Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Kıbrıs Türk Halkının ezici çoğunluğunun isteği olan iki devletli çözüme karşı çıkmayı sürdürüyor. Nitekim, yeni yıl mesajında, her fırsatta yaptığı gibi, yeniden KKTC ile ilgili kapkara bir tablo çizmiş, KKTC’ye ve devletimizin geleceğine inanmadığını ifade etmiştir. Devamla, siyasi eşitliğimize, garantörlüğe ve Türk askerinin adadaki varlığına karşı çıkan hakimiyetçi, hegemonyacı, ırkçı, yayılmacı, ENOSİS’ci, faşist Rum-Yunan ikilisi karşısında federasyondan başka hiçbir alternatifimizin olmadığını söylemiştir
Halkımızın ve Anavatanımız Türkiye’nin savunduğu ve egemenliğimizi koruyan en onurlu seçenek olan İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM’e karşı çıkmıştır…Buna inanmadığını belirtmiş ve iki devletli çözüm karşıtı propaganda yapmıştır
Bu durum böyle devam edemez, devletimizin en yüce makamında KKTC düşmanlığı ve KKTC’ye inançsızlık asla kabul edilemez…
Rum karşısında seçeneksiz değiliz. Rum tarafı siyasi eşitlik ve garantörlük temelinde bir anlaşmaya karşı çıktığına göre seçeneğimiz vardır. Bu seçenek KKTC’nin tanınmasıdır. KKTC’nin tanınması için büyük bir kampanya başlatmak ve İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM’ü gündeme getirmek, Cumhurbaşkanı olarak Akıncı’nın görevidir, yaptığı yeminin gereğidir. Tanınma çabalarının başarısız olması halinde bile seçeneksiz değiliz. Öyle bir durumda da seçeneğimiz, dışişlerinde ve savunmada Anavatana bağlı, diğer konularda bağımsız olacak şekilde, rahmetli Ecevit’in de geçmişte önerdiği gibi, Türkiye ile ÖZERK DEVLET İLİŞKİSİ kurmaktır…
Akıncı bunlara inanmıyorsa yapması gereken o makamda oturup karamsar tablolar çizmek ve Rum-Yunan ikilisine yalvar yakar olarak şerefimizi iki paralık etmek yerine, derhal istifa etmektir. Eğer bunu yapmazsa, KKTC Meclisi artık insiyatifi ele almalı, geçmişte alınan federasyon kararını iptal eden ve bundan sonra ancak İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜMÜN görüşüleceğini emreden bir karar almalıdır… Akıncı bu karara saygı göstermeyi reddederse, Meclis ya onu müzakerecilik görevinden alarak yerine yeni bir müzakereci atamalı, ya da Referanduma gitme kararı alarak Halka “federasyon mu, iki devletli çözüm mü?” istediği sorulmalıdır…Meclis, Halk egemenliğini temsil eden en yüce kurum olduğu gerçeğinden hareketle Halkımızın geleceğini, İki devletli çözüme karşı çıkan Akıncı ve çevresindeki Rum sevicilerin insiyatifine bırakma hakkına sahip değildir…
Son söz Kıbrıs Türk Halkınındır ve Halk da bu sözünü referandum yolu ile ortaya koymalıdır…Halka bu şansı vermek, Meclis’in görevidir…
TÜRKİYE İLE ÇATIŞMAK İSTİYOR
İki devletli çözümü engellemek ve iflas etmiş, çökmüş tavize dayalı federasyon görüşmelerini ille de sürdürmek isteyen Mustafa Akıncı’nın yeni yıl mesajında Türkiye’nin savunduğu iki devletli çözüme karşı çıkması, bilinçli olarak Türkiye ile çatışmak istediğini de yeniden kanıtlamıştır... Bu ilk defası değildir ve ucuz kahramanlık gösterilerini sevmektedir…
Geçmişte, Türkiye düşmanlarını savunmak adına, kürsüden, “komutan çizmeyi aştı” diyerek karşısında oturan GKK komutanına sataşmıştı…
İspanya’da bir toplantıda, Rumlarla ağız birliği içinde,” Kıbrıs’ın demografik yapısını bozduğu” iddiasıyla dönemin Başbakanı Erdoğan’a laf atmış, herkesin içinde ağız dalaşına girmişti
Birkaç ay önce,” Türkiye’nin, Anastasiadis’le birlikte kendisini devre dışı bıraktığını” iddia ederek çatışma çıkarmaya çalışmıştı.
Şimdi de Türkiye’nin savunduğu iki devletli çözüme açıkça saldırarak Türkiye’ye kafa atıyor
NE YAPMAYA ÇALIŞIYOR?
Peki Akıncı, Türkiye ile çatışarak, “Türkiye’ye direnen adam” imajı yaratmaya çalışarak, ucuz kahramanlık gösterileriyle ne yapmaya çalışıyor?
Akıncı, tüm politikaları iflas etmesine, söz verdiği çözümü, onca korkunç tavize rağmen gerçekleştirememesine, “ben başarısız oldum, gelecek kuşaklara başarılar dilerim” diye kendi ağzından büyük bir itirafta bulunmasına karşın, önümüzdeki seçimlerde yeniden aday olacaktır…Bunun için Türkiye düşmanı, federasyoncu işbirlikçi “sol”u kendi çevresinde toplamaya ve Türkiye’yi adadan dışlamak, KKTC’yi de yok etmek isteyen emperyalist güçlerin desteğini almaya çalışmaktadır
Çünkü saray, makam, koltuk, astronomik maaş, örtülü ödenek, yandaşlara kıyaklar sağlamak ve inanmadığı KKTC üzerinden itibar görmek tatlı gelmiştir…
Çünkü, inanmadığı, savunmadığı benimsemediği bir devletin başında CB sıfatıyla caka satmak keyifli bir hal almıştır…
O zaman kendisine kocaman bir HODRİ MEYDAN çekiyoruz..
İki devletli çözüme karşı çıkmaya, yeniden aday olmaya ve Türkiye ile de çatışmaya karar verdiğine göre, daha bir yıl beklemeye gerek yoktur…Kendine bu denli güvendiğine göre, istifa etmeli, erken seçime gitmeli, “temsil ettiğini ve federasyon istediğini” iddia ettiği halkın karşısına çıkmalıdır. Görelim bakalım Halk gerçekten onu mu destekliyor, halk gerçekten federasyon mu istiyor…
NASIL BİR FEDERASYON İSTİYOR?
Akıncı’nın çok ısrarlı olduğu federasyon konusuna da açıklık getirmekte yarar vardır…Rum tarafı tavrını değiştirip, Akıncı’nın verdiği tavizlere dayalı bir federasyonu kabul edecek olsa, yandığımızın resmidir..Verdiği tavizleri bir kez daha anımsatmak istiyorum:
1-Etkin siyasi eşitliğimizin güvencesi olan ve 1960 anlaşmaları ile elde ettiğimiz yürütme ve yasama’da VETO ve ayrı oy çoğunluğu hakkımızdan vazgeçmiş, sadece 1 Türkün onayını yeterli görmüştür. Böylece 58 yıllık milli mücadelemizi sıfırlamakta tereddüt etmemiştir..Bunun adına da, hiç sıkılmadan, siyasi eşitlik mücadelesi demiştir…
2-Dönüşümlü başkanlıkta eşit süre talebimizden vazgeçmiş, uyduruk dönüşümlü başkanlığı elde etmek için garantörlüğü pazarlık masasına yatırmış, Rumlara Türk başkanın kim olacağını belirleme imkanı verecek olan çapraz oyu kabul etmiştir…
3- Adadaki Türk nüfusunu Rumların ¼’ü oranında dondurmayı kabul etmiştir…Bir Türkün vatandaş olabilmesi için 4 Yunan’ın vatandaş olmasını beklemek gerekecektir…
4- “Her halkın kendi bölgesinde nüfus ve mülkiyette sarih çoğunluğa sahip olması” büyük mücadeleler sonucunda BM parametresi haline gelmiş olmasına karşın, tüm Rumlara 4 özgürlük (serbest dolaşma, yerleşme, mülk edinme, iş kurma ve çalışma) tanıyarak ve bu amaçla derogasyonlardan vazgeçerek, iki toplumluluk ve iki kesimlilik ilkesini yok etmiş, Rumların 5-10 yıl içinde Kuzey’de nüfus ve mülkiyette çoğunluğa geçmesinin kapısını açmıştır..Buna karşın Türk vatandaşlarının 4 özgürlük hakkına sahip olmasını savunmamıştır…
5- KKTC Anayasasını çiğneyerek, elinde KKTC tapusu olan insanlarımızı “şimdiki kullanıcı”, 1974 öncesi mal sahibi olan Rumları ise “gerçek mal sahibi” olarak kabul etmiş ve mülkiyette ilk söz hakkını onlara tanımıştır… KKTC tapularını sıfırlamayı, büyük bir mülkiyet kaosu yaratmayı, mülklerin statüsü belirlenene kadar o mülkler üzerine yatırım yapılmamasını kabul etmiştir…Yani ekonomimizi sıfırlamayı kabul etmiştir…
6-Haritanın ve toprak konusunun, tüm diğer konularda anlaşma sağlandıktan sonra görüşüleceği bir BM parametresi olarak kabul edilmesine karşın, başta siyasi eşitlik olmak üzere birçok önemli konuda anlaşma olmamasına karşın, kendi aklına göre hazırladığı ve hükümetin, Meclisin, Türkiye’nin bilgisi-onayı dışında bir taviz haritasını, karşılığında hiçbirşey almadan Rum tarafına ve BM’ye vermiştir…KKTC topraklarının beşte birini Rumlara vermeyi öngören bu harita ile 50 civarında yerleşim yeri Rum tarafına bırakmıştır..
7- Daha seçildiği ilk günden sözcüsünün ağzından “ garantörlük tabu değildir” diye açıklama yaptırmış ve KKTC Meclisinin “garantörlük müzakere konusu değildir, aynen devam etmelidir" şeklinde oy birliğiyle aldığı kararı pervasızca çiğneyerek garantörlüğü pazarlık konusu yapmıştır…
8- Türkiye’nin iki devletli çözümü gündeme getirdiği bir ortamda, bunu baltalamak için, Türkiye, hükümet ve Meclis’ten habersiz olarak alel acele “Guterres belgesini stratejik bir anlaşma” olarak imzalamayı Rum tarafına önermiştir…Oysa o belgede garantörlüğün çağdışı olduğu ve iptal edilmesi gerektiği, ilaveten verilen taviz haritasına ek olarak Güzelyurt’un da Rum tarafına verilmesi talep edilmektedir..
Bütün bu konularda Türkiye’yi, Meclisi ve Halkımızı dışlamış, kendi aklına göre hareket etmiştir…
Bereket versin ki Rum tarafı her zamanki maksimalist tavrı ile daha çoğunu istemiş ve görüşmeler çökmüştür…Bunu değerlendirerek , Anavatanla birlikte iki devletli çözümü gündeme getirmek yerine buna karşı çıkmak, Halkı, olmayacak bir federasyon uğruna ikiye bölmek, Halkla ve Anavatanla çatışmaya girmek, bu Halka, bu devlete, milli mücadeleye, şehitlere ve Anavatana yapılabilecek en büyük ihanettir…
Evet, Meclis’i yeniden yeniden tarihi görevini yapmaya çağırıyoruz...Yoksa bu ihanete sizler de ortak olmuş olacaksınız…