AB’nin Rum tarafını tam üye yapma süreci, Türkiye’ye ve Kıbrıs Türk Halkına söylenen yalanlarla ileri götürülen büyük bir skandaldır…
Rum tarafı 1990’da AB’ye tam üyelik müracaatı yaptığında, Türkiye ve Kıbrıs Türk Halkı, 1960 Anlaşmalarına dayanarak itiraz etti..
AB bize dedi ki “merak etmeyin müracaat yapması demek, bu müracaatın kabul edilmesi demek değil, önce Kıbrıs sorunu çözülmeli, toplumlararasında çatışma ve iç sorunları olan bölünmüş bir adayı tam üye yapmak AB ilke ve kriterlerine aykırıdır…”
Ne ki bir süre sonra sözlerini tutmadılar tam üyelik müracaatını kabul ettiler…
Rum tarafı bir süre sonra tam üyelik müzakerelerinin başlaması için müracaat etti. Türkiye ve Kıbrıs Türk Halkı yine 1960 Anlaşmalarına dayanarak itiraz etti…
AB o zaman da bize dedi ki, “merak etmeyin müzakerelerin başlamasını istemek, başlaması demek veya başlarsa bitmesi demek değildir…Önce Kıbrıs sorunu çözülmeli, müzakereler yeni ortak devletle yapılmalı”
Ne ki yine sözlerini tutmadılar, tam üyelik müzakerelerine başladılar…
AB kısa sürede tam üyelik müzakerelerini tamamladı ve iş tam üyelik kararına kaldı…Türkiye ve Kıbrıs Türk Halkı yeniden çok sert tepki gösterdi ve Kıbrıs sorunu çözülmeden, bölünmüş bir adanın tam üyeliğinin gerçekleşmesinin çözüme yardımcı olmayacağını ortaya koydu
AB o zaman da bize dedi ki “merak etmeyin, Rumlar Annan çözüm Planına HAYIR derse tam üyelikleri kabul edilmeyecek, tam aksi, siz EVET derseniz, Kıbrıs Türklerine uygulanan ambargolar kalkacak, dünya ile bütünleşeceksiniz, büyük mali yardımlar alacaksınız, yeter ki siz EVET deyin…”
Ve, bu yalanlara, sahte vaadlere aldanan Halkımızın bir kesimi Annan Planına EVET dedi…
Ne ki AB sözünü yine tutmadı…Çözüme HAYIR diyen gayrı meşru Rum idaresini “tüm Kıbrıs’ın ve Türk Halkının da tek meşru devleti” olarak tam üye yaptı, söz vermesine karşın Türk Halkına uygulanan ambargoları kaldırmadı, geçirdiği mali yardım tüzüğünün müzakeresini Rum tarafıyla yaptı, Kuzey’de uygulanacak tüm projelere finansman sağlamayı Rum yönetiminin onayına bağladı…Hazırladığı Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nü ise askıya alarak tozlu raflara kaldırdı…
AB Rum Tarafını Niye Tam Üye Yaptı?
Peki AB kendi ilke ve değerlerine aykırı olmasına karşın bölünmüş ve iç sorunları devam eden, tüm Halklarını temsil etmeyen gayrı meşru Rum yönetimini binbir yalan söyleyerek niye tam üye yaptı?
Bu soru hep soruldu, sorulmaya devam ediyor. Tek bir nedenle:
- Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğini engellemek için…
Türkiye’yi asla tam üye yapmak istemeyen AB, Kıbrıs sorununu bilinçli olarak çözülmez hale getirmek ve Rum yönetiminin VETO’su arkasına saklanmak istemiştir…
Nitekim o günden beri Türkiye’ye, (Annan Planına EVET demesine ve bize de EVET dedirtmesine rağmen) diyorlar ki ; “KIBRIS SORUNUNU ÇÖZ DE GEL. KIBRIS’TAN ASKERLERİNİ ÇEK, GARANTİ ANLAŞMASINDAN VAZGEÇ, RUM YÖNETİMİNİ TÜM KIBRIS’IN TEK MEŞRU HÜKÜMETİ OLARAK TANI, EK PROTOKOLÜ UYGULA, RUM GEMİ VE UÇAKLARINA DENİZ VE HAVA LİMANLARINI AÇ….ANCAK BUNDAN SONRA SENİ TAM ÜYE YAPARIZ. ÇÜNKÜ ÜYEMİZ KIBRIS CUMHURİYETİ SENİ VETO EDİYOR”
Özetle Türkiye’ye “Kıbrıs’ın tapusunu Rumlara ver, Türk Halkının azınlık statüsünü kabul etmesini sağla, pılını pırtını , askerini topla adayı terk e”t dediler…Çünkü Türkiye’nin bunu asla yapmayacağını biliyorlar…O zaman da Rum yönetimine verdikleri VETO silahını kullandırmaya başladılar…
Nitekim Rum yönetiminin arkasına saklandılar, Türkiye ile sürdürülen tam üyelik müzakerelerini bloke etmek için 12 başlığa VETO koydurtarak müzakereleri durdurdular…
Kıbrıs’ta ise sürekli olarak Rum yönetiminin, Türk tarafının asla kabul edemeyeceği maximalist taleplerde bulunmasına destek vererek, büyük bir sinsilikle sorunun çözümsüz kalmasını sağladılar…
AB’yi Çözüm Paniği Sardı
Rum yönetimi Başkanı Anastasiadis, konjonktür değişikliğinin dayatması ile “gevşek federasyon” adı altında “konfederasyon” veya iki ayrı devlet temelinde bir çözüme yönelince, 50 yıllık müzakere tarihinde ilk kez ciddi çözüm görüşmeleri yapma ve kısa sürede çözüme ulaşma fırsatı doğdu…
Ne ki, AB hemen devreye girerek bir yandan Anastasiadis’e “İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜMÜN AB TARAFINDAN KABUL EDİLMEYECEĞİNİ, BUNDAN VAZGEÇMESİ GEREKTİĞİNİ” söylemeye başladı. Hatta işi baskı ve tehdide kadar vardırdı..Diğer yandan da iki devletli çözümü engellemek için KİRLİ BİR İTTİFAK kuran güneydeki sosyal faşist AKEL destekli, ELAM’lı, DİKO’lu, EDEK’li faşist RED CEPHESİ’ni iki devletli çözüme karşı harekete geçirdi…
Aynı anda ise KKTC’de, Akıncı önderliğindeki CTP, TDP, BKP, YKP unsurlarını iki devletli çözüme karşı ayaklandırdı…Onlara “AB’ın hiçbir zaman iki devletli çözümü kabul etmeyeceğini,” söyleyerek, bir 50 yıl daha müzakerelerin sürmesi için, “federal çözümde ısrar etmeleri” telkininde bulundu…Daha da ileri giderek Güney ve Kuzey’deki iki devletli çözüm karşıtı tüm statükocuların birlikte hareket etmesi için aralarında koordinasyon sağlamaya kadar işi vardırdı…Son 50 yılda ilk kez ciddi şekilde ortaya çıkan gerçekçi çözüm fırsatını yok etmek için yoğun bir faaliyet içine girdi
AB’yi “çözüm paniği”nin sarmasının tek nedeni, Kıbrıs sorununun çözülmesini engellemek yoluyla Türkiye’nin tam üyelik yolunu tıkamak için kendine göre yarattığı “meşru nedeni” korumaktır…
Kıbrıs sorunu çözülmeyecek ki Türkiye’ye “ sorunu çöz de gel, Rum yönetimini tanı, limanlarını ona aç da gel…” demeye devam edebilsin…Rum yönetiminin VETO’su arkasına saklanmaya devam edebilsin…
Dolayısı ile Anastasidis’in ilk kez, ŞARTLARIN DAYATMASI İLE, ZORUNLU OLARAK geldiği “iki devletli çözüm”e, AB yönlendirmesi ile karşı çıkan Akıncı, CTP, TDP ve diğer küsurat partileri, sadece adada çözümü engellemekle, kabul edilemez statükonun sürmesini sağlamakla kalmıyorlar; objektif olarak Türkiye’nin tam üyelik sürecinin ilerlemesini de bloke etmiş oluyorlar…
Üstelik bunu, AB koordinasyonunda, tarihi ENOSİS mücadelesi ile dolu sosyal şöven AKEL ile, EOKA’cı faşist partiler ELAM, DİKO, EDEK, EKOLOGLAR ile işbirliği halinde yapıyorlar…
AB’nin çözüm karşıtlığı ve çözümü engellemek için her iki taraftaki solcu statükocularla yaptığı işbirliği artık iyice deşifre olmuştur…
AB değerlerinden söz ettiklerinde yere göğe sığmayan AB yetkilileri yaptıkları iki yüzlülükten, sahtekarlıktan, çevirdikleri entrikalardan utanmalıdır…Utanmalı ve bir an önce bu yanlış yoldan dönmelidir…
“KIBRISLILAR ANLAŞSIN, BİZ ONLARIN ANLAŞTIĞI ÇÖZÜMÜ KABUL EDERİZ” diyen kendileri değil miydi?…Bu sözünüzü yalamaktan utanmıyor musunuz?