Kamuoyunun tepkisi karşısında nasıl savunma yapacağını şaşıran sözümona “vicdani retçi” ve destekçileri, taleplerinin hiçbir siyasi hedefleri olmadığını iddia ederek eylemlerini masum göstermeye ve taraftar bulmaya çalışıyorlar.. Oysa, söz konusu kişi, Güney Kıbrıs’ta yayın yapan AKEL’e ait “Astra” radyosuna yaptığı açıklama ile siyasi amaçlar güttüğünü ve hedefinin Türk askerinin adadan gitmesi olduğunu kanıtlamıştır.
ORDULAR GİTSİNMİŞ!!!
AKEL yayın organı Haravgi gazetesinde yer alan konuyla ilgili habere göre, verilen mücadeleyle, “Kıbrıs’ın kurtulması ve bütün orduların gitmesini umduğunu” dile getiren Karapaşaoğlu, “Kıbrıslı Türklerin ve Rumların kaderlerini ellerine alması ve Amerikalılar, İngilizler ve kendilerini kontrol etmek isteyenlere, kendilerine ihtiyaçları olmadığını söylemeleri gerektiğini” öne sürmüştür.
TAK Ajansı’nda yer alan habere göre, para cezasını ödemeyeceğini ifade eden Karapaşaoğlu, “KKTC makamlarını, silah tutmayacağı ve arkadaşı Andonis’e ateş etmeyeceği için kendisini hapse gönderdiği için kınadı.” Sadece bu açıklama bile, eylemin siyasi olduğunu ve hedefin de Rum milli hedefleri ile örtüştüğünü kanıtlamıştır.
Dün de vurguladığım gibi, esasen, bu eylemlere destek verenlerin Türkiye, KKTC ve asker karşıtı işbirlikçi BKP, YKP, CTP, TDP, AFRİKACILAR ve emperyalist güçler tarafından FONLANAN bilumum iki toplumlu örgütlenmeler olduğu, mahkemedeki duruşma ve eylemlere Rumların da katıldığı, faşist Türk düşmanı Rum milletvekillerinin önceki gün bu konuyu AB, AP gündemine taşıdığı gözönünde bulundurulursa tablo daha net görülebilir..
Bir diğer kanıt ise “vicdani ret” hareketinin başını çeken kişinin, hiçbir seçime katılmayan, sadece KKTC ve Türkiye’ye saldıran açıklamalar yapan, ancak kaynağı belirsiz paralarla birçok ülkede Türkiye ve KKTC karşıtı faaliyetler yapan YKP adlı tabela partisinin yöneticisi olmasıdır… Bütün bunlar, eylemin vicdanla, iyi niyetle ilgili olan masum bir genç hareketi değil, Rum siyasi emelleri ile paralellik içeren, siyasi hedefleri olan, organize ve planlı bir psikolojik harekat olduğunu kanıtlamaktadır.
DAHA ÖNCE ASKERLİĞİNİ YAPTI
Kaldı ki şimdi, 1 günlük seferberlik eğitimine gitmemek için, “vicdani ret hakkı” talep söz konusu kişi, daha önce askerliğini yapmış ve geçmiş seferberlik eğitimlerine de katılmıştır.
Askerliğini yaparken aklına gelmeyen “vicdani ret” niye şimdi aklına gelmiştir?. O zaman, “vicdani retçi olduğunu şimdi mi anımsadı?” sorusunun aklımıza gelmesi doğal değil mi?
Aslında bu olayı kimlerin sahiplendiğine, kimlerin propagandasını yaptığına, kimlerin uluslararası platformlara taşıdığına bakılırsa, siyasi niyet de, siyasi hedef de çok kolay anlaşılabilir..
Bunlar kimlerdir derseniz, yukarıda yazdığımız gibi, RUM YÖNETİMİ VE İÇİMİZDEKİ İŞBİRLİKÇİLERİ BKP, YKP, dış güçlerce FONLANAN ve 5. KOL görevi yapan işbirlikçi örgütlenmeler ve içlerinde AKEL hücrelerinin fink attığı CTP, TDP...
Herşey çok açık değil mi?.
“YAŞAMA HAKKI” İLE İLGİLİYSE…
Bazı çevreler ise Vicdani Reddin “yaşama hakkı” ile ilgili olduğunu iddia etmektedir. “Yaşama hakkı” elbette önemlidir. Ama o zaman bir savaş anında da kendi “yaşama hakkını” kendinin savunması gerekmektedir…Bu da elbette mutfakta patates soyarak olmayacaktır… Dolayısıyla, “Yaşama hakkım” diyerek vicdani ret hakkı isteyenlerin, bir saldırı ve savaş söz konusu olursa kendilerinin ve ailelerinin yaşama hakkını kimin koruyacağını da açıklaması gerekmektedir.. Kendileri ellerine silah almayacağına göre, kendilerini ve ailelerini başka gençler mi koruyacaktır?
Türk ordusu mu koruyacaktır ?
Kendi kendini ve ailesini korumak istemeyen birini başka gençler veya Türk askeri niye korusun?
Niye başka gençler veya Türk askeri, eline silah alıp kendi kendini korumak istemeyen bir kişi için ölsünler?
Bu adil ve mantıklı mı?