Sabahattin İsmail Sabahattin İsmail

KKTC'ye Deniz Üssü Neden Gerekli?

10 Aralık 2018
“ Türkiye'nin KKTC’de deniz ve hava üssü kurması çok geç kalmış bir adımdır. Buna uygun siyasi kararlar alınması gerekecektir. „
KKTCye Deniz Üssü Neden Gerekli?

Aydınlık gazetesi 8 sütunluk manşetinde, Türkiye’nin KKTC’de deniz ve hava üssü kurma kararı aldığını ve deniz üssünün İskele bölgesinde kurulacağını duyurdu. Bu eğer doğru bir haberse, Kıbrıs sorununun artık Kıbrıs Türk Halkı ve Türkiye lehine noktalanacağı anlamına gelir.

Türkiye’nin KKTC’de üs kurması için siyasi bakımdan önce şu adımların atılması gerekecektir:

1- Kıbrıs sorununun artık federal birleşik Kıbrıs temelinde değil iki ayrı bağımsız egemen devlet temelinde çözüleceğinin ve federasyon görüşmelerinin sona erdiğinin ilan edilmesi gerekecektir.. 
2- Federasyon amaçlı görüşme artık olmayacağına ve KKTC’nin birleşik Kıbrıs’ın bir eyaleti olması söz konusu olmayacağına göre tanınması mümkün hale gelecektir. Bu amaçla KKTC’nin Bağımsız egemen bir devlet olarak, bir gurup dost ülke tarafından toplu tanınmasının sağlanması gerekecektir. 
3- KKTC ile Türkiye arasında bir savunma ve askeri işbirliği anlaşması imzalanması gerekecektir 
4- Bu anlaşmanın imzalanmasından sonra, KKTC ile Türkiye arasında KKTC'de bir deniz, hava ve kara üssü kurulmasına yönelik anlaşma imzalanması ve KTBK Komutanlığı’nın kurulacak kara üssünde konuşlanması gerekecektir. 
5- Türkiye ile KKTC arasında gümrük birliği sağlanması, serbest ticaret anlaşması imzalanması ve Türkiye-KKTC Ortaklık Konseyi’nin yeniden aktif hale getirilmesi gerekecektir.. 

Yaygaracılara Verilmesi Gereken Yanıt

Tabii şimdi Rum yönetimi, destekçisi emperyalist güçler ve içimizdeki işbirlikçileri yaygaraya başlayacaklardır. Onlara şunu anımsatmak gerekecektir :
1-İngiltere’nin adada iki egemen üs bulundurmasına niye tepki göstermiyorsunuz? 
2-Rum yönetiminin, Fransa, İsrail, ABD, AB ve Rusya ile askeri anlaşmalar yapmasına, bu ülkelere deniz ve hava üssü verme görüşmeleri yapmasına ve şu anda deniz ve hava limanlarını kullanma izni vermesine niye tepki göstermediniz, göstermiyorsunuz? 
3-Rum yönetiminin Yunanistan ile Ortak Savunma Doktrini adını verdikleri savunma ve askeri işbirliği anlaşması yapmasına ve Yunanistan’a Baf’ta bir hava üssü, Mari’de bir deniz üssü vermesine niye tepki göstermediniz, göstermiyorsunuz? 

KKTC'de Deniz Üssü Niye Gerekli? 

Türkiye’nin KKTC’de niye üs kurması gerektiğini gündeme getirenlerden emekli tümamiral Cem Gürdeniz şöyle yazmaktadır: "Yeni soğuk savaşın tam yol ilerlediği ve Türkiye’nin de AB ve NATO tarafından dışlandığı bir dönemde Brüksel zirvesinde AB’nin Türkiye’yi ilgilendiren kararları gelecek açısından pek de iyimser bir tablo sergilemiyor. Zirve sonrası Türkiye’nin Doğu Akdeniz faaliyetleri yasadışı ilan edilirken, ülkemiz Doğu Akdeniz ve Ege’de uluslararası hukuka saygıya ve AB ile ilişkileri normalleştirmeye davet edilmişti. Ayrıca AB’nin Türk tehditlerine karşı Güney Kıbrıs ve Yunanistan’la tam bir dayanışma içinde olduğu ilan edilmişti. Savunma alanındaki Harbe hazırlık eğitim programları ve yeteneklerinin geliştirilmesine yönelik 17 adet PESCO projesinin karara bağlandığı zirvede, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi 6 projeye dahil edildi. Aralık 2017 de belirlenen askeri projeler içinde yer alan ‘’Askeri Hareketlilik (Mobility)’’ ile deniz keşif ve gözetleme yeteneklerinin artırılması, Türkiye ve KKTC için önem arz ediyor. Güney Kıbrıs Rumları, Avrupa Birliği’nin PESCO yapılanmasını arkasına alarak Kıbrıs’taki Türk askeri varlığına karşı yeni bir denge arayışı içine girecektir. Bu çerçevede Güney Kıbrıs Rum yönetiminin özellikle 2006 sonrası Fransa ile yaptığı üslenme anlaşmalarını göz önüne almalıyız. AB’nin Kıbrıs’taki askeri varlığı son 12 yılda Fransa öncülüğünde Limasol ve Larnaka arasındaki Mari’deki Korgeneral Evangelos Florakis deniz üssü ile Baf’taki Andreas Papandreu Hava Üssü üzerinde yoğunlaştı. Fransız Donanması Mari’deki deniz üssünü sadece 2016 yılında 40 kez kullandı. Ayrıca 2015 sonunda Suriye’de IŞID’e saldırı için görevlendirilen Fransız Hava Kuvvetlerine Akrotiri’deki İngiliz Üssünün de açıldığını ekleyelim. Bu üssün, NATO’ya bölgede en büyük elektronik ve sinyal istihbaratını sağladığını da belirtelim. GKRY, bir yandan İsrail ile askeri stratejik ilişkilerini geliştirirken, diğer yandan Fransa ve Yunanistan üzerinden AB ile geliştirilen ilişkiler üzerinden çift eksenli bir savunma stratejisini benimsenmiş oldu. Bu işbirliğinin en somut manifestosu Ekim 2017’de icra edilen NEMESİS 2017 tatbikatı ile sergilendi. Bu seri tatbikatlar 2013 yılından itibaren icra ediliyordu. Fransa, İsrail, Yunanistan, İngiltere, AB Deniz Güvenlik Ajansı (EMSA) ve GKRY ile Rumların sözde Münhasır ekonomik Bölgesinde icra edilen bu tatbikat bir arama kurtarma tatbikatı olsa da asıl hedefin Türkiye olduğunu söylemek kehanet olmaz. Bu gelişmeler paralelinde, gerek denize çıkışı olan bağımsız bir Kürdistan’ın önlenmesi üzerinden İsrail’in güvenliği; gerekse 21’inci yüzyılın enerji mücadelesi penceresinden bakıldığında Türkiye’nin ulusal çıkarları Doğu Akdeniz’de İsrail ve Atlantik sistem ile çatma rotasındadır. Bu süreçte Türkiye denizde yalnızdır. O nedenle önceliklerini iyi tanımlamalıdır. Şu an öncelik Suriye’deki kara harekatı ile Doğu Akdeniz’deki hayati deniz çıkarlarımıza verilmelidir. Ege’deki Yunan kışkırtmalarına soğukkanlılıkla yaklaşılmalıdır. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki enerji ve deniz yetki alanları paylaşım mücadelesinde en büyük kuvvet çarpanlarının Cumhuriyet Donanması ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki kolordumuz olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu kuvvet çarpanlarını güçlendirmek gerekir. Yapılması gereken öncelikli hamle Gazi Magosa bölgesinde bir deniz üssünün zaman kaybedilmeden geliştirilmesidir. Magosa’daki sürekli Türk deniz varlığının idamesi sadece kolorduya güç katmayacak, aynı zamanda deniz yetki alanları paylaşım mücadelesinde çok kısa sürede reaksiyon yeteneği ve lojistik destek akışında donanmaya süreklilik sağlayacaktır. Aslında Türkiye, bu kararı Yunanistan ile Kıbrıs Rum Yönetimi arasında 1998 yılında ilan edilen Ortak Savunma Doktrini üzerine çoktan almalıydı. Ancak almadı. Atlantik baskısı altında kalan Dışişleri Bakanlığımız, zamanında askeri bürokrasinin isteğine rağmen siyasi konjonktür ve çözüm süreci aldatmacaları altında bu girişimi başlatamadı. Güney Kıbrıs Rumları 1998 yılından itibaren Yunanistan’a; 2006 yılından beri Fransa’ya hem hava hem de deniz üs kolaylıkları verirken, Türkiye’nin adada kolordusu olduğu halde deniz ve hava üsleri sahibi olmamasını anlamak mümkün değildir. Başından bu yana Türkiye, Magosa Deniz Komutanlığı adı altında çok küçük bir askeri varlığa razı olmuştur. Magosa kuzeyindeki Boğaz Bölgesi deniz üssü geliştirilmesi için son derece uygun bir alandır. Hava üssü geliştirilmesi için de bir alan seçilmelidir. Anadolu’da yaptığımız hatayı Kıbrıs’ta tekrar etmeyelim. Marmaris’teki Aksaz Deniz Üssünü geliştirmek için Cumhuriyet, 60 yıl bekledi. Bugün Aksaz deniz üssü, Ege’de her alanda başat deniz gücünün Türkiye olmasına büyük katkı sağlamıştır. Kıbrıs’ta üslerin tesisi için konjonktür bundan daha iyi olamaz. Bu fırsatı kaçırmayalım.”

Yorumlar