Sabahattin İsmail Sabahattin İsmail

Denktaş'ı Anarken

14 Ocak 2019
“ Denktaş’ın ve şehitlerin emaneti olan KKTC 'yi savunmak, sonsuza dek yaşatmak andımızdır. „
Denktaşı Anarken

Türk Ulusu ve Halkımız; en yiğit, en mücadeleci, ömrünü Türk Ulusuna ve Kıbrıs Türk halkına adayan, devlet kuran, bağımsızlığımızı ve egemenliğimizi korumak için yaşamı boyunca yılmadan mücadele eden kahraman lideri Denktaş’ı, sonsuzluğa göçünün 7. Yıldönümünde daha büyük bir hasretle anıyor….
Denktaş ilk siyasi miting konuşmasını daha 24 yaşındayken,1948 yılında Lefkoşa’da düzenlenen Selimiye mitinginde yapmıştı. O günden bugüne 71 yıl geçti...
Sömürge yönetiminin 1948’de oluşturduğu Türk İşleri Komisyonu’ndaki çalışma günlerinden, Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu Başkanlığından, TMT’nin kuruluş aşamalarından, 1960 Londra görüşmelerinden, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kurma aşamalarından, Türk Cemaat Meclisi Başkanlığından, 1963’lerdeki karanlık günlerden, zor sürgün yıllarından, karanlık Rum hapishanelerinden, Erenköy’deki mukavemet günlerinden geçti...
“Türkiye’nin bir Kıbrıs davası olmadığının” Türk hükümet yetkilileri tarafından açıkça ifade edildiği yıllarda Dr. Küçük ve mücadele arkadaşları ile birlikte, Türkiye’de adeta iğne ile kuyu kazarak Kıbrıs davasını Türkiye’nin milli davası haline getirdi.. Türk ordusunun 82 yıl sonra yeniden adaya ayak basmasını, Türkiye’nin Kıbrıs üzerindeki meşru hak ve çıkarlarının korunmasını, Anavatanın Türk Halkının garantörü olmasını sağladı… 
Rum tarafıyla 1968’den itibaren başlayan barış görüşmelerinde, BM Platformları dahil tüm uluslararası platformlarda, tam 37 yıl boyunca, 2005'e kadar, Kıbrıs Türk halkının ve Anavatan Türkiye’nin meşru hak ve çıkarlarını kararlılıkla taviz vermeden korudu.. 
Ulusun ve tarihin tanıklığı önünde, Geçici Kıbrıs Türk Yönetimini, Türk Yönetimini, Otonom Kıbrıs Türk Yönetimini, Kıbrıs Türk Federe Devletini ve nihayet Kıbrıs’taki Bağımsız –egemen Türk Cumhuriyeti’ni kurdu...Tarihe “devlet kuran lider” olarak geçti… 
Sömürge yönetimi altında yaşayan, etkisiz, dikkate bile alınmayan “İslam Cemaati” günlerinden, “azınlık” olarak nitelendiğimiz yıllardan, kendi bağımsız devletimiz ve bayrağımız altında, Anavatanımız Türkiye’nin garantörlüğünde, Türk askerinin güvencesinde hür ve egemen yaşayacağımız günlere gelinmesi için verilen soylu mücadelede önceki liderlerden bayrağı devralarak bağımsız devlet aşamasına taşıdı....

KADERİMİZİ BELİRLEDİ

Birbuçuk asra yakın süren bu mücadele dolu yılların 1948-2005 döneminde, yani 57 yılında lider Denktaş’ın belirleyici rolü ve liderliği vardır...Bir başka deyişle Denktaş, Kıbrıs Türk halkının kaderini ve Kıbrıs adasının geleceğini belirledi.
Rum-Yunan ikilisi, dış güçler, dış güçlerin işbirlikçileri, içimizdeki 5. KOL, O’nun şahsında halkımızın direniş gücünü bulmuşlar ve mukavemetimizi aşamamışlardır...
AB Türkiye temsilcisi Karen Fogg’un “Denktaş’ı yıpratın, Kıbrıs Türklerini değil Türkiye’deki askerleri temsil ettiğini yayın”, ABD Temsilcisi Holbrook’un “Denktaş’ı kovun” şeklindeki talimatları anımsanmalıdır. 
Kıbrıs davasını, Milli bir dava olarak değil, Denktaş’ı milli bir lider değil, KKTC’yi “sonsuza dek yaşatılması gereken şehitlerin emaneti ve özgürlüğümüzün teminatı” olarak değil, " kurtulunması gereken birer kambur" olarak görenler, içimizdeki işbirlikçileri ile O’nu yıpratmak ve çökertmek için ellerinden geleni artlarına koymadılar..
Ne ki yıkamadılar, yıldıramadılar, teslim alamadılar…
O’nun bu soylu mücadelede tek dayanağı sarsılmaz bir bağlılıkla, inançla ve imanla bağlı olduğu, sonuna kadar güvendiği Kıbrıs Türk Halkı ve Türk Ulusu oldu…
Büyük Atatürk’ün gösterdiği yolda, Bağımsızlığa, egemenliğe, özgür yaşamaya düşkünlüğü ve Kıbrıs Türk varlığını bu adada sonsuza dek yaşatma azmi oldu…
Denktaş bu soylu mücadelede hep Türk Halkına, Ulusumuza ve Anavatana sarsılmaz bir bağlılıkla, inançla güvendi…
Kamu görevine O'nun isteği ve kararı üzerine 1987 yılında girdim. Makamdan ayrılma kararı verdiği 2005 yılına kadar, kamudaki tüm görevlerimde özellikle Tanıtma Dairesi Müdürlüğüm ve Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğüm dönemimde O'nunla çok yakın çalıştım. 1998'de beni Cumhurbaşkanlığında danışmanlarından biri olarak görevlendirdi. Cumhurbaşkanlığında, O’nun yanında, O’nunla birlikte çalışma onurunu taşıdığım 8 yıl boyunca, bütün üstün niteliklerini, liderlik özelliklerini, dava adamı niteliklerini çok yakından gördüm, insanlığına, yardımseverliğine, hoşgörüsüne, engin tarih ve diplomasi bilgisine, engin tecrübelerine, devlet adamlığına çok yakından tanık oldum, O'dan çok şey öğrendim. 
Mücadelenin bitmediği, kurucusu olduğu KKTC’nin sonsuza dek yaşatılması için mücadeleye devam edilmesi gerektiği inancı, onun 88 yaşında bile mücadeleyi sürdürmesinin nedeniydi..
Cumhurbaşkanlığı makamından, aktif görevden çekildiği 2005 yılından sonra da ailesi ve torunları ile birlikte bir emekli hayatı yaşamak yerine, aynen Cumhurbaşkanlığı görevinde iken yaptığı gibi, her gün ofisinde mesai yaptı, vatandaşın sorunlarını dinleyerek ilgililere aktardı, yabancı heyetlere Kıbrıs sorunu ile ilgili gerçekleri anlattı, müzakereleri ve gelişmeleri yakından izleyerek sorumlu görevde bulunanları ve Türkiye’yi uyarıcı raporlar, mektuplar, notlar yazdı, uyarıcı açıklamalar yaptı, gazetelerde köşe yazıları yayınladı, Radyo televizyonlarda programlar yaptı, Türkiye’yi ve birçok ülkeyi gezerek konferanslar verdi...Halka ve sorumlulara yol gösterdi, ışık tuttu.. Yaptıklarının ve söylediklerinin haklılığı hep zaman içinde doğrulandı..
Bu dönemde de hep yanında oldum, talimatlarını aldım, görüş ve değerlendirmelerimi hoşgörü ve ciddiyetle dinledi, görevdeyken yaptığım gibi, verdiği görevleri yerine getirdim.
Bu dönemde, Annan planının geldiğini ve birçok medya organının dış güçler tarafından ele geçirildiğini görerek O'na bir gazete yayınlamak gerektiğini önerdim. Uygun gördü, destek oldu, VOLKAN gazetesi böyle doğdu.. O da eli kalem tuttuğu sürece, VOLKAN gazetesinde günlük köşe yazıları yazdı, Halka ve yeni yöneticilere yol gösterdi.. Hasta yatağına düşene kadar yazmaktan vaz geçmedi...
O nedenle Denktaş sadece Halkın milli mücadele ve devlet kuran lideri değil, aynı zamanda bu halkın içinden çıkan çok değerli bir yazardır, gazetecidir... Edebiyatçıdır. Yazdığı şiirler, yayınladığı anı ve deneme kitapları bunun kanıtıdır... Aynı zamanda çok değerli bir fotoğraf sanatçısı olduğunu çektiği fotoğraflar ve yayınladığı fotoğraf kitapları ile kanıtlamıştır..
Bir sanatçı olarak sanata ve sanatçılara her zaman değer vermiş, sahip çıkmıştır. Kitap yayınlamak isteyen yazarlara maddi katkı yapmış, kitaplarından yüzlerce alıp dağıtmış, ressamlara destek olmak için sergilerinden tablolarını satın alarak Cumhurbaşkanlığı Dairesinin ve Bakanlıkların duvarlarını güzelleştirmiş, sanatçıların yurt dışı temaslarına maddi destek sağlamıştır

SON NEFESİNE DEK

Denktaş, liderliğini üstlendiği haklı davamızı salim limanlara taşıyana kadar, son nefesine kadar bağımsızlık ve egemenliği savunan onurlu bir lider olarak mücadeleye devam etti. Son nefesinde bile Dünya’ya “ KKTC bağımsız bir Cumhuriyettir, yaşayacaktır” mesajı gönderdi, toprak tavizleriyle Halkımızın huzurunun bozulmamasını istedi, Halka “Devlete, egemenliğe sahip çıkın, Türkiye’den ve garantörlükten asla vaz geçmeyin, Türkiye’ye dört elle sarılın” vasiyetini bıraktı.
Bizler bugün O'nun bu vasiyetini kararlılıkla yerine getiren, O'nun gösterdiği ışıklı ve güvenli yoldan giden ve emanetine sahip çıkan yakın çalışma arkadaşlarıyız, gazetecileriz... 
Kıbrıs Türk halkının, Türk Ulusunun, Dünya Türklüğünün kalbi ve Tanrı’nın rahmeti onunladır…
Seni asla unutmayacağız sevgili Cumhurbaşkanım. 
Yaktığın meşaleyi yüksekte tutuyoruz..
İlkelerini, üzerinde titrediğin halkımızı, egemenliğimizi, bağımsızlığımızı, özgürlüğümüzü, Anavatanımızı, ordumuzu ve emanetin olan devletimizi kararlılıkla savunmaya devam ediyoruz, devam edeceğiz...
Rahat uyuyunuz...Tanrı’nın rahmeti sizinle olsun...

Yorumlar