Hiçbir devletin kendisine karşı kurulduğunu bildiği bir uluslararası örgüte sempati duymasını bekleyemeyiz; zaman ve koşullar değişse bile…
Rusya da, doğal olarak, Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği tehdidi/tehdit algısına karşı kurulmuş olan NATO’dan tabir yerindeyse hep nefret etti; Soğuk Savaş’ın bitmesine ve NATO’nun tehdit ve tehdit algısının değişmesine rağmen…Batı’nın NATO ve Rusya arasında işbirliği kurma ve geliştirme çabalarına rağmen…
Soğuk Savaş bittiğinde Rusya, Soğuk Savaş’ın bitmesini ve Varşova Paktı’nın dağılmasını gerekçe göstererek NATO’nun varlığını sorgulamaya başladı. Oysa NATO mevcudiyetini korumakla kalmayıp, Sovyetler Birliği’nin dağılması ile Orta ve Doğu Avrupa’da güvenlik boşluğu oluştuğunu ve bu güvenlik boşluğunun doldurulması gerektiğini ileri sürerek genişleme politikasına başladı. Rusya NATO’nun genişlemesine de şiddetle karşı çıktı; NATO’nun genişleme politikasını Batı’nın iddia ettiği gibi bir uluslararası örgütün olağan ve barışçı gelişimi/dönüşümü olarak okumadı ve NATO genişlemesini Rusya’nın güvenliğine karşı bir tehdit olarak gördü. Ancak, neticede, Rusya NATO’nun genişlemesini engelleyemedi. Burada şu soru sorulabilir. Rusya NATO’nun genişlemesini kendisine karşı ciddi bir tehdit olarak görüyor ise, genişlemeyi önlemek adına Batı ile neden doğrudan çatışmaya girmedi? İstemiş olabilir; ama böyle bir çatışmayı göze alamazdı. Zira ekonomisi zayıftı; Batı’nın yatırımlarına ve fonlarına ihtiyacı vardı; dünya ekonomisine entegre olmaya çalışıyordu; üstelik ordusu görece zayıftı.[1]
Rusya NATO’nun genişlemesini engelleyemedi ama hiçbir mesele de NATO kadar Batı-Rusya ilişkilerini şekillendiren mihenk taşı olmadı. Öyle ki Ukrayna Krizi esnasında Kırım’ı ilhak eden Rusya’nın, bu girişiminin, NATO’dan genişlemesi nedeniyle Batı’dan intikam almak olduğu Putin’in açıklamalarının satır aralarında gizliydi. Putin Kırım’ın ilhakı konusunda Rus Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada NATO’nun genişlemesi de dahil Batı’nın verdiği sözleri tutmamak suretiyle Rusya’yı aşağılamış olduğuna vurgu yaptı.
Kısaca Rusların nazarında Batı Rusya’yı aşağılıyordu; bunu da NATO aracılığıyla yapıyordu.
Hal böyle iken ABD’nin yeni başkanı Trump’ın NATO müttefiklerini NATO savunma harcamalarında belirlenen kriteri karşılamaları konusunda uyarınca, Rusya’nın NATO alerjisi yine nüksetti. Bilindiği gibi NATO harcama kriteri, her bir üye devletin GSYH’sının % 2’sini savunmaya ayırmasını gerektiriyor; oysa NATO tarafından yapılan 13 Mart 2017 tarihli basın açıklamasından da görüldüğü gibi, 2016 yılı itibarıyla NATO harcama kriteri sadece ABD, Birleşik Krallık, Estonya, Polonya ve Yunanistan tarafından karşılanmakta.[2] Trump’ın NATO harcamalarının artırılması konusundaki ısrarı nedeniyle müttefiklerinin bu ısrar doğrultusunda hareket etmesi bekleniyor; zira şimdilik Avrupa’da hiç kimse Transatlantik ilişkilerinin bozulmasını, ABD’nin kendisini Avrupa savunmasından soyutlamasını istemiyor.
Trump NATO savunma harcamalarının artırılmasını isterken, Rusya konuya dair ciddi bir çıkış yaptı. Rusya’nın NATO Daimi Temsilcisi Alexander Grushko Trump'in talebi üzerine ittifakın Avrupalı üyelerinin askeri harcamalarını artırma gereksiniminin nedenlerini sorguladı; “bu artış kesinlikle önemli ise, soru şu: Amacı nedir? Kime karşı savunmak için?” ifadesini kullandı. Üstelik Daimi Temsilci NATO harcamalarında artış konusunda ısrar eden Trump’ın silahlanma yarışı başlatacağını ve Avrupa’nın, özellikle Baltık devletleri ve Polonya’nın güvenliğini riske atacağını vurguladı.
Günümüzde NATO’ya dair asıl mesele müttefiklerin savunma maliyetini ortaklaşa yüklenmeleri adına NATO savunma harcamaları kriterini karşılamaları olunca, Rusya’nın NATO Daimi Temsilcisi’nin bu konuda görüşlerini ifade etmesi gayet normal. Ancak Daimi Temsilci’nin sözlerinde tehdit havası var; zira Trump’ı silahlanma yarışı başlatmakla itham ederken, Rusya’nın silahlanmasına hız vereceği mesajı veriyor. Daimi Temsilci Avrupa’nın, özellikle Baltık devletleri ve Polonya’nın güvenliğinin riske gireceğini belirtirken, herhangi bir çatışma halinde bu devletlerin topun ağzında olduğunu hatırlatıyor. 2008 Gürcistan, 2011 Ukrayna krizleri karşımızda birer örnek; yani Rusya’nın blöf yapıyor olduğunu iddia etmek çok zor! Rusya bize bu örnekler ile askeri güce başvurabileceğini, revizyonist bir güç olduğunu çoktan gösterdi bile.
[1] Marcin Bielewicz, “The Eastern Perspective: Russia Towards NATO Enlargement. A Case Study of 1999 and 2004 NATO Enlargements,” http://www.rocznikbezpieczenstwa.dsw.edu.pl/fileadmin/user_upload/wydawnictwo/RBM/RBM_artykuly/2010_10.pdf, Erişim. 12.05.2017
[2] Dilek Yiğit, Trump NATO Savunma Harcamaları Konusunda Hassas...Ya Birleşmiş Milletler'in Finansmanında...? http://soyledik.com/tr/analiz/6042/trump-nato-savunma-harcamalari-konusunda-hassasya-birlesmis-milletlerin-finansmaninda--doc-dr-dilek-yigit.html, Erişim 26.05.2017