Kana iyice doymuşuz...
Barış arıyormuş...
Bilmeyen görmeyen de burada sıcak savaşın sürdüğünü, oluk oluk kan aktığını sanacak..
Akıncı gerçekten ya ne dediğini bilmiyor, ya ısrarla yürüdüğü yanlış yolu doğru göstermek için bilerek tarihi ve siyasi gerçekleri çarpıtıyor, ya da acil bir teslim anlaşması imzalamak yönünde kendisini haklı göstermek için algı operasyonu yapıyor...
Barış 1974'te Geldi
Herkesin bildiği gibi Kıbrıs'ta kan 1974 öncesi 11 yıl boyunca aktı.
O karanlık, acı ve korku dolu sefil yıllarda Kıbrıs Türk Halkı kurucu ortağı olduğu devletinden silah zoru ile atıldı, 103 köyümüz işgal edildi, 30 binden fazla Türk göçe ve çadır - ağıl yaşamına zorlandı, adanın yüzde 3'ünde insanlık dışı bir kuşatmaya alındık. Yollardan, tarlalardan, işyerlerinden alındık öldürülüp kör kuyulara atıldık. Soykırıma uğradık. Yüzlerce insanımız çoluk çocuk, genç yaşlı demeden katledilip toplu mezarlara gömüldü. Ekonomimiz çökertildi. Adadan göçe zorlandık. 30 binden fazla insanımız göç yollarına düştü. Etnik temizliğe uğradık. İğneden ipliğe, bot bağından yün çoraba 40'dan fazla temel tüketim maddesinin Türk bölgelerine girişi yasaklandı. Sadece Anavatan Türkiye'nin gönderdiği Kızılay yardımları ile dayandık. Utanç barikatlarında insanlık onurumuz çiğnendi, aşağıladık, alınıp yok edildik.
İşte bütün bunlardan, 44 yıl önce, ENOSİS'e 5 kala Anavatan Türkiye'nin son anda gerçekleştirdiği barış harekatı ile kurtulduk..
Adaya ve her iki halka gerçek bir barış huzur ve kalkınma o zaman, yani 44 yıl önce geldi. Kan akması ve korku içindeki sefil yaşamımız, o karanlık günler son buldu, mazide kaldı.
1974 öncesi 548 dolar olan kişi başı milli gelir bugün 14 bin doları aştı. Kendi cumhuriyetimizi kurduk. Egemen devletimizin çatısı altında bağımsız, özgür ve Türk ordusu ile güvenlik kuvvetlerimizin koruyucu şemsiyesi altında korkusuz olarak güvenlik ve barış içinde yaşıyoruz.
Sadece biz değil. Rum Halkı da...
Türk barış harekatı ile Rumlar arasındaki iç savaş ve kardeş kavgası son buldu. Faşist darbe iktidarı yıkıldı. Demokrasi geldi. Ekonomileri bu barış ortamında patlama yaptı. AB'a girebildiler...
Yani onlarda da akan kan 44 yıl önce Türk askeri sayesinde son buldu
Bu açılardan Rumlar da Türk ordusuna ne kadar teşekkür etseler yeridir. Barış harekatı olmasaydı bugün faşist Samson diktatörlüğü altında inleyeceklerdi ve AB'a da giremeyeceklerdi
Gerçekler bunlardır.
Dolayısı ile Kıbrıs’ta 44 yıldır akan kan yoktur. 44 yıldır kesintisiz barış vardır.
Sadece güneye yılda 3.5 milyon, KKTC’ye ise 1.5 milyon turistin gelmesi, 105 bin yabancı üniversite öğrencisinin KKTC’de, 30 bin yabancı öğrencinin ise güneyde okuması, 200 binden fazla yabancının Güneyde sürekli olarak ikamet etmesi, mal mülk alması, 20 binden fazla yabancının da KKTC’de mal mülk alarak devamlı ikamet etmesi adadaki barış, huzur ve güvenliğin kanıtıdır.
Çünkü savaş olan, kan akan, huzur ve güven olmayan hiçbir ülkeye turist gitmez, mal mülk alıp yaşamaz, çalışmaz, öğrenci gelmez...
Adada Türk askerinin sağladığı huzur, güvenlik ve barış nedeniyledir ki bütün bu güzel gelişmeler oluyor
Hatta Rum tarafının AB’a tam üye olması bile Türk askerinin sağladığı barış ve güvenliğin sonucudur.. Aksi olsaydı AB kan akan bir ülkeyi tam üye yapar mıydı?
Peki olmayan nedir?
Olmayan iki eşit egemen devlet arasında bir dostluk ve işbirliği anlaşmasıdır
Biz bunu istiyoruz ama sadece bizim isteğimizle olmuyor. Rum tarafı buna gelirse imzalanır, gelmezse iki devlet barışı getiren, koruyan ve devamını sağlayan Türk askerinin güvencesinde yan yana barış içinde yaşamaya devam eder.
Bu onların bileceği bir iştir.. Şimdiki sınırlarımız içinde de Türk Barış gücünün teminatı altında yan yana yaşamaya devam edebiliriz
Zaten kapılar açık. Serbest dolaşım var. İsteyen istediği devlette yaşayabilir çalışabilir ki bunun her iki devlette de çok örneği vardır.
Akıncı'nın Sıkıntısı Ne?
Peki o zaman KKTC’Yİ koruma ve yaşatma yemini yapmış olan Akıncı’nın sıkıntısı nedir?
Akıncı’nın sıkıntısı KKTC’dir, KKTC’nin kökleşmesidir. Türk askerinin adadaki varlığıdır..
O nedenledir ki ikide birde Rum tarafına çağrı yaparak “çok acil bir anlaşma yapılmazsa, statükonun, ‘bölünmüşlüğün’ yani KKTC’nin kalıcı hale geleceğini, Türk nüfusunun artacağını, KKTC ‘nin kökleşeceğini” söylemektedir..
O nedenledir ki Meclisin oy birliğiyle aldığı kararı çiğneyerek garantörlüğü pazarlık konusu yapmış, Meclisin haberi olmadan Garantörlüğün 12 yılda sona ermesi için görüşmeyi önermiş, korkunç tavizler içeren bir harita vermiş, siyasi eşitliğimizin içini boşaltmış, Garantörlüğün iptalini isteyen Guterres belgesini “stratejik bir anlaşma olarak imzalamayı önermiştir..
O nedenledir ki, bağımsız egemen KKTC ‘nin, Rum ağırlıklı birleşik Kıbrıs’ın Kuzey eyaleti durumuna düşürülmesini öngören bir federasyonu tek seçenek olarak görmekte ve bu uğurda Türkiye ve Meclis çoğunluğu ile çatışmaktadır..
Ne ki asla bu menfur emellerine ulaşamayacaktır, çünkü savunduğu teslimiyetçi hedef, tarihin ve hayatın gerçeklerine aykırıdır, tarihin ve mevcut gerçeklerin inkarına dayanmaktadır.
Tarih, kendi keyifleri öyle istiyor veya şahsi çıkarları veya ideolojisi öyle gerektiriyor diye, gerçekleri görmek istemeyenlerin, gerçekleri inkar edenlerin menfur emellerine ulaşıp başarılı olduklarını kaydetmemiştir.