs Türk tarafınca izin verilen parsellerde paralel sondaj yapılacağının altını çizdi. Özersay, “Kendi hükümetimiz adına konuşabilirim. 10’ncu parsel biz Kıbrıslı Türklerin de bazı haklarının olduğu bir bölgededir ve bu bizim için tartışma götürmez.” dedi.
Rum yönetimi yine bildiğini okudu.
Ve şimdi Türk tarafının sadece laf ürettiğini gören Rum tarafı 5 parselde daha sondaja başlayacağını açıkladı. Bu parsellerin tümü de Türkiye ve KKTC parselleri ile çakışıyor...
Bu durumda artık Rum tarafına anladığı dilden konuşmak gerekmektedir. Bu hem meşru hak ve çıkarlarımızı hem de onurumuzu korumak için de gereklidir
TÜRK TARAFININ GEÇMİŞTE YAPTIĞI AKILCI ÖNERİLER
Türk tarafı, işin bir çatışmaya gitmemesi için geçmişte çok akılcı iki öneri ortaya koymuştu. Birinci öneri şöyleydi:
"Taraflar, Kıbrıs sorunu konusundaki hukuki ve siyasi pozisyonlarına halel gelmemesi kaydıyla, güven yaratıcı önlemler çerçevesinde siyasi bir anlaşma için zemin de yaratabilecek aşağıdaki plan üzerinde anlaşırlar:
- İki taraf petrol ve doğalgaz gelirlerini bir fonda toplar ve bu fon iki tarafın ortaklaşa kuracağı bir komite tarafından yönetilir. Fon, çözüm tazminatlarını karşılamak için kullanılır"
Rum tarafı bu öneriyi anında reddederek 2. tur ihale için hazırlıklara başlayınca, Türk tarafı yeniden uyarılarda bulunarak KKTC ve Türkiye'nin meşru haklarının bulunduğu alanlarda 2. tur ihaleye çıkılmamasını istedi...Rum tarafı ise ABD ve AB'ın desteğiyle bu uyarılara da kulak tıkayarak 2. tur ihaleye çıktı...
Bu gelişme üzerine dönemin BM Genel Sekreteri Ban ile görüşen dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu 29 Eylül 2012 tarihinde yeni bir öneri sundu...
Bu önerinin en önemli yanı, Rum tarafına, acil çözüm sağlanması, elde edilecek hidro karbon gelirlerinin çözümün finansmanı için kullanılması ve çıkarılacak doğalgazın en kısa-en ucuz-en karlı-en güvenli yol olan Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine satılmasıydı...
Türk tarafının yeni önerisi şöyleydi:
- " BM Genel Sekreteri, Kıbrıs adası açıklarındaki (Kuzey ve Güney) hidrokarbon kaynaklarıyla ilgili bir aracı atar. Bu kişi iki liderin bu amaç için görevlendireceği temsilcilerden oluşacak teknik komiteye başkanlık edecektir…. Teknik Komitenin Yetkileri:
- İki tarafın tek taraflı olarak imzaladıkları uluslararası antlaşmalar ve verdikleri ruhsatlar konusunda iki tarafın karşılıklı rızasını almak.
- Kıbrıs adası açıklarındaki hidrokarbon kaynaklarıyla ilgili iki tarafın alacağı payın ne olacağının belirlenmesi.
- Yukarıda belirtilenler bağlamında, toplam gelir ilgili teknik komite tarafından yönetilecek özel bir fonda tutulacaktır ve öncelikle kapsamlı anlaşmanın hükümlerinin uygulanmasını finanse etmek için kullanılacaktır.
- İki taraf bu gelirin farklı amaçlar için kullanılması konusunda yukarıda belirtilen komite kanalıyla ortak karar alabilirler.
- Bu gelir hiçbir şart altında herhangi bir askeri maksat için kullanılamaz (örneğin silah satın alımı).
- Kıbrıs Rum tarafı yukarıdakileri kabul ettiği takdirde, Kıbrıs Türk tarafı, hidrokarbon kaynaklarının bir boru hattı kanalıyla Türkiye üzerinden taşınmasını önermektedir".
Türk tarafının 2012 yılında yaptığı bu öneriler hala masadaki en akılcı, en gerçekçi öneriler olarak ortada durmaktadır…Rum yönetimi, AB, ABD, BM ve ilgili tüm devletler eğer Türkiye ve KKTC parsellerinde yapılması planlanan 5 yeni sondaj nedeniyle yeni bir kriz istemiyorsa, Türk tarafı ile bu öneriler üzerinde bir mutabakat sağlanması için gerekli adımları atmalıdır…
Aksi halde, meydana gelecek gelişmelerden sorumlu olan Türk tarafı olmayacaktır. Çünkü Türkiye bugüne kadar çok sabretmiştir ve bundan sonra Ruma anladığı dilden konuşacaktır, konuşmalıdır. Türkiye 5 yeni sondaj konusunda Gerekli kararlılığı yine göstermezse artık kimse tarafından ciddiye alınmayacaktır