İsviçre’deki görüşmelerin "garantörlük sorundur bu çözülürse Kıbrıs sorunu çözülür " zeminine oturtulması Rum tarafının başarısıdır. Garantörlüğün federasyonların olmazsa olmazı olan siyasi eşitliğin, olmazsa olmazı olan dönüşümlü başkanlık için pazarlık konusu yapılması Türk tarafının bir başka yanlışıdır. Bu yanlışın en önemli nedeni ise Akıncı’nın karşılığında bir şey almadan elini açarak % 7 toprak vermesi ve harita sunmasıdır. Bu durumda siyasi eşitlik için elde edilecek sadece garantörlük kalmıştır. Oysa toprak ve garantörlüğün tüm diğer konularda anlaşma olduktan sonra görüşüleceği daha önce üzerinde mutabakata varılmış bir husustu. Akıncı, Kudret Özersay’ın ve birçok çevrenin haklı uyarılarına kulak tıkayarak bu hataları yapmış ve Rum tarafının elini güçlendirmiş, zamana oynama taktiğine imkan vermiştir.
Bütün bunlar bir yana, Rum tarafı Garantörlüğün aynen devamını kabul etse bile Akıncı’nın toprak, mülkiyet, derogasyonlar, iki kesimlilik, Rum-Yunan vatandaşlarına kısıtlamasız 4 özgürlük, demografik yapı (1/4 nüfus oranı) veto ve ayrı oy çoğunluğu haklarımız, çalışma ve öğrenci izinlerinin merkezi hükümetçe verilmesi, 1963’den gelen tazminat haklarımız, ilk anda iade edilecek 4 kategorideki mülkler, ekonomik eşitsizliği giderecek bir geçiş dönemi konusu, nüfusumuzun 1/4 oranında Rum'un iç vatandaşlık haklarıyla kuzeye yerleşmesi vb konularda verdiği inanılmaz tavizler 5-10 yıl içinde erimemizi, kuzeyde toprak, nüfus egemenliği yanında, ekonomik ve siyasi egemenliğimizi de yitirerek etkisiz bir azınlık durumuna düşmemizi getirecektir… Bence Rum tarafı bunun farkındadır ve şimdi son olarak garantörlükte alacağını da alarak anlaşmayı kabul etme olasılığı yüksektir. Bu açıdan baktığımda Cenevre'de çok başarılı bir müzakere taktiği yürüttüklerini, Türk tarafının çok yetersiz ve etkisiz kaldığını, acemice davrandığını görmekteyim... Son sözü Kıbrıs Türk Halkı söyleyecektir