1- Bugüne kadar varılan tüm mutabakatlarda toprak, harita ve garantiler tüm diğer konularda anlaşma sağlandıktan sonra görüşülecekti. KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da bunu birçok kez vurguladı. Ancak Rum öyle istedi diye siyasi eşitlik, etkin katılım, dönüşümlü başkanlık ve mülkiyet başta olmak üzere birçok konuda anlaşma olmadan karşılığında bir şey almadan yüzde 7 toprak tavizi verdi. Ardından harita sundu, Garantörlüğü sulandırmak için Garantörler toplantısını dayattı, topu Türkiye'nin kucağına attı.
2- Rum hiçbir şey vermeden alacağını aldıktan sonra masadan kalktı ve yeni zirve olması için “Önce garantiyi görüşmek isterim sonra toprağı sonra diğer konuları” dedi...
Akıncı bu kez " böyle olmaz tüm başlıklar paralel görüşülmeli " dedi. BM merkezinde yapılan görüşmeden sonra yaptığı açıklamada da halka yalan söyleyerek bu konuyu Rum tarafına kabul ettirdiğini iddia etti.
Oysa şimdi görüldü ki görüşmeler Garantörlük konusu ile başladı. Paralel görüşme yok.Yani yine Rum’un istediği oldu... Rum taviz alırsa diğer konulara geçecek almazsa tıkanacak. Bu durumda Türkiye büyük baskı altında kalacak. Bir başka deyişle Akıncı topu yine Türkiye'nin kucağına attı ve siyasi eşitliği elde etme imkanını da yok etti. Rum garantide ve toprakta istediğini aldıktan sonra niye eşitliği kabul etsin?
3- Akıncı’nın bu tavrı, "acemi, teslimiyetçi, müzakere tekniklerinden bihaber, tavizci" olduğu izlenimi yaratmakta ve haklarımızı korumadığını düşündürmektedir. Akıncı halka ucuz kahramanlık şovları yaparken masada Rum'un tüm isteklerini kabul etmekte, onların önceliklerini benimsemekte ve sözüm ona müzakere yapmaktadır. Oysa ortada müzakere yoktur, Rum'un isteklerinin ve taktiklerinin tek tek kabul edilmesi vardır.
4- Bu gerçekler ışığında Cenevre’den nasıl bir sonuç çıkarsa çıksın KKTC’nin ve Türkiye'nin aleyhine olacaktır. Bu durumu tersine çevirmenin yolu Hükümetin ve meclisin gerekli kararları alıp Garantörlüğün sulandırıldığı, egemen eşitliğin olmadığı, halkı 4. kez göçmen yapacak, Rumlara 4 özgürlüğün tanındığı, iki kesimliliği sulandıran, kalıcı derogasyonların olmadığı, 1963’den gelen tazminat haklarımızın ödenmesini içermeyen bir emrivaki anlaşmayı kabul etmeyeceğini ilan etmektir.