Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, "Kıbrıs’ta federal ortaklığın şartları mevcut değil " dedi.
Özersay, 11. Büyükelçiler Konferansı (BKON) kapsamında Türkiye'nin yurt dışında ve merkez teşkilatında görevli büyükelçilerine hitap etti.
Kıbrıs konusunu üç soruya verdiği yanıtlar üzerinden ele almak istediğini belirten Özersay, ilk soruyu "1968 yılında başlayan Kıbrıs müzakerelerinden 2019 yılına geldiğimizde yarım asrı, yani 50 yılı geçen bu sürede yanlış olan nedir? Neyi yanlış yaptık biz? Bir şeyleri yanlış yapmış olmalıyız ki bu sorun çözülmedi" sözleriyle dile getirdi.
Aradan geçen 50 yılda çok şeyin öğrenilmiş olması gerektiğini vurgulayan Özersay, "Biz Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak ve Kıbrıs müzakereleri bağlamında özellikle neyi tecrübe edindik?" diye sordu.
Özersay üçüncü olarak ise "Kıbrıs'ta eğer bir paradigma değişikliğinin eşiğindeysek, bir paradigma değişikliğine gidilmesi gerekiyorsa nasıl bir yeni paradigma ortaya konulmalıdır?" sorusunu da dile getirdi.
Kudret Özersay, Kıbrıs'ta yarım asırdır neden çözüme ulaşılamadığı sorusuna yanıt ararken, "Bugüne kadar neyi denemedik?" sorusunun da gündeme geldiğini vurguladı.
Şimdiye kadar yürütülen görüşmelerde iki taraftaki liderlerin siyasi yelpazenin farklı taraflarından geldiğini, ancak bunun da çözüme katkı sunmadığını belirten Özersay, teknik düzeyde, uzmanlar düzeyinde, liderler düzeyinde, müzakereciler düzeyinde, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreterliğinin mevcudiyetinde, her düzeyde müzakerenin denendiğini hatırlattı.
İsviçre, New York gibi yabancı bir ülkede, kahvaltıda ya da öğle yemeğinde eşli ya da eşsiz, kravatlı ya da kravatsız, hakemli, ucu kapalı ya da ucu açık müzakere yapıldığını anlatan Özersay, şöyle devam etti:
"Denemediğimiz, deneyip de tüketmediğimiz tek şey müzakere masasında hiç değişmeyen şey, iki toplumlu iki bölgeli federasyon. Bunu hiçbir zaman değiştirmedik. O hep sabit kaldı. Her ki taraf da iki toplumlu iki bölgeli federal ortaklık kavramını, yani müzakerenin zeminini hiçbir zaman değiştirmedi, hep aynı kaldı."
Özersay, "Acaba çözümsüzlüğün nedeni inandığımız ve desteklediğimizi söylediğimiz federal ortak denilen şeyden tamamen farklı şeyler anlıyor olmamız mı diye kendimize soru sormamızın zamanı çoktan geldi." değerlendirmesinde bulundu.
Federal ortaklık için belli şartlar olması gerektiğini söyleyen Özersay, "Kıbrıs'ta federal ortaklığın bugün şartları mevcut değildir. Çünkü federal ortaklık yönetimi ve zenginliği paylaşmaya dayalı bir ortaklık modelidir." diye konuştu.
Kıbrıs'ta Rum topluluğunun paylaşmaya hazır olmadığını vurgulayan Özersay, federal ortaklık için taraflar arasında güvene de ihtiyaç olduğunu ancak bugün daha ziyade bir güven bunalımından, güven krizinden bahsedilebileceğini belirtti.
Federal ortaklık için gerekli olan bir diğer hususun ise "bir federal kültürün varlığı konusunda tecrübeye sahip olmak" olduğunu dile getiren Özersay, şunları kaydetti:
"Başka bir tecrübe yaşadık 1963'ten bugüne kadar. Kıbrıs Rum tarafı Kıbrıs Cumhuriyeti dedikleri devleti 63'ten bugüne tam anlamıyla bir üniter devlete dönüştürmüş durumdalar. Cumhurbaşkanı yardımcısının yetkilerini de kullanan bir cumhurbaşkanı üzerinden bunu yapmış durumdadırlar. Bu da paylaşmaya dayalı bir federasyonun, Kıbrıs'ta şartlarını ortadan kaldıran en önemli olgusal unsur, gerçekliktir."
Özersay, "mevcut şartlarda paylaşmaya dayalı bir ortaklık olan federal ortaklığı kurmak mümkün değil" sözlerinin yanlış anlaşılmaması gerektiğini belirterek, "Federasyon kötü bir model değildir. Ama federasyonun kurulabilmesi ve yaşatılabilmesi için birtakım şartlara, unsurlara ihtiyaç vardır ki onlar bugün Kıbrıs'ta mevcut değildir." görüşünü dile getirdi.
Bu nedenle federal ortaklık modelinin sorgulanması gerektiğine dikkati çeken Özersay, artık Kıbrıs'ta paradigma değişikliğinin masaya konması gerektiğini söyledi.
Ya şartların değiştirilip federal ortaklığın mümkün kılınması ya da bugünün şartlarına uyan bir ortaklık modelinin masaya konulması gerektiğini vurgulayan Özersay, bugünkü şartların eldeki kozların ortaya konulmasıyla ve uluslararası aktörlerin mevcut şartların değiştirilmesi konusunda bir irade ortaya koyması ile değiştirilebileceğinin altını çizdi.
Uluslararası aktörlerin mevcut şartların değiştirilmesi konusunda bir irade ortaya koyması halinde yapılacak şeylerin belli olduğunu anlatan Özersay, uluslararası toplumun "Kıbrıs Cumhuriyeti yoktur, yasal hükümeti yoktur" şeklinde bir tutum alması halinde Kıbrıs'ta federal ortaklığın şartlarının oluşmaya başlayacağını ifade etti.
Özersay, Kıbrıs Rum tarafının Avrupa Birliği (AB) üyeliğinin, AB'nin temel şartlarından biri olan "temsili hükümete sahip olma" kriterini taşımadığı yönünde sorgulandığı zaman da federal ortaklık için şartların değişmeye başlayacağına dikkati çekti.
Kudret Özersay, uluslararası aktörlerin doğal gaz konusunda da bundan sonra Rum tarafına müsamaha göstermeyeceğini açıklaması halinde de Kıbrıs'ta paylaşmaya dayalı bir federal ortaklıktan bahsedilebileceğini anlattı.
Özersay, "BM belirli bir aşamada, her altı ayda bir yaptığı gibi yapmayıp, durup, 'BM Barış Gücü'nün görev süresi artık Kıbrıs'ta sona ermiştir, bundan sonrası yoktur, biz buradan çekiliyoruz' dese bu bir kozdur, dengeleri değiştirecek adım olur." diye konuştu.
Kıbrıs'ta federal ortaklığın şartlarının malum olduğunu belirten Özersay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ya bu şartların değiştirilmesi için birlikte bir şeyler yapmamız gerekir ve Kıbrıslı Rumların o federal ortaklığa hazır hale geleceği bir şeyler yapmak gerekir ki onun tam tersi gelişmeler yaşanıyor şu anda ya da 'Şartlar budur kardeşim beğenirseniz' diyorlarsa, o zaman 'Bu şartlara göre müzakere edilecek olan ortaklık, başka tür bir ortaklıktır' dememizin zamanı gelmiştir."
Geçen 50 yıllık süre zarfında zaman zaman federal ortaklık dışında ortaklık modellerinin, çözümü geciktirmek ya da çözüm karşıtlığı bağlamında gündeme getirildiğini söyleyen Özersay, "Bugün geldiğimiz noktada, federal ortaklığın dışındaki ortaklık modelleri, tam da çözümü ileriye taşımak ve çözümü elde etmek için ortaya konması gereken gelişmelerdir." dedi.
Bakan Özersay, bugünkü şartlarda sırf çözüm olsun diye federal ortaklık dışında başka ortaklık modellerinin masaya konulabilmesi gerektiğini dile getirdi.
Özersay, "Kıbrıs'ta önümüzdeki dönemde müzakere zemini konusunda bir paradigma değişikliği olacaksa, paylaşmaya dayalı bir federal ortaklık yerine iş birliğine dayalı ortaklık modellerini konuşturabilmemiz gerekir." diye konuştu.
BM'nin Kıbrıs'a ilişkin ortaya koyduğu son raporda, her düzeyde iş birliği yapılmasını telkin eden birtakım çağrıların olduğuna işaret eden Özersay, taraflar arasında güven oluşmasına yardımcı olabilecek bir iş birliği modelinin en makul ve yürünebilecek yol olduğunu kaydetti.
Özersay, adada dönem dönem her iki tarafın birbirini tanımadan çeşitli konularda iş birliği yaptığını anımsatarak, halihazırda da temelde iş birliğiyle başlayarak, daha sonra iki toplumun da hazır hale gelmesi durumunda paylaşmaya dayalı bir ortaklığa kapalı olmayacak bir yoldan yürünebileceğini ifade etti.
Bakan Özersay, KKTC ve Türkiye'nin, 2011'e kadar hidrokarbon ve doğal gaz konusunda daha farklı bir paradigma içinde hareket ettiğini, yapılan yanlışları sadece protesto eder konumda olduğunu belirterek, Kıbrıs Rum tarafının da atmış olduğu tek taraflı adımlarla oldubitti yarattığını bildirdi.
Türkiye'nin 2011'e kadar bu paradigmayla hareket ettiğine, daha sonra ise doğal gaz konusunda paradigma değişikliğine gittiğine dikkati çeken Özersay, şöyle devam etti:
"Bugün Doğu Akdeniz konusunda sahada bir denge kurulabildiyse, bunun sebebi 2011'de gitmiş olduğumuz paradigma değişikliğidir. Aslında onun meyvelerini bugün topluyoruz. Aynen 2011'de hidrokarbon konusunda yapmış olduğumuz paradigma değişikliği ve bugün geldiğimiz noktada olduğu gibi Kıbrıs müzakerelerinin zemini ve ortaklığın şekli konusunda da artık bir paradigma değişikliğine gitmemiz gerektiğini düşünüyorum."
Karşılıklı güvenin olmadığı ortamlarda, kapsamlı çözüm mantığının, ortaklığın kurulmasında çok da iyi bir yöntem olmayacağını geçen 50 yıllık süreçte tecrübe ettiklerini dile getiren Özersay, "Daha evrimsel, kademeli ve adım adım gidebileceğimiz bir modeli gündemimize alıp, yerleşmiş olan kalıplar dışında düşünmeye başlamalıyız." değerlendirmesinde bulundu.
Özersay, bir uyuşmazlığın temel parametreleriyle ilgili "yapıcı muğlaklığın" söz konusu olmaması gerektiğini belirterek, "Kıbrıs'ta federal bir ortaklığı görüşürken, siyasi eşitliğin ve iki kesimliliğin anlamını yapıcı muğlaklıkla aşamayız." ifadesini kullandı.
Bakan Özersay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu şartlarda, Kıbrıs'ta federal ortaklık mümkün değilse, buna rağmen, Kıbrıs meselesinde zemini hiç sorgulamadan müzakerelerin devamını savunmanın aslında statükonun devamını savunmak anlamına geleceğini geçen 50 yılda gayet hepimizin öğrenmiş olması gerekir. Müzakerelerin bu şekilde bir devamının, Kıbrıs'ta izolasyonların kaldırılması söylemimizi bütünüyle ortadan kaldıran bir hale geldiğini görmemiz gerekir."
Özersay'ın konuşmasını izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=vh1WNg0TgIo
Çavuşoğlu: "Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitliği ve güvenliği vazgeçilmezdir"
TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitliği ve güvenliği vazgeçilmezdir" dedi.
Çavuşoğlu, 11. Büyükelçiler Konferansı'nda yaptığı açılış konuşmasında, Türkiye'nin stratejik vizyonunun, dünyada silahlanmanın en yüksek oranda seyrettiği bir coğrafyanın ortasında korunduğunu vurguladı. Çavuşoğlu, "Bu zorlu coğrafyanın denizde bulduğu karşılık Doğu Akdeniz'dir. Dünyanın üç kıtasının birleşme noktası olan Doğu Akdeniz'de, Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklerinin meşru hak ve çıkarlarını dikkate almayan adımların başarıya ulaşmasına izin vermeyeceğiz." diye konuştu.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin kıta sahanlığında faaliyetlerine başlayan Fatih sondaj gemisinin ardından, Yavuz sondaj gemisinin de KKTC'nin Türkiye Petrolleri'ne ruhsat verdiği alanlarda çalışmalarına başladığını hatırlatarak Türk tarafının, zenginliklerin hakça paylaşılmasından ve iş birliği zemininde ortak çözüm bulunmasından yana olduğunu vurguladı.
Bunun için Kıbrıs Türk makamlarının iyi niyetli bir anlayışla sunduğu yapıcı önerilerin takdir edilmesi gerektiğini söyleyen Çavuşoğlu, "Biz her zaman ve her şartta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ve Kıbrıs Türk halkının haklarını savunmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, deniz yetki alanları gibi hukuki bir konuda, Avrupa Birliği'nin (AB) mahkeme gibi hareket edemeyeceğinin altını çizerek AB'nin sözde tedbirlerine hiçbir şekilde itibar etmeyeceklerini dile getirdi.
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Kıbrıs'ta sırf müzakere olsun diye masaya oturmanın hiçbir manası olmadığını belirterek, "Müzakerelerin yeniden başlayabilmesi için tarafların ortak bir vizyon ve temel üzerinde anlaşması gerekmektedir" dedi.
Çavuşoğlu, 11. Büyükelçiler Konferansı (BKON) kapsamında yaptığı konuşmada da "Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, (GKRY) kendisini üniter bir devlet ve Ada'nın tek sahibi, Kıbrıslı Türkleri de azınlık olarak görmeye devam ediyor" dedi. Çavuşoğlu, 1968'den beri Birleşmiş Milletler (BM) çerçevesindeki müzakere süreçlerinin tamamının sonuçsuz kalmasına neden olan zihniyetin bu bakış açısı olduğunu söyledi.
Çavuşoğlu, "Bu zihniyet değişmedikçe sırf müzakere olsun diye masaya oturmanın hiçbir manası yoktur. Müzakerelerin yeniden başlayabilmesi için tarafların ortak bir vizyon ve temel üzerinde anlaşması gerekmektedir." ifadelerini kullandı.
Kıbrıslı Rumların, siyasi eşitliği ve refahı Kıbrıs Türkleriyle paylaşma iradesinden halen yoksun olduklarına işaret eden Çavuşoğlu, bunun son örneğinin, Kıbrıslı Rumların Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon faaliyetleri olduğunu belirtti.
Çavuşoğlu, "Bu noktada ülkemizin BM'de kayda geçirdiği kıta sahanlığındaki haklarını ve Kıbrıslı Türklerin doğal kaynaklar üzerindeki asli haklarını koruma konusundaki kararlılığımızı bir kez daha burada vurgulamak isterim. Bu konudaki tutumumuz kesin ve nettir." diye konuştu.
Bu hususta Türkiye'nin ve Kıbrıslı Türklerin haklarını korumak için gerekeni yaptıklarını ve yapmaya devam edecekleri vurgulayan Çavuşoğlu, "Biz Doğu Akdeniz'de barış, istikrar ve güvenlik istiyoruz." dedi.
Çavuşoğlu, bu kapsamda, KKTC'nin hidrokarbon kaynakları konusunda 13 Temmuz'da yaptığı iş birliği önerisini kuvvetle desteklediklerini belirterek, "Günün sonunda bir çözüme ulaşılacaksa bu, Kıbrıs Türklerinin güvenlik endişelerini karşılayacak, siyasi eşitliği sağlayacak bir çözüm olmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.