Rum-Yunan yayılmacılığının, Türk Halkına yönelik silahlı saldırıya, etnik temizliğe ve soykırıma dönüştüğü 21 Aralık 1963 Kanlı Noel’inin 53. yıldönümünde, herkesin bir kez daha ellerini başının arasına alıp “nereye gidiyoruz?” diye sorması gerekmektedir...
Rum Devleti eski Başkanı Klerides ile Rum ordusunun komutanlığını da yapan emekli Yunan generali Karayannis’in de yıllar sonra itiraf ettiği gibi, 1960-1963 Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde, Cumhuriyetin Cumhurbaşkanının emri ile EOKA’cılardan oluşan 5000 kişilik gizli bir ordu oluşturulmuş, başta Papadopulos, Klerides ve Yorgacis olmak üzere ortaklık Cumhuriyeti’nin Bakanlarından ve Meclis Başkanı’ndan oluşan gizli AKRİTAS örgütü kurulmuş, bu terör örgütünün siyasi liderliğini Cumhuriyetin Cumhurbaşkanı Makarios üstlenmiş, Cumhuriyetin polisi ve ordusu içindeki ellerinde devlete ait silahlar bulunan Rum unsurlar, bu örgütün silahlı gücünün ana çekirdeğini meydana getirmiş ve Türk Halkını 6 saat içinde soykırımdan geçirmeyi amaçlayan AKRİTAS Soykırım Planı yapılmıştı...
53 YIL ÖNCE PLAN UYGULAMAYA KONDU
Nitekim 21 Aralık 1963 akşamı, bir insanlık suçu teşkil eden bu kanlı planın uygulanmasına başlanmış, takip eden günlerde, 103 Türk köyü işgal edilerek yakılıp yıkılmış, yağmalanmış, yüzlerce insanımız katledilmiş, 50 bin Türk etnik temizlik sonucu göçe zorlanmış, adanın %97’si işgal edilmiş, Kıbrıs Türk Halkı, eşit kurucu ortağı olduğu devletten silah zoruyla dışlanarak adanın %3’ünden oluşan gettolarda 11 yıl sürecek insanlık dışı bir kuşatma altına alınmıştı...
Yunan askerlerinin de fiilen yer aldığı saldırılar sırasında Ayvasıl’da, Baf’ta, Mağusa’da, Larnaka’da, Lefkoşa Devlet hastanesinde toplu katliamlar gerçekleşmiş, hasta yatağından alınan 24 Türk biçerdöğerlerle parçalanarak kör kuyulara atılmış, işlerine giden bir otobüs Türk katledilerek toplu mezara gömülmüş, Erenköy’de, Geçitkale’de, Boğaziçi’nde onlarca insanımız katledilmiş, onbinlerce insanımız çadırlarda, ağıllarda, mağaralarda, sinema ve okul salonlarında, camilerde, akrabalarının yanlarında yıllarca sefil bir yaşama mahkum edilmişti…
Özellikle 1964’de Lefkoşa, Baf ve Erenköy ile 1967 Kasım ayında Geçitkale ve Boğaziçi’nde mutlak bir soykırım, son anda garantör Anavatan Türkiye’nin Türk Hava Kuvvetleri ile gerçekleştirdiği sınırlı polis harekatları ile önlenebilmiştir…
Bu dönemde, iğneden ipliğe, çoraptan iç fanilasına, çividen keresteye, bottan yün bereye, çimentodan demire, 44 çeşit temel tüketim maddesinin Türk bölgelerine girişi ve Halkımızın, kuşatma altındaki Türk bölgeleri arasında özgürce seyahati yasaklanmış, Türk bölgelerine girişte kurulan utanç barikatlarında, Halkımız insanlık dışı muamelelere, yoklamalara, işkencelere, tacizlere uğramış, yüzlerce kişi yollardan, tarlalardan, işyerlerinden alınıp katledilmiş, kör kuyulara atılmış, Halkımız açlık ve sefalete itilerek teslim olmaya, Rum egemenliğini ve ENOSİS’i kabul etmeye zorlanmıştı….
Bu süre içinde Türk Halkı, üretimden koparılmış, bir dilim ekmeğe, bir parça giyeceğe muhtaç hale getirilmiş, ancak buna rağmen sadece Anavatan Türkiye’den ve Türk Ulusundan gelen para, giyecek ve Kızılay yardımları ile ayakta durmuş ve yediden yetmişe silaha sarılarak TMT öncülüğünde direnmiştir. Bu süre içinde, “Genel Komite, Geçici Türk Yönetimi, Türk Yönetimi” adı altında bir devlet şeklinde örgütlenerek Rum’a teslim etmediği egemenliğini kullanmış ve kendi kendini yönetmiştir…O zor ve karanlık günlerde teslim etmediğimiz egemenliğimizi bugün kendi devletimizi kurduktan sonra mı teslim edeceğiz?
Bütün o saldırıların ve adaya getirilen Yunan asker ve silahlarının dökümü BM Genel Sekreterlerinin Güvenlik Konseyi’ne sunduğu Kıbrıs raporları ile BM uzmanı ORTEGA’nın hazırladığı ORTEGA RAPORU’nda inkar edilemez şekilde kaydedilmiştir…
BM VE BATI SADECE SEYRETTİ
Ne yazık ki, adadaki İngiliz askerlerinin ve Mart 1964’de adaya gönderilen BM Barış Gücü askerlerinin gözleri önünde gerçekleşen bu soykırıma, sözde uygar Dünya, BM ve uluslar arası örgütler büyük bir sorumsuzlukla seyirci kalmaktan utanmamıştır...
Nitekim, dünyanın bu utanç verici sessizliğinden cesaret alan Yunanistan, işgali tamamlayarak ENOSİSİ gerçekleştirmek için 20 bin tam techizatlı askerini gizlice adaya çıkarmış ve 11 yıl sürecek adı konmamış bir işgali gerçekleştirmiştir...
Ve, bu insanlık dışı kuşatma, bu kanlı işgal, ancak Anavatan Türkiye tarafından gerçekleştirilen 1974 Türk Barış Harekatı ile parçalanmış, Türk Halkı, kendi geleceğini özgürce belirleyeceği demokratik ve özgür koşullara kavuşmuştur...
Güney’de 11 yıl Rum saldırıları, insafı ve kuşatması altında kalan on binlerce Türk, 1974’de özgürlüğe koşarak, Anavatanın sağladığı güvenlik şemsiyesi altında yaşamayı seçmiştir…
Ve, Anavatanın güvencesi-koruması altında, 33 yıl önce kendi bağımsız-egemen devletimizi kurduk.
MÜCADELE SÜRECEK
Kanlı Noel’in 53. yıldönümünde bunları hatırlayarak gereğini yapmazsak, Türkiye’nin garantörlüğüne dört elle sarılmazsak, şehitlerimizin, uğruna can verdikleri ve bize emanet ettikleri bu topraklara, bağımsızlığa, egemenliğe ve özgürlüğümüzün güvencesi olan devletimize sahip çıkmazsak, o karanlık günleri yeniden yaşayacağımız ve gelecek kuşaklara da yaşatacağımız açık değil mi?
Ne ki, tarih bilincinden ve milli şuurdan yoksun olan bazı geri zekalılar, gençlerimize, Rumları haklı ve mazlum, Türkleri ise suçlu ve saldırgan gösteren yalan yanlış birçok safsatayı enjekte etmektedirler…
Kıbrıs Türk Halkının bağrından çıkmış olan nefs-i müdafaa örgütümüz TMT ve TMT’ciler “eli kanlı faşist terörist katiller” olarak suçlanmaya kalkılmaktadır…
Tarihi gerçeklerin bu şekilde çarpıtılmasına öfkelenmemek, üzülmemek, kahrolmamak, tepki göstermemek olası mı?..
Türk düşmanı ırkçı-yayılmacı-hakimiyetçi Rum yönetimine ve ona destek veren emperyalist güçlere karşı olduğu kadar, milli mücadele tarihimizin çarpıtılmasına ve TMT ile TMT’cilerin seviyesizce suçlanmasına karşı da mücadele edilmelidir…
Kanlı Noel’in 53. yıldönümünde, Rum saldırganlığının kurbanı olan şehitlerimizi rahmetle anıyor, Rum barbarlığına karşı kahramanca direnen mukavemetçilerimizi, TMT’cileri, mücahitlerimizi saygıyla selamlıyor, son anda bizi mutlak bir soykırımdan kurtaran ve her zor anımızda yanımızda olan Türk Ulusu ile Anavatanımıza şükranlarımızı sunuyorum… .