Sabahattin İsmail Sabahattin İsmail

KKTC Meclisi İhaneti Durdurmalı

11 Kasım 2018
“ Akıncı’nın, Anastasiadis’e kulak tıkayarak, Guterres Belgesi temelinde görüşmelere oturması ihanet olur... KKTC Meclisi duruma el koymalıdır. „
KKTC Meclisi İhaneti Durdurmalı

Anastasiadis, Türk Halkını “azınlık” gördüğünü, yeniden açıkladı..

“Çözüm için en önemli kırmızı çizgilerinin siyasi eşitliğimizin reddi ve Garanti Anlaşmasının iptali olduğunu” bininci kez vurguladı…

Akıncı, 1960’da elde ettiğimiz VETO ve ayrı çoğunluğu haklarımızdan hiçbir hak ve yetkisi olmadığı halde vazgeçmesine ve karar alma süreçlerinde sadece 1 tek Türk’ün onayının aranmasına razı olarak korkunç bir taviz vermesine karşın, Anastasiadis bunu bile kabul etmedi..Bunun sözümona “azınlığın çoğunluğu yönetmesi olduğunu ve asla kabul etmeyeceğini” yeniden yeniden bininci kez vurguladı… 

Onlara göre, “Kıbrıs artık AB üyesidir, toprakları da AB toprağıdır…AB topraklarında yaşayan AB vatandaşları için en iyi güvence AB’dir…Dolayısı ile “ toplumsal eşitlik” talepleri demokratik değildir, AB içinde eşit vatandaşlık hakları yeterli görülmelidir…Ayni şekilde Garanti anlaşması mazi olmuştur, çağdışıdır, Türkiye’nin garantisine, garanti anlaşmasına ve 650 asker dahi olsa Türk askerinin adada kalmasına gerek yoktur…”

Bu safsatalarını, Akıncı’nın büyük gafleti, diplomatik beceriksizliği ve inançsızlığı sonucu, Guterres belgesine sokmayı başardıkları biliniyor…

Ve şimdi, Anastasiadis’in son basın toplantısında yeniden bizi aşağılamasına, onurumuzu çiğnemesine, siyasi eşitliği ve garantörlüğü kabul etmeyeceğini defalarca söylemesine kulak tıkayan, yüzünü göğe çevirip “şükür yarabbi” diyen Akıncı’nın da yardımıyla, Guterres belgesi temelinde görüşmeleri kaldığı yerden başlatmaya çalışıyorlar…

Anastasiadis’in aşağılamalarının, siyasi eşitliği ve garantörlüğü reddetmesinin üzerine bir bardak soğuk su içip yeniden “gel görüşelim” mi diyecek; yoksa “bu açıklamalardan sonra “sizin siyasi eşitlik temelinde bir federal çözüm istemediğiniz artık iyice bir kez daha ortaya çıktı. Federasyon; egemenliği, eşitliği, yönetimi, kaynakları eşit şekilde paylaşmaktır, bunu reddettiğinize göre artık konuşacak, görüşecek bir şey kalmamıştır…Herkes kendi yoluna…Bundan sonra sizinle ancak iki eşit-egemen devlet temelinde bir anlaşmayı görüşürüm” mü diyecek?

Aynı uyarıyı bugün Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay da yapmıştır…

Özersay, Akıncı’ya yaptığı uyarıda “ortak bir vizyon olup olmadığı yeniden saptanmadan müzakerelere başlamanın büyük bir yanlış olacağını, ortak vizyon olmadığının Anastasiadis’in son açıklamalarından görüldüğünü, dolayısı ile atın arabanın önüne konmaması gerektiğini” söylemiştir…

Eğer Akıncı, bu akşam yapacağı açıklamada Anastasiadis’in sözlerini duymazdan gelerek yeniden Guterres belgesi temelinde görüşme çağrısı yaparsa, “atı arabanın önüne koymuş” olacaktır…Bizi büyük bir tuzağın ve kapanın içine itmiş olacaktır…

Böyle bir durumda ise KKTC Meclisi’nin derhal devreye girmesi ve geçmişte alınan federasyon kararlarını iptal ederek, Guterres belgesi temelinde müzakerelere oturulmayacağını ilan etmesi gerekecektir..

Eğer Akıncı, Meclis’in alacağı böyle bir karara uymak istemez, Halk iradesini reddeder ve kendi aklına göre teslim olmaya gidecek olursa, o zaman Meclis derhal onu müzakerecilik görevinden almalı ve yerine uygun göreceği bir başka kişiyi müzakereci olarak görevlendirmelidir… 

Devamla KKTC Meclisi alacağı yeni bir kararla siyasi eşitlik ve garantörlüğün asla pazarlık konusu olmadığını da yeniden ilan etmelidir..

Akıncı Garantörlüğü Pazarlık Konusu Yaptı

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasından bu yana geçen 58 yıl içinde, Rum liderleri milli hedeflerinden asla vazgeçmediler...Her platformda, her müzakerede, her görüşme sürecinde birinci istekleri olarak Garanti ve İttifak Anlaşmasının iptalini, en azından Türkiye’nin tek yanlı müdahale hakkını da içeren garantörlüğünün kaldırılmasını ve tüm Türk askerlerinin adadan çekilmesini talep ettiler...

Denktaş ve gelmiş geçmiş tüm Türkiye hükümetleri, Rum milli hedeflerini çok iyi bildikleri içindir ki, Garanti ve İttifak Anlaşmaları ile Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini asla müzakere konusu yapmadılar, bu anlaşmaları sulandıracak en ufak bir konuyu görüşmeyi dahi kabul etmediler...

Ta ki, Talat-CTP teslimiyetçiliği iktidara gelene ve Annan Planını kabul etmelerine kadar...

Şimdi de Akıncı bu teslimiyetçiliği sürdürüyor. O da garantörlüğü pazarlık konusu yaptı, Guterres belgesine garantörlüğün iptalinin girmesini sağladı ve bu belgeyi, Türkiye ile KKTC Meclisine yaptığı bir emrivakiyle, stratejik bir anlaşma olarak imzalamayı Rum tarafına önerdi.

Annan Planı, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini sulandıran, tek yanlı müdahale hakkını imkansız hale getiren ve belli bir takvim içinde tüm Türk askerlerinin adadan çıkarılmasını öngören bir plandı...

Akıncı da, KKTC ve TBMM Meclis kararlarını çiğneyerek, Cenevre’de onların kabul ettiğinden daha geri bir öneri yaparak garantörlüğün 10-12 yıl içinde kaldırılmasını önerdi..

Önce Talat-CTP teslimiyetçiliğinin, şimdi de Akıncı’nın gafil politikalarının garantörlüğü pazarlık konusu yapması, sadece Rum yönetimini değil, Kıbrıs’ı sahiplenmek ve adaya üslenmek isteyen başta Yunanistan, İsrail ABD olmak üzere AB ülkelerini de cesaretlendirdi...

Rum Yunan ikilisi, Garanti Anlaşmasının iptali için yürüttüğü kampanyayı bu teslimiyetçiliği gördükten sonra, doruğa çıkardı.. 

Ne ki, TBMM, KKTC Meclisi ve MGK kararlarında Garanti ve İttifak Anlaşmalarının aynen devam edeceği milli politika olarak ortaya konmuştur. 

Bu durumda artık Akıncı’ya DUR denmesi ve Guterres belgesi temelinde herhangi bir görüşmenin olmayacağının, KKTC tanınmadan, ambargolar kalkmadan, Garanti Anlaşmasının aynen devam edeceği kabul edilmeden hiçbir görüşme yapılmayacağının, KKTC Meclisi tarafından ilan edilmesi gerekiyor…

Anastasiadis’in açıklamalarına rağmen, Guterres belgesi temelinde görüşmeye oturup garantörlüğün iptalini görüşmek, 1960’da tescil ettiğimiz en doğal hakkımız olan, federasyonların doğasında var olan, BM çözüm kriterleri içinde yer alan siyasi eşitliğimizi elde etmek için garantörlükten vazgeçmeyi görüşmek ve böyle bir kepazeliği kabul etmek, en büyük ihanet olacaktır…

Eğer gelişmeler bu yöne giderse, bunun sorumluluğunun sadece Akıncı’da değil, ona bu fırsatı veren ve üzerine düşen görevi yerine getirmeyen hükümet ile Meclis’te de olacağı ve ihanete ortak olacakları bilinmelidir…

Yorumlar