Bugünün kuşakları belki bilmez ama Gevşek Federasyon ve Konfederasyon üzerinde en çok kafa yoran, en çok yazı yazan, en çok tartışma yapan yazarım… Bu konuyla ilgili yazılarımın bir bölümünü “ EGEMENLİK, KONFEDERASYON VE KIBRIS TÜRK HALKI” ve “SELF-DETERMİNASYON VE KIBRIS TÜRK HALKI” adlı kitaplarımda topladım. Bu kitaplar 1990 yılında, yani tam 28 yıl önce yayınlandı ve kısa sürede tükendi…
Yani, şimdi aniden yeniden gündem olan gevşek federasyon ve konfederasyon Kıbrıs sorununda yeni tartışma konusu değildir…Müzakere süreci boyunca varolmuştur…
Rum tarafı bizi federasyon adı altında konfederasyonu savunmakla suçlamıştır…
Biz de Rum tarafını federasyon adı altında ÜNİTER devleti savunmakla suçladık, ki her ikisi de doğrudur…
Biz Konfederasyonun bu aşamada en akılcı ve en gerçekçi çözüm olduğunu bilmemize karşın, görüşmelerin federasyon öngören BM parametreleri içerisinde olması gerektiği noktasından hareketle, hiç olmazsa “MERKEZİ YANI ZAYIF, YANİ GEVŞEK FEDERASYON OLSUN” dedik… Merkezi devlete mümkün olduğunca az yetki bırakılmasını savunduk…Bunun için de merkezi devlete bırakılacak az sayıda yetkinin tanımlanıp kaydedilmesini, geri kalan akla gelen ve gelmeyen tanımlanmamış bütün artık yetkilerin ise kurucu devletlere bırakılmasını savunduk… Devamla, merkezi devlete bırakılacak yetkilerin egemen kurucu devletler tarafından verilmesini, yani federasyonun egemen kurucu devletler tarafından kurulmasını savunduk.
Yani aşağıdan yukarıya doğru bir gevşek federasyon olsun ve merkezi devlet mevcut Kıbrıs Cumhuriyeti’nin şekil değişerek devamı olmasın, iki eşit-egemen kurucu devletin oluşturacağı YENİ BİR ORTAKLIK OLSUN dedik. Bunun anlamı, eğer ileride yeniden bize bir saldırı olursa, merkezi devlete devrettiğimiz yetkileri geri alıp, yeniden bağımsız-egemen statümüze dönmekti...
Rum tarafı da görüşmelerin federasyon öngören BM parametreleri içerisinde olması gerektiği noktasından hareketle, bizimkinin tam tersi, “MERKEZİ YANI GÜÇLÜ, SAĞLAM BİR FEDERASYON” dedi. Bundan hareketle, mümkün olduğu kadar çok yetkinin merkezi devlete bırakılmasında ısrar etti. Devamla, federasyonun yukarıdan aşağıya oluşmasını, oluşturucu devletlere verilecek yetkilerin merkezi devlet tarafından verilmesini, oluşturucu devletlere bırakılacak yetkilerin merkezi devlet tarafından tanımlanmasını ve tanımlanmayan, akla gelen veya gelmeyen bütün yetkilerin merkezi devlete bırakılmasını talep etti… Bunun anlamı yetkileri verecek olan merkezi devlet olacağına göre, ileride bir anlaşmazlık olması halinde verdiği yetkilerin tümünü veya bir kısmını geri alma hakkına sahip olması idi… Yani oluşturucu devletler, belediye yetkilerine sahip yerel yönetim gibi olacaktı... Rum tarafının savunduğu merkezi yanı güçlü federasyon İDARİ BİR FEDERASYON’du. Yani Almanya ve Avustralya’da olduğu gibi, merkezi devlet idari bir kararla yapısını değiştirecek, eyaletler oluşturacak ve bu eyaletlere istediği yetkileri verecek, istediği yetkileri alacaktı… Bunun için de anlaşmanın YENİ BİR ORTAKLIK DEVLETİ yaratmasını değil, mevcut KIBRIS CUMHURİYETİ’nin idari bir kararla, anayasasını değiştirerek, merkezi yanı güçlü federal bir devlete dönüşmesini ve devam etmesini savundular…
Bunca yıllık müzakere sürecinde anlaşma olmamasının nedeni bu zıt pozisyonlardır…
Rum tarafı ile anlaşma olmayacağı anlaşılınca Türkiye ve KKTC, 1998 yılında artık KONFEDERASYON tezini görüşeceklerini açıkladılar…Türkiye’de iktidarda Ecevit hükümeti vardı. Dışişleri Bakanı ise rahmetli İsmail Cem’di…Lefkoşa’da rahmetli Denktaş ile ortak basın toplantısı yaparak bunu ilan ettiler… Ne ki, Ecevit hükümetinin geçirdiği sarsıntılar nedeniyle ileri götüremediler… 2003 yılından itibaren AKP’nin iktidara gelmesi ile Konfederasyon tezi rafa kaldırıldı Annan süreci başladı…
ANASTASİADİS NİYE GEVŞEK FEDERASYON İSTEDİ?
Rum yönetimi başkanı Anastasiadis’in, ondan önce Klerides’in gevşek federasyon üzerinde kafa yorduğu bilinen bir gerçektir..
Bunun nedeni bizim tezimize yakınlık duymaları veya bize hak vermeleri değildir… Kıbrıs Türk Halkının ortak federal devlette siyasi eşitlik üzerinde ısrar etmesidir…
1960’da siyasi eşit bir kurucu halk olarak, fonksiyonel federal bir devlet olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuran iki eşit taraftan biri olduk. Siyasi eşitliğimizin ifadesi Cumhurbaşkanı muavininin VETO hakkı bulunması, Bakanlar Kurulu’nda ve Meclis’te ise ayrı oy çoğunluğu hakkımızın bulunmasıydı. Anayasa mahkemesinde ise yabancı bir başkanın başkanlığında eşit sayıda yargıçla temsil edilmekteydik… Dolayısı ile bizim ve adanın geleceğini ilgilendiren konularda onayımız olmadan Rum çoğunluğun parmak sayısına dayanarak istedikleri kararı almaları olası değildi…
Rumlar siyasi eşitliği asla hazmedemediler, çünkü veto ve ayrı oy çoğunluğu haklarımız onların ENOSİS hedefine ulaşmalarını engellemekteydi..
O nedenle Makarios’un sunduğu 13 maddelik Anayasa değişiklik paketinin en önemli unsurları veto hakkı ile ayrı oy çoğunluğu hakkının kaldırılması idi… Ki bunun kabulü onların istediği gibi çoğunluk yönetimini sağlayacak ÜNİTER DEVLET kurulması, bizim etkisiz bir azınlık statüsüne düşmemiz ve meclisten ENOSİS kararı çıkararak adanın Yunanistan’a bağlanması demekti…
Kabul etmedik, siyasi eşit, egemenliği eşit şekilde paylaşan iki kurucu halktan biri olduğumuz konusunda direttik, anlaşmalara ve iki halklı Kıbrıs Cumhuriyeti’ne sahip çıktık, can ve kan pahasına ENOSİS’i önledik, bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yaşamasını sağladık…Yoksa bugün ada çoktan bir Yunan toprağı olmuştu….
İşte şimdi Anastasiadis yeniden EŞİTLİK konusuna takmıştır… Diyor ki, “Türklerle siyasi eşitlik temelinde bir federal ortaklık kurarsak, kararların alınmasında yine Türklerin onayı gerekecek ve devlet işlemez hale gelecek”… (Hem de Akıncı, 1960’da elde ettiğimiz VETO hakkından ve ayrı oy çoğunluğu haklarımızdan vaz geçmesine karşın bunu söylüyor… Bilindiği gibi Akıncı 1960’da elde ettiğimiz bu haklardan vazgeçmiş ve sadece bizi ilgilendiren kararlarda sadece 1 Türk’ün onayını yeterli görmüştür… Buna da hiç çekinmeden sıkılmadan “siyasi eşitlik” diyerek Halkı aldatmaya çalışıyor…)
Anastasiadis işte bu nedenle, yani 1 tek Türk’ün bile onayına muhtaç olmamak için o zaman “gevşek federasyon olsun, merkezi devletin yetkileri çok az olsun, ortak organ çok az olsun, Türklerle ne kadar az ortak organ olursa o kadar iyi olur” demeye başlamıştır…
Anastasiadis’in kafasındaki gevşek federasyon modeli, ilk anda kulağa hoş gelse bile ve geçmişte biz de bunu savunsak bile, bugün için artık kabul edilmezdir…
Gevşek federasyonu kabul ettiğimiz, talep ettiğimiz günler çoktan geride kalmıştır… O köprülerin altından çok sular geçmiştir…
Anastasiadis, merkezi devletin yetkileri az olsa bile yine bir federal yapı öngörmektedir… Bu yapının iki EYALETİ olacaktır… Bu eyaletlerin AYRILMA HAKKINI da içeren SELF-DETERMİNASYON hakları olmayacaktır… Bu eyaletler kendi ekonomisinden, eğitiminden, iç güvenliğinden sorumlu olacaktır, Federal anlaşmaya ters olmayan uluslararası anlaşma yapma yetkisi olacaktır... Dışta, AB’de, BM’de uluslararası kuruluşlarda tek temsiliyet olacaktır… Bu eyaletler federal devlet çatısı altında AB üyesi olacaklar ve AB kuralları tüm adada uygulanacaktır… Tek egemenlik, tek vatandaşlık, tek merkez bankası, tek para birimi(Euro) olacaktır… Garantörlük ve Türk askeri olmayacaktır… (Çok sıkışırsa Türkiye sadece Kuzeyi garanti etsin diyebilir)
Oysa ayrı bağımsız-egemen devlet kurmuş bir Halk olarak bizim istediğimiz İKİ AYRI DEVLETE DAYALI BİR ANLAŞMADIR... KADİFE AYRILIKTIR… Bu olduktan sonra iki devlet isterse, hiçbir ortak organın olmayacağı, sadece iki devletin eşit sayıda temsilcisinden oluşacak KONFEDERAL KONSEY’in olacağı bir KONFEDERASYON kurup işbirliği yapabilir…
Yarınki yazımda da Konfederasyonun ne olduğunu ve bizim nasıl bir anlaşma istememiz gerektiğini anlatacağım...