Avrupa Birliği’nde yasama yetkisini Bakanlar Konseyi ile paylaşan ve 705 üyeden (parlamenter) oluşan Avrupa Parlamentosu seçimleri Konsey’in 22 Mayıs 2023 tarihinde aldığı karar doğrultusunda tüm üye devletlerde 6-9 Haziran 2024 tarihlerinde gerçekleşecektir. Avrupa Birliği vatandaşları belki 705 değil, 716 parlamenter için oy kullanacaktır; zira Parlamento demografik değişimleri dikkate alarak üye sayısının 11 artırılması için öneride bulunmuştur. 2024 Parlamento seçimleri Brexit’den sonra yapılacak olan ilk seçimlerdir. Seçimlere bir yıldan daha az bir süre kalmışken ve seçim koalisyonları ile seçim stratejilerine dair supranasyonel düzeyde çalışmalar başlamış iken, Avrupa Parlamentosu seçimlerini ulusal siyaset gündeminin başına açıkça taşıyan ilk devlet de İtalya olmuş gibidir.
Avrupa Parlamentosu’ndaki siyasi gruplar denilince akla ilk gelenler, doğal olarak Parlamentoda en fazla sandalyeye sahip olduklarından, Hıristiyan Demokratlar ve Sosyal Demokratlardır; ancak 2019 yılındaki Parlamento seçimlerinde “Renew Europe” adı altında biraraya gelen Avrupa entegrasyon yanlısı liberal siyasi yapılanmanın 101 parlamenter çıkarmak suretiyle gösterdiği başarı supranasyonel düzeyde Hıristiyan Demokratlar ve Sosyal Demokratların tahtının “az da olsa” sarsılabileceğine işaret edince, daha küçük siyasi grupların 2024 seçimleri için umutları artmıştır. “Az da olsa” diyorum; çünkü kimse Avrupa Parlamentosu’nun en güçlü iki siyasi grubunun yerlerinden edilebileceğini beklememektedir; ancak bu iki siyasi grubun parlamenter sayısı azaldıkça karar alma sürecinde küçük siyasi gruplara duydukları ihtiyacın artması bu siyasi grupların hem Parlamento içinde hem de Avrupa siyasetinin genelinde elini güçlendirmektedir. Elinin güçlenmesini umut eden siyasi gruplardan biri de Avrupa entegrasyonuna karşı şüpheci (Euroskeptik), kendisini “merkez-sağ” olarak tanımlayan ve halihazırda 66 parlamenteri olan ECR’dir (European Conservatives and Reformers). ECR temel ilkelerini “ulusal egemenlik”, “parlamenter demokrasi”, “sınırlı hükümet”, “özel mülkiyet”, “serbest ticaret” olarak sıralarken, bu ilkeler arasında “ulusal egemenliğe” yaptığı vurgu adı geçen siyasi grubun Avrupa Birliği literatürüne Birleşik Krallık’tan miras kalan Euroskeptik sıfatını hak ettiğini açıkça gözler önüne sermektedir ki, üyeliğinin ulusal egemenlik haklarından bazılarının devrini gerektiren Avrupa Birliği gibi benzeri olmayan bir yapılanmada, “ulusal egemenlik” kavramı entegrasyonun başından beri gerilim kaynağı olmuştur ya da Avrupa Birliği’nin bu supranasyonel yapılanmasını/ üyeliğin ulusal egemenliği törpülediğini bildiği halde üye olup da gerilim çıkarmak isteyenlerin “referans kelimesi” olmuştur. Parantez açıp belirteyim, ECR kendisini Euroskeptik olarak değil Eurorealist olarak tanımlar; böylelikle Avrupa Birliği karşıtı olduğunu reddetmiş görünür ama Avrupa Birliği’nin supranasyonel yapısını sarsmak istediğini de saklamaz.
Üye devletlerde yükselen “aşırı sağ"ın Avrupa Parlamentosu seçimlerine ne ölçüde yansıyacağı tartışma konusu iken ve seçimlerde “aşırı sağ”ın ve “aşırı sol”un yükseleceğine yönelik varsayımlarda bulunuluyorken, halihazırda Parlamentoda 5. büyük siyasi grup konumundaki ECR’nin seçimlerden 4. büyük grup olarak çıkacağı yönündeki tahminler dikkat çekmektedir, bu Yeşiller’in ECR’nin gerisinde kalacak olması demektir. Üye devletlerde ulusal seçimlerde sağın yükselişini temel alarak ECR’nin güç kazanmakta olduğuna yönelik tahminler ışığında, Avrupa siyasetinde olası Hıristiyan Demokratlar ve ECR koalisyonu konuşulmaya başlanmıştır; bu koalisyon ilk bakışta bu iki siyasi grup için akla yatkın görünmektedir; zira bu işbirliği sayesinde her iki siyasi grubun üyeleri, aralarında görüş ayrılıklarına rağmen, seçim sonrası Parlamento’nun en güçlü siyasi grubunun üyeleri olarak yerlerini alabilecek ve Avrupa soluna karşı sandalye sayısı ile somutlaşmış psikolojik üstünlük sağlayabilecektir.
İtalya’ya dönersek, geçtiğimiz Ekim ayında gerçekleştirilen seçimler sonucunda “aşırı sağ-merkez sağ” koalisyonu (Brothers of Italy, Northern League ve Forza Italia ) iktidara gelmişti. Bu iktidarın Euroskeptik pozisyonu Avrupa Birliği çevrelerinde İtalya’nın yeni bir “Orban’ın Macaristan”ı olacağı yönünde tedirginlik de yaratmıştı. Bugünlerde İtalya’nın Euroskeptik koalisyon hükümeti içinde Avrupa Parlamentosu seçimlerine dair görüş ayrılığı dikkat çekmekte. Koalisyon ortağı Forza Italia seçimlerde Hıristiyan Demokratlar, Renew Europe ve ECR ile işbirliği yapılmasını isterken, diğer ortak Northern League Parlamento seçimlerinde Euroskeptik ID (Identity and Democracy) grubuyla işbirliğinden yana, üstelik bu işbirliğine Fransa’dan Le Pen’in, Almanya’dan AfD’nin katılmasıyla “ merkez-sağ pakt” oluşturmak istemekte.
Northern League’nin Fransa’nın ve Almanya’nın “sağı” ile pakt oluşturmak çabası sonuç üretir mi bilinmez ama, Forza Italia’nın Hıristiyan Demokratlar, Euroskeptik ECR ve liberal Renew Europe ile koalisyon fikrinin sonuç üretme ihtimalinin, bu siyasi grupların geçmişte Avrupa Parlamentosu içinde işbirliği yapmaktan çekinmemiş olması ışığında, daha yüksek olduğu da açık. Üstelik Forza Italia’nın önerisi hükümetin büyük ortağı Brothers of Italy’nin Avrupa Parlamentosu’nda ECR grubunda temsil ediliyor olması açısından, üstelik ECR’nin başlıca itici gücünün Polonyalı ve İspanyol parlamenterler yanında İtalyan parlamenterler olduğu da düşünülürse, daha uygulanabilir görülmekte.
İtalya’daki genel seçimler referans alındığı taktirde, Brothers of Italy’nin seçim başarısının, Brothers of Italy’nin Avrupa Parlamentosu’nda ECR içinde temsil ediliyor olması ışığında ve diğer koalisyon partilerinin Parlamento seçimleri için ECR grubu ile işbirliği üzerinde anlaşması halinde Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ECR’yi yukarıya taşıyabileceği tahmin edilebilir.
https://europeanconservative.com/articles/news/new-poll-suggests-populist-advance-in-2024-eu-elections/
https://www.euractiv.com/section/politics/news/le-pen-or-liberals-italys-right-at-odds-over-post-eu-election-alliances/
https://ecrgroup.eu/