- Rum Meclisinin 1964 ve 1967'de aldığı ENOSİS kararlarını iptal etmemesi, tam aksi, yakın geçmişte 1950 Plebisitinin okullarda kutlanması için Meclis'ten yeni karar çıkarması; bu arada AKEL tarafından Kasım 2016'da 1931 isyanının okullarda kutlanmasına ilişkin bir önergenin Meclise vermesi ve bu önergenin hala geri çekilmemesi,
-Rum Meclisi’nde geçmişte alınan diğer Türklük düşmanı 6 kararın-yasanın iptal edilmemesi
- Kilise'nin Türk düşmanı, ırkçı, ENOSİS'çi çözüm karşıtı faaliyetlerinin yoğunlaşarak devam etmesi,
- ELAM, APOEL, EOKA Dernekleri vb Türk düşmanı militan örgütlerin ırkçı-saldırgan faaliyetlerine devam etmeleri, giderek güçlenmeleri ve Meclis'te de temsil edilmeleri,
- Güney'e geçen Türklere saldırıların devam etmesi ve saldırganların cezalandırılmaması;
- Rum okullarında Türk düşmanlığı aşılayan ırkçı eğitim sisteminin ısrarla sürdürülmesi ve Türk düşmanı bireyler yetiştirilmesi; kitapların Türk düşmanlığı aşılayan bölümlerinin temizlenmemesi
- Türk Halkına ve KKTC'ye karşı yaşamın tüm alanlarında uygulanan insanlık dışı ambargoların, tecrit politikalarının, aşağılama, dışlama, yok sayma, karalama politikalarının- faaliyetlerinin tüm dünyada yoğunlaşarak devam etmesi,
- Rum devlet Başkanı Anastasiadis'in Türk Halkını azınlık olarak nitelemesi, çoğunluğun azınlığı idare etmesi gerektiğini söylemesi ve bu çerçevede egemen eşitliğimizi, devlet yönetimine eşit-etkin katılımımızı, dönüşümlü başkanlığı, Yunan vatandaşları ve Rumlara tanınacak 4 özgürlüğün Türk vatandaşlarına da tanınmasını ve Türkiye'nin etkin ve fiili garantörlüğünü reddetmesi ve adı federal içeriği ÜNİTER birleşik Kıbrıs isteğini ortaya koyması karşısında yani bir strateji belirlemek zorunlu hale gelmiştir...
Yeni Strateji Ne Olmalı?
Geçmişte de defalarca yazdım, yine yazmak istiyorum. Yeni stratejinin ne olması gerektiği konusundaki düşüncelerim şöyledir:
- KKTC Meclisi geçmişte alınan federasyon kararını iptal etmeli ve yerine bundan sonra çözümün ancak iki eşit-egemen devlet temelinde olacağı yönünde bir karar almalıdır. Akıncı bunu kabul edip saygı gösterirse, Meclisin çizeceği bu çerçeve içinde müzakereciliğini sürdürür, etmezse Meclis onu müzakerecilik görevinden almalı ve yerine Meclis kararlarına saygı gösterip iki egemen devlete dayalı bir çözümü müzakere edebilecek yeni bir müzakereci atamalıdır…
- Siyasi partiler bu konuda görüş birliği sağlayamaması veya karar almak için yeterli çoğunluk olmaması halinde görüşmelerin devam edip etmeme konusu halka sorulmalı ve kararı doğrudan halkın vermesi istenmelidir...Meclis bu amaçla bir referandum yasası geçirerek demokratik bir referanduma gitmelidir...Katılımcı demokrasinin gereği olarak Halkın kararına-iradesine herkes saygı göstermelidir, göstermek zorundadır...Kararı Halk vereceği için kimse birbirini "çözüm karşıtlığı" ile suçlayamayacaktır.
- Halk "görüşmeler devam etsin" derse, bu kez ucu açık olmayan ve kırmızı çizgilerimizi ortaya koyan takvimli bir müzakere süreci şart olmalıdır.
- Bu müzakere sürecinde ise Kıbrıs Türk Halkının 1963’den gelen tazminat hakları mutlaka masaya getirilmeli ve bundan asla taviz verilmemelidir.. Öngörülen takvim içinde de eşit-egemenlik temelinde, Türkiye'nin garantörlüğünde bir anlaşma olmaması halinde, artık görüşmelerin noktalandığı dünyaya ilan edilmelidir.
- Halk, görüşmeler bitsin ve "KKTC ile yola devam edilsin" derse, KKTC yeniden yapılanarak Kosova modelinde olduğu gibi TANINMA istemelidir. Bu amaçla tanınmayı engelleyen BM kararlarının kaldırılması için yoğun girişim yapılmalıdır.
- Yeniden yapılanma çerçevesinde ise devlet küçültülmelidir. Bu bağlamda Başkanlık sistemine geçilmeli, bakanlık, belediye, daire, memur sayısı azaltılmalı, geniş çaplı özelleştirmeler-özerkleştirmeler yapılmalı, üretim ekonomisine geçilmeli, eğitim ve sağlık tam gün olmalı, eğitim, üretime yönelik olmalı, küçük ama etkin, bürokrasisi azaltılmış, süratli çalışan bir devlet yaratılmalıdır... Siyasi partiler yasası, seçim yasası, sendikalar yasası, belediyeler yasası yeniden yapılanmaya uygun şekilde değiştirilmelidir.
- TANINMA çabalarının sonuçsuz kalması halinde, KKTC, dünyada birçok örneği bulunan Dışişleri ve Savunmada Türkiye'ye bağlı diğer konularda bağımsız Özerk devlet statüsüne geçmelidir...(Rahmetli Bülent Ecevit'in her zaman savunduğu statü).
- Bu çerçevede Türkiye ile savunma işbirliği anlaşması imzalanmalı, Türkiye'ye bir hava, bir deniz, bir kara üssü verilmeli, Türk askeri bu üslere konuşlanarak yerleşim yerlerinden çekilmeli, GKK teknolojik kapasitesi yüksek profesyonel bir ordu haline getirilmeli, askerlik süresi kısaltılmalı, ülkedeki hayat normalleşmelidir...
- Arzu ederlerse güneydeki komşu Rum devleti ile ekonomi, ortak çevre sorunları, polisiye olaylar, sağlık, turizm, su, elektrik, iletişim, ulaşım vb konularda iki devletin eşit-egemenliği temelinde işbirliğine açık olunmalıdır...
- Rum tarafının doğalgaz faaliyetlerine son vermemesi halinde (ki öyle görünmektedir) KKTC, MEB alanları için açılan ihale çerçevesinde TPAO mutlaka sondajlara başlamalıdır…