Akıncı, milli mücadelemizin, 1950’li yıllarından sonra 3 önemli önder isminden biri olan ve benim de çok yakından tanıdığım, komşu olmamız nedeniyle sürekli konuştuğum, dava adamı rahmetli Osman Örek'i anma töreninde bir konuşma yaptı…
Milliyetçi bir önderin anma töreninde konuşma yaptığının bilinci içinde, haliyle seçime yönelik olarak KKTC’yi ve egemenliği savunan büyük Halk kitlesine mesajlar vermeye çalıştı…
Bu bağlamda konuşmasında uğraşının, “Halkın bu topraklarda var olmasını, özgür olmasını, eşit kimlikle güvenlik içinde gelecekten endişe duymadan yaşayabilmesini, tamamen başı dik, onurlu, kimsenin tahakkuku altında kalmadan, eşit bir varlık olarak güvenlik içinde yaşamasını sağlamak olduğunu” iddia etti… Devamla, "Talepler aynı... ama Rum tarafının tavrı da o gün de aynı bugün de aynı, acı ama gerçek. Geçmişte de bugün de var olan, anlaşılan mutabakatlardan geriye adım atmak ve adada tek söz sahibi olma çabası var" diye konuştu ve “uluslararası alanda ve her alanda Kıbrıs Türk halkının haklılığını anlatmaya devam edeceklerini ve Osman Örek'in bitmeyen enerjisi gibi haklılıklarını anlatmaya devam etmeleri gerektiğini, geçmişten bugüne değişen tek şeyin coğrafi bir değişiklik olduğunu, KKTC’nin kurulduğunu ifade ederek, KKTC'yi, en iyi şekilde hep birlikte çalışarak, ekonomik ve sosyal yapısıyla güçlü bir şekilde ileriye götürmek için çalışmaları gerektiğini” vurguladı.
SEÇMENE SELAM ÇAKTI
Akıncı’nın bu konuşması tam anlamıyla milliyetçi seçmene selam çakmaktır ve KKTC-Anavatan sevdalısı Halktan yeniden oy devşirmeye yöneliktir…
Ne ki, Kıbrıs Türk halkı artık uyanmıştır…Akıncı’nın seçimlerde verdiği sözlerin hiçbirini tutmadığını, teslimiyetçi bir anlayışla tek yanlı olarak taviz üstüne taviz verdiğini görmüştür, artık Akıncı’ya zerre kadar güvenmemektedir…
O nedenle boşuna çırpınmaktadır…2020’de, Halkımız onu, yeniden ABD’ye torun bakmaya ve uzakta güzel bir emeklilik yaşamaya gönderecektir…
SAMİMİ OLSAYDI…
Eğer Akıncı, iddia ettiği gibi, “Halkın bu topraklarda var olmasını, özgür olmasını, eşit kimlikle güvenlik içinde gelecekten endişe duymadan yaşayabilmesini, tamamen başı dik, onurlu, kimsenin tahakkuku altında kalmadan, eşit bir varlık olarak güvenlik içinde yaşamasını sağlamak” için samimi olarak ve yürekten inanarak mücadele etseydi, herşeyden önce, KKTC Meclisi’nin oy birliğiyle aldığı kararı pervasızca, sorumsuzca, tek adam zihniyetiyle çiğneyerek, Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünü pazarlık masasına yatırmazdı; garantörlüğün 12 yılda iptali ve Türk askerinin adadan çıkması için öneri yapmazdı, garantörlüğün “çağdışı ve sürdürülemez olduğunu” iddia eden Guterres belgesini “stratejik bir anlaşma olarak imzalamayı”, hükümetten, Meclis’ten ve Türkiye’den habersiz olarak ve emrivaki yaparak Rum tarafına önermezdi, Rum ve Yunanlılara 4 özgürlük hakkı tanımazdı, karşılıksız taviz haritası vermezdi, siyasi eşitliğin içini boşaltıp 1 tek oya indiregemezdi …
Sürekli şekilde Rum’a ve tüm Dünyaya “ Kıbrıs sorununun nedeni garantörlük değil, ENOSİS’tir..Garantörlük, ENOSİS’i ve mutlak bir Türk soykırımını önledi, Rumlar arasındaki iç savaşı ve kardeş kanı dökülmesini durdurdu…O nedenle Meclis kararımızda da öngörüldüğü şekilde Anavatanımız ve tek güvencemiz Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü sulandırılamaz, bu konu müzakere ve pazarlık konusu değildir, garantörlüğün iptalinde ısrar ederseniz boşuna görüşmek için zaman kaybetmeye gerek yoktur, siyasi eşitliğimizin güvencesi ve simgesi olan VETO ve AYRI OY ÇOĞUNLUĞU hakkımızdan asla vazgeçmeyiz” demesi gerekirdi…
Diyor mu? Asla demiyor… Sadece içi boş, laf salataları doğruyor…
Rum –Yunan ikilisi her gün her fırsatta garantörlüğe saldırıyor, “çağdışıdır, iptal olmalıdır” diyor, Akıncı, bir kez bile bunlara yanıt veriyor mu?…Yok…
Başka ne diyor: "Talepler aynı... ama Rum tarafının tavrı da, o gün de aynı, bugün de aynı, acı ama gerçek. Geçmişte de bugün de var olan, anlaşılan mutabakatlardan geriye adım atmak ve adada tek söz sahibi olma çabası var”
E o zaman sorarım: Eğer “Rum tarafının tavrı geçmişte de bugün de aynı ise, anlaşılan mutabakatlardan cayıyorsa, adada tek söz sahibi olmak istiyorsa” ( ki doğrudur) bu durumda niye hala ille de “federasyon, tek seçenek federasyon” diyerek onlara yalvar yakar oluyorsun? Bu gerçeği gördüğüne göre, niye artık “size güvenmiyorum, verdiğiniz sözlerden cayıyorsunuz, hiç değişmediniz, hala adada tek söz sahibi olmak istiyorsunuz, o nedenle artık federasyon görüşmeye gerek yok…Gelin anlaşıp resmen ayrılalım, iki eşit-egemen devlet olarak işbirliği yapalım, sizin bu kafanızla ortaklık kuramayız” demiyorsunuz? Niye “ille de federasyon” diyerek halkımıza bir 50 yıl daha kaybettirmeye çalışıyorsunuz?
Başka ne dedi?
“Uluslararası alanda ve her alanda Kıbrıs Türk halkının haklılığını anlatmaya devam edeceklerini ve Osman Örek'in bitmeyen enerjisi gibi haklılıklarını anlatmaya devam etmeleri gerektiğini, geçmişten bugüne değişen tek şeyin coğrafi bir değişiklik olduğunu, KKTC’nin kurulduğunu ifade ederek, KKTC'yi, en iyi şekilde hep birlikte çalışarak, ekonomik ve sosyal yapısıyla güçlü bir şekilde ileriye götürmek için çalışmaları gerektiğini” söyledi..
Sorarım: Uluslar arası alanda haklılığımızı anlatmaktan söz ettiğinize göre, niye görüşmelerinizde 1960 ortaklık Cumhuriyeti’nin ENOSİS yüzünden yıkıldığını, AKRİTAS soykırım Planı çerçevesinde saldırıya uğradığımızı, bizim sadece nefs-i müdafaa yaptığımızı, 1963-1974 döneminde bize yapılan insanlık dışı saldırıları ve ambargoyu bir kez bile dile getirmiyorsunuz? KKTC ilanının meşru olduğunu, tanınması gerektiğini, 4 Mart 1964 tarihli kararın ve KKTC’nin tanınmasını engelleyen BM kararının haksız olduğunu ve iptal edilmesi gerektiğini söylemiyorsunuz? Bunları dile getirmeden Kıbrıs Türk Halkının haklılığını nasıl anlatıyorsunuz? Bize de söyleyin ve bilelim…
Başka ne dedi:
“KKTC'yi, en iyi şekilde hep birlikte çalışarak, ekonomik ve sosyal yapısıyla güçlü bir şekilde ileriye götürmek için çalışmak gerektiğini” söyledi…
Sorarım; Ambargolara, izolasyon ve tecrit politikalarına karşı uluslar arası alanda büyük bir mücadele başlatmadan, bayraklarımızı sarayınız dahil her yerdeki toplantılarda odanızda şerefle onurla dalgalandırmadan, KKTC’nin tek savunucusu olan Anavatan Türkiye ile iyi ilişkileri güçlendirmeden, KKTC’yi savunan parti, örgüt ve kişileri düşman olarak görmekten vazgeçmeden, KKTC’yi sonsuza dek bağımsız ve egemen bir devlet olarak yaşatma ekseninde Halkın birliğini sağlamadan, işbirliği yaptığınız KKTC ve Türkiye düşmanı örgüt ve kişilerle teması kesmeden, onlarla mücadele etmeden, KKTC’yi ileri götürmeyi nasıl sağlayacaksınız? ENOSİS’ci AKEL adaylarını destekleyerek, onların reklam filminde rol alarak ve halka Güneye geçip AKEL adaylarına oy verin, diyerek mi?
Özetle, samimi değilsiniz, ciddi değilsiniz, oy avcılığı ve seçim yatırımı yapıyorsunuz, Halkın aklıyla alay ediyorsunuz…Bu içi boş ve samimi olmayan laflarla kimseyi kandıramazsınız…