Kıbrıs Türk Halkı, siyasal eşitlik konusunda 1881’den beri beridir, istikrarlı ve kararlı bir mücadele vermektedir. Sömürge yönetimi, 1882 anayasasını sunduğu zaman, oluşturulacak Danışma Meclisi'ne 9 Rum, 3 Türk ve 6 da atanmış üyenin yer almasını öngörmüştü. İngiliz yönetiminin bu niyetlerini önceden öğrenen Türk halkı, 1881 yılı sonunda yüksek komisere başvurarak EŞİT TEMSİLİYET talep etmişti.
İLK ORGANİZE TEPKİ
Bu isteğimizin 1882 anayasasında dikkate alınmaması üzerine, İngiliz yönetimi nezdinde ilk organize tepkimizi ortaya koyduk. Önce, Müftü Esseyid Ahmet Asım başkanlığındaki Türk temsilciler, İngiliz Yüksek komiserine bir telgraf çekerek, böylesine "EŞİTSİZ" bir yasama konseyine katılmama kararlarını bildirdiler.
6 gün sonra 26 Mart 1882'de ise, İngiliz Sömürgeler Bakanı Kimberley’e bir MUHTIRA göndererek, "ENOSİS'E KARŞI BİR GÜVENCE OLARAK EŞİT TEMSİLİYET" istemimizi yineledik.
Mart ayı sonunda İngiliz milletvekili Ashmead Barlett aracılığı ile Avam Kamarası'na da iletilen bu muhtırada, Danışma Meclisi ile ilgili kararın ertelenmesi isteniyor ve şöyle deniyordu:
"Rumlar kışkırtıcı faaliyetlere girişerek Türklere baskı yapmakta ve adada Türk varlığını yok etmeye çalışmaktadırlar.
300 yıldan fazla süren Türk idaresi sırasında bizler egemendik ve Hristiyanlara daima adaletle muamele edilmiş, hakları korunmuş, mülk sahibi olmaları sağlanmış ve dinlerinde tam bir serbesti verilmiştir. Bugünkü hükümet, bizlerle istişare etmemiştir. Bu Meclis'e 3 Türk üyeye karşı 9 Hristiyan üye seçilmesi ile Hristiyanlara pek büyük yetki sağlanmış olmaktadır. Halbuki Müslümanların üstün bir çoğunlukta olduğu Anadolu'da il idare meclislerinin Müslüman ve Hiristiyan eşit üye sayıları vardır.
Kıbrıs Rumları çoğunluk olmanın elverişli durumundan faydalanacaklarını, Türkleri baskı altına alacaklarını, ENOSİS'i gerçekleştirmeye çalışacaklarını açıkça söylemektedirler. Demek oluyor ki, Kıbrıs Türkleri Rumların insafına terk edileceklerdir. Buna meydan verilmemesi için Meclis'in Müslüman ve Hristiyan üyelerin EŞİT SAYIDA olmaları gerekir. EŞİT TEMSİL EDİLMEK HAKKIMIZDIR."
Muhtırada ayrıca, Kıbrıs Rum gazetelerinde çıkan kışkırtıcı ENOSİS yazıları da protesto edilmekteydi.
136 YILDIR EŞİTLİK İSTİYORUZ
Demek ki enosis’e karşı çıkışımızın ve EŞİTLİĞİ buna karşı en büyük güvence görmemizin 136 yıllık bir tarihi geçmişi vardır. Burada dikkat edilmesi gereken durum adanın İngiliz’in eline geçmesinden sonra henüz 3 yıl geçmesidir.
Yani Türk Halkı, ada İngiliz’e geçer geçmez organize olarak varoluş mücadelesini başlatmıştır. Tabii bu mücadelede bugün olduğu gibi tek dayanak yine Anavatan olacaktı. Nitekim Vali’ye verilen muhtıranın bir sureti, Osmanlı yönetimine de gönderilmişti.
Osmanlı yönetimi ise 93 harbi (1877-1878 Türk-Rus savaşı) ile girdiği sıkıntılı durumdan henüz kurtulmuş olmamasına karşın, derhal konuya el atarak, Londra Elçisi MUSURUS PAŞA aracılığı ile İngiliz hükümetine 6 Nisan 1882 tarihli bir protesto telgrafı yolladı. Bu telgrafta "OSMANLI DEVLETİ İÇİNDE MÜSLÜMANLARLA HRİSTİYANLARIN SAYILARI NE OLURSA OLSUN, EŞİT ORANDA TEMSİL EDİLDİKLERİ" bildirilerek bu ilk anayasada İngilizler tarafından öngörülen “nüfusa göre temsiliyet” ilkesi kınanmıştı.
Demek oluyor ki, Kıbrıs Türk halkının EŞİTLİK MÜCADELESİ ve ENOSİS'e karşı çıkışı, 1881 yılından beridir yani 136 yıldır devam etmektedir.
Türkiye de o tarihten beridir bu mücadelenin önde gelen kararlı bir destekçisidir. Siyasal EŞİTLİK kavramı, geçen yüzyıl içinde bizim açımızdan özünden hiçbir şey kaybetmemiş; ancak günün koşullarına göre içeriği oldukça zenginleştirilmiştir. Dün de bugün de eşitlik, adanın Yunanistan’a ilhak edilmesinin ve Kıbrıs’ta Türk varlığının onurlu bir şekilde devam etmesinin en önemli güvencesi olmuştur. Sömürge döneminde ancak eşit söz ve oy hakkı ile haklarımızı koruyabilirdik...
EGEMENLİK DE EKLENDİ
1983’de KKTC ilanından sonra buna egemenlik de eklenmiştir.. Eşit egemenliğimizin kabulü özgür bir şekilde varolmamızın en önemli güvencesidir...Ne ki bugün herkes siyasal eşitlikten söz etmesine karşın, solcularımız bu kavramdan farklı şeyler anlamaktadır.
Ayrı egemenliğimize karşı çıkarak, olası bir federasyonda tek egemenliği savunarak, eşitliğin özünü ve içini boşaltmaktadır. Oysa egemenliğe dayanmayan eşitlik, eşitlik değildir…
Eşitliğin egemenliğe dayanması demek, KKTC’nin, eşit-egemen bir devlet olarak olası bir federasyonun kurucusu olması demektir…Eşitliğin egemenliğe dayanması demek, iki kurucu devletin her organa eşit katılımı-eşit temsiliyeti ve eşit söz hakkı olması demektir…Eşitliğin egemenliğe dayanması demek, bizim onayımız olmadan, Rum tarafının çoğunluğuna dayanarak karar alamaması demektir…
Dolayısı ile egemen-eşitlik ve iki egemen devlete dayalı bir anlaşma talebinden vazgeçemeyiz, eşitliğimizin sulandırılmasına göz yumamayız…Bu konuda gereken hassasiyeti göstermezsek 1881’de savunduklarımızdan da geri gideriz, 136 yıllık eşitlik mücadelemizi sıfırla çarparız ve Rumların yönettiği ÜNİTER DEVLET içinde etkisiz bir AZINLIK durumuna düşeriz.