Bakın sadece geçtiğimiz bir hafta içinde neler oldu?
- Rum tarafı, Türk garantisi yerine NATO garantisini gündeme getirdi.
- Türkiye’nin ve KKTC’nin tüm uyarılarına karşın Doğu Akdeniz’de sondaja başladı.
- ABD ve Fransa ile askeri işbirliği anlaşmaları imzalama hazırlıkları son aşamaya geldi.
- İsrail, Yunanistan, Mısır ve ABD ile askeri tatbikatlar yaptı.
- Yunan Cumhurbaşkanı ile Anastasiadis’in, eli kanlı EOKA’cı teröristlerini anmak için devlet töreni düzenledi, katil Matsis’in büstünü diktiler.
- Anastasiadis, “Kıbrıs Türkleri Türkiye ile olan göbek bağlarını kesmeli” şeklindeki küstah açıklama yaptı.
- Anastasiadis, müzakere süreci içinde Akıncı’dan aldığını açıkladığı tavizleri madde madde sıralayan bir konuşma yaptı.
- Rum yönetimi Larnaka’dan KKTC’ye gelen Rus ve İsrail’li turistleri geri çevirdi.
- Avrupa Parlamentosu, “Türk askeri ve yerleşikler çekilmeli, Garantörlük iptal edilmeli, Türkiye Rum tarafının sondajlarını engellemekten vazgeçmeli ve Rum yönetimini tanımalı” şeklindeki karar aldı.
- KKTC’nin 35. Kuruluş yıldönümü olan 15 Kasım günü Türkiye ve KKTC’ye karşı zehir kustular, ve Rum gençleri Yunan bayrakları ile KKTC sınırına yürüdüler
- Rum çiftçileri kışkırtarak Denya’da ara bölgeye girdiler.
Akıncı Hiç Tepki Göstermedi
Ne ilginçtir ki bunların her birine anında yanıt vermesi, protestoda bulunması gereken Akıncı, adeta küçük dilini yutmuşçasına sustu, hiçbir tepki göstermedi, hiçbir açıklama yapmadı…Halkımızın hak ve çıkarlarını korumak için ağzını açıp tek kelime söylemedi, BM nezdinde hiçbir girişimde ve protestoda bulunmadı… Bunlar karşısında susarken iki devletli çözümü gündeme getiren Anavatan ile gereksiz ve çok zararlı bir tartışma içine girdi.
Ağustos 2017’de yaptığı açıklamada ilk kez “artık AB içinde iki devletli çözüm” formülünü gündeme getirmeliyiz” demesine karşın, geçtiğimiz aylarda aynı görüşü dile getirerek “artık iki devletli çözümü görüşelim” önerisini yapan Anavatan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nu tersledi. Bu kez 2017’de söylediğinin tam tersini söyleyerek büyük bir tutarsızlık sergiledi ve “ben federasyondan başka bir şey görüşmem” yanıtı verdi… Aynı anda sarayından çıkmayan akıl hocaları da dört bir koldan Dışişleri Bakanı Özersay ve Anavatan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’na gazete köşelerinde saldırıya geçti
Bu arada başka bir şey daha oldu.
Gazetemizin Akıncı’yı müzakerecilik görevinden alma çağrılarına BRTK’da düzenlediği basın toplantısında yanıt vererek “Görüşmecilik benim yetkimdedir, Meclis’in değil, Meclis’in beni görüşmecilikten alma yetkisi yok” diye konuştu kendisini Halkın egemenliğinin temsil edildiği yer olan Cumhuriyet Meclisi’nin üstünde gördüğünü ilan etti. Akıncı, sadece kendisini Meclis’in üstünde gördüğünü ilan etmekle kalmadı..
Anımsanacağı gibi, KKTC Meclisi’nin “garantörlükten vazgeçilemez, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü aynen devam etmelidir” şeklinde OYBİRLİĞİ ile aldığı kararı pervasızca çiğneyerek, “garantörlüğün çağdışı olduğunu ve iptal edilmesi gerektiğini” iddia eden Guterres belgesini stratejik bir anlaşma olarak imzalamak için Anastasiadis’e öneride bulundu…
Bu emrivakiyi yaparken, Meclis ve hükümetten yetki almayarak dışladı… Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay, Akıncı’nın Guterres belgesini stratejik anlaşma olarak imzalama önerisini basından öğrendiklerini açıkladı.
Bütün bunlar Akıncı’nın görevini yemininin öngördüğü şekilde hakkıyla yapamayacak durumda olduğunu veya bilinçli olarak yapmadığını kanıtlamaktadır…
Meclis Yetkilerine Sahip Çıkmalı
Bu durumda Meclis artık yetkilerine sahip çıkmak zorundadır... En kısa sürede olağanüstü toplanarak bu gelişmeleri halka açık bir birleşimde görüşmelidir Artık Halka kapalı toplantı yapılması zamanı değildir… Egemenliğin kayıtsız şartsız sahibi olan Halk gerçekleri bilmek istemektedir ve bu hakkıdır…
Akıncı’nın “görüşmecilik benim yetkimdedir, Meclisin değil, beni halk seçti, Meclis’in beni müzakerecilikten alıp başka bir müzakereci gösterme yetkisi yok” demesi, parlamenter demokrasinin ilkelerine, Anayasaya ve demokratik teammüllere terstir...
KKTC Meclisi “Kayıtsız şartsız egemenliğin sahibi olan Halkın” iradesini temsil eden en üst organdır..
KKTC Başkanlık rejimi ile değil, Parlamenter sistemle yönetiliyor…
Akıncı kendini diktatör sanabilir ama Anayasaya göre kendini diktatör ilan edemez, başına buyruk davranamaz, Garantörlük konusu dahil Kıbrıs sorunu konusunda alınmış meclis kararlarını çiğneyemez, Meclisi ve hükümeti dışlayan emrivaki önerilerde bulunamaz. Makamı ne olursa olsun hiçbir kişi ve organ, Meclisin üstünde değildir…
Meclis çağırdığı zaman herkes gidip hesap vermek, soruları yanıtlamak ve alınan kararlara uymak zorundadır….
Halk oyuyla cumhurbaşkanı seçilmek, milletvekili seçilmek, bakan, başbakan olmak kimseye Anayasayı çiğneme, Meclisi dışlama, Meclis kararlarını dikkate almama hak ve yetkisi vermez… Akıncı haddini aşarak çok tehlikeli bir yola girmiştir... Akıncı, “Halkın meşru hak ve çıkarlarını koruma” olan asli görevini YAPAMAZ durumdadır…Ya da bilinçli olarak yapmamaktadır…
Bu durumda Meclis’in olağanüstü toplanarak yukarıda saydığımız tüm gelişmeleri görüşmesi, yetkilerine sahip çıkması, Akıncı’yı Meclis kararlarına saygılı olması ve Meclisi dışlayarak adım atmaması için uyarması gerekmektedir… Devamla, geçmişte alınan federasyon kararlarını iptal eden ve yerine “iki devletli çözümü” öngören bir karar almalıdır... Akıncı’nın buna saygı göstermeyi reddetmesi halinde ise onu müzakerecilikten almalı ve yerine Meclis’in kararlarına saygılı olacak yeni bir müzakereci atamalıdır... Anayasaya göre bu Cumhuriyet Meclisi’nin yetkisi ve görevi dahilindedir… Bu konuda görev, Meclis’te çoğunluğu bulunan UBP;HP;DP ve YDP’dedir