Sabahattin İsmail Sabahattin İsmail

Atatürk’ü Anmak

08 Kasım 2018
Atatürkü Anmak

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Türk devriminin mimarı, çağdaş ve modern Türk Toplumunun yaratıcısı Büyük Atatürk’ü, aramızdan ayrılışının 80. Yıldönümünde yarın tüm yurtta ve Anavatanda anacağız…
Böyle günlerde önemli olan Büyük Ata’nın ardından yaş dökmek, yas tutmak, acılar içinde kıvranmak değil, O’nun fikirlerini, eylemlerini, yapmak istediklerini, zaferlerini, ilke ve devrimlerini yeniden anımsamaktır... 
Anımsayıp genç kuşaklara aktarmaktır...Anımsayıp, kendi hareket hattımızı O’nun ilke ve devrimleri ışığında yeniden gözden geçirmektir...
Yanlış yolda isek, O’nun gösterdiği ışıklı yoldan sapmışsak, rota tashihi yapmaktır...

Büyük Ata’yı anmak demek, “gardrop Atatürkçülerinin” ve “sahte Atatürkçülerin” zoraki olarak anma törenlerine katılan gericilerin yaptığı gibi sadece fotoğraf karesi vererek, nutuklar atarak ve sadece çelenkler koyarak, şiirler okuyarak bu anlamlı günü geçiştirip “vazifemizi yaptık” demek değil, O’nun ilke ve devrimleri, düşünce ve eylemleri doğrultusunda sadece Ulusun çıkarlarını gözönünde tutarak hiçbir kişisel ikbal ve çıkar beklemeden vatana ve millete hızmet etmektir...O’nun manevi şahsiyetine, anısına sahip çıkmaktır…Kendini bilmez geri zekalıların O’na yaptıkları haksız saldırı ve hakaretleri anında cezalandırmaktır… 
Bugün, dış güçlerin paralarıyla beslendikleri artık iyice açığa çıkanlar, “barış istemek” adı altında emperyalizmin işbirlikçiliğine soyunanlar, bağımsız-egemen devleti feshedip Rum idaresinde bir eyalete dönüştürmek isteyen mandacılar da Atatürk’ü anmak için demeçler vereceklerdir; halktan kopuk, kişisel çıkar peşinde koşanlar da... 
Oysa egemenliğe karşı çıkarak Atatürkçü olunamaz... 
Bağımsızlığa karşı çıkarak Atatürkçü olunamaz...
Kişisel ve partisel çıkarlar için partizanlık ve ayırımcılık yaparak Atatürkçü olunamaz... 
Atatürk’ün yasakladığı gericiliğin sembolü kılık kıyafet ve tarikatları “Özgürlük ve demokrasi” adı altında savunarak Atatürkçü olunamaz...
Mandacılığı ve bölücülüğü savunarak veya bunlar karşısında suskun kalınarak Atatürkçü olunamaz...
Atatürk’ün övündüğü Türklüğe ve Türk milliyetçiliğine saldırarak, kurucusu olduğu Cumhuriyetle ve belirlediği çağdaşlaşma ilkeleri ile kavga ederek Atatürkçü olunamaz 

Atatürkçülük sadece bir düşünce sistemi değil, aynı zamanda bir eylem ideolojisidir. 
O nedenle sadece düşünceyi savunup veya savunur görünüp onu hayata geçirmemek, gericilere, mandacılara, halkın iliğini emenlere karşı mücadeleye katılmamak da Atatürkçülük değildir. 
Mustafa Kemal Paşa, İngiliz himayeciliğine de Amerikan mandacılığına da eylemle karşı çıkarak kurtuluşun, Türk ulusunun gücüne dayanan TAM BAĞIMSIZLIKTA olduğunu ifade etmiştir. 
“EFENDİLER,TÜRK DEVLETİNİN İSTİKLALİ MUKADDESTİR, O EBEDİYYEN MÜEMMEN VE MASUM OLMALIDIR” “ EŞİTLİĞİN DE, ADALETİN TEMELİ MİLLİ EGEMENLİKTİR” özdeyişi Büyük Atatürk’ündür... 
***
Atatürk’ün büyüklüğü, sadece yaşadığı günler için değil, sonraki yüzyıllar için de geçerli olacak düşüncelere ve bir ufuk derinliğine sahip olmasından da gelmektedir.. 
Bu nedenledir ki, zaman zaman kararsızlığa düşenlerin, gittiği yolun yanlış olup olmadığını sorgulamak gereğini duyanların, kendini ve yaptıklarını sınamak isteyenlerin, karanlıklar içinde bir ışık ve aydınlık arayanların Atatürk’ün yaptıklarını, yurdun işgal edildiği o en karanlık anda izlediği stratejiyi, halkla nasıl bütünleştiğini, özdeyişlerini, konuşmalarını, NUTKU’nu okumalıdır...
Işık ve mücadele azmi, ulusal kurtuluş kavgasında izlenecek strateji ve taktik ordadır...

Büyük Atatürk, şu sözleri sanki bugünün KKTC’si için söylemiştir:
“Önemli olan, memleketi temelinden yıkan, ulusu tutsak ettiren iç cephenin düşmesidir. Bu gerçeği bizden iyi bilen düşmanlar, bu cephemizi yıkmak için, yüzyıllarca çalışmışlar ve çalışmaktadırlar. Bugüne kadar başarı da kazanmışlardır. Gerçekten kaleyi içten almak, dıştan zorlamaktan kolaydır...”
Bugün dış güçlerin iç cephemizi çökertmek için harcadığı büyük çabayı izlerken düşmanın bu stratejisini 90 yıl önce teşhir eden Atatürk’ün büyüklüğü önünde saygıyla eğilmez misiniz?
“Tam istiklal dendiği zaman, tabii, siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel vs. her hususta tam istiklal, tam serbestlik denilmektedir. Bu saydıklarımın herhangi birinde istiklalden mahrumiyet, millet ve memleketin hakiki manasıyla bütün istiklalinden mahrumiyet demektir...Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklalinden mahrum bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye liyakat kazanamaz”

Bugün konuşulduğu şekliyle olası bir federal çözümün, siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri bağımsızlığımızı bütünüyle ortadan kaldırdığı gerçeği karşısında, Atatürkçü düşünceye sahip kişilerin federal çözüm çabalarına destek vermesi doğru ve anlaşılır olabilir mi? 
“Alınmış egemenlik, hiçbir neden ve biçimde terkedilemez, geri verilemez, bırakılamaz. Bu egemenliği tekrar geri alabilmek için kullanılmış olan araçları kullanmak gerekir.”
“Aciz ve korkak insanlar, herhangi bir felaket karşısında milletin de hareketsizliğe düşmesine ve çekingen hale gelmesine sebeb olurlar. Acizlik ve kararsızlıkta, o kadar ileri giderler ki, adeta kendi kendilerini hor görürler, küçük görürler. Derler ki, biz adam değiliz ve olamayız! kendi kendimize adam olmamıza imkan yoktur.”

Geçmişte “ KKTC, bağımsızlık, egemenlik uğrunda ölünecek Leyla değildir. Denktaş’ın söylediği gibi maddi bir şey, uğrunda ölünecek bir şey değildir egemenlik... Denktaş egemenlik gibi önemsiz bir konuda takılıp kalmıştır” diye konuşanların ve bugün hala aynı zihniyetle egemenliği ortadan kaldıracak, devleti bir eyalete dönüştürecek çözüm arayışlarında olanların, dış güçler karşısında korkak, aciz ve teslimiyetçi bir politika izleyenlerin, Büyük Atatürk’ün bu sözlerinden alacağı bir mesaj yok mu?

Yorumlar