Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

Ray Bradbury'nin "Fahrenheit 451" i Üzerine Düşünmek

05 Haziran 2023
Ray Bradburynin  Fahrenheit 451 i Üzerine Düşünmek

Ray Bradbury’nin 1953 yılında yayınlanan ve bilim kurgu denildiğinde akla gelen ilk eserlerden olan “Fahrenheit  451”[1] bize kitapların ve kitap okumanın yasak olduğu, itfaiyecilerin yangın söndürmek için değil, kitapları yakmak amacıyla yangın çıkarmak için var olduğu bir distopya sunar. Laguna Correa bilim kurgu eserlerinin amacının okuyuculara geleceğin nasıl olabileceğine dair fikir vermek olduğunu belirtirken, Ray Bradbury’nin bilim kurgu kapsamında öngördüğü geleceğin henüz gerçekleşmemiş olduğuna dikkat çeker. [2] Bu Bradbury’e  “fazla yaratıcı” olduğuna dair  bir eleştiri midir yoksa geleceğin o şekilde gerçekleşmemiş olduğuna dair bir şükran ifadesi midir tartışılabilir ama belki de Bradbury’nin amacı bilim kurgu üzerinden geleceği öngörmek ya da gelecek hakkında bir fikir vermek değil, bizzat içinde yaşadığı koşulları/ sıkıntıları metaforlar üzerinden anlatmaktır. Bu açıdan Ray Bradbury’i George Orwell’a benzetenler haklı olabilir; [3] her ikisinin de hem I. hem II. Dünya Savaşlarını ve Soğuk Savaşı -Orwell 1950 yılında vefat etmiş, dolayısıyla Soğuk Savaşın başlangıcını görmüştü- tecrübe etmiş olması “karanlık tecrübelerini” distopyalar üzerinden anlatmaya yönlendirmiş olmalıdır. Bradbury’nin distopyası öyle bir distopyadır ki, ana sorunun kitapların varlığı olduğu toplumda hukukun ve düzenin koruyucuları güvenlik güçleri değil itfaiyecilerdir[4] ya da bir başka deyişle itfaiyeciler “güvenlik görevlisi” olmuştur. Eseri Soğuk Savaş koşullarında uluslararası politika sahnesine çekmeye çalışanlar kitap yangınlarını nükleer savaş riskine işaret olarak sunmaya çalışabilirler,[5] eğer öyle ise kitaplar barışı temsil ediyor olmalıdır.

Fahrenheit 451’de itfaiyeci Beatty karakteri şöyle der kitaplar hakkında

“Her itfaiyeci kariyerinde en az bir kez bir dürtüye kapılır. Kitaplar ne diyor diye merak eder. Ah o kaşıntıyı kaşımak ne güzel olurdu değil mi? Eh, inan bana Montag, zamanında birkaç tanesini okumak zorunda kaldım, neyle uğraştığımı bileyim diye ve kitaplar hiçbir şey söylemiyor! Öğretebileceğin ve inanabileceğin hiçbir şey”

Peki “Hiçbir şey söylemeyen”, “öğretebileceği hiçbir şey olmayan” kitaplar neden “tehdit” olarak algılanmaktadır? Burada bir çelişki olduğu açıktır.  Bu çelişki yine Beatty’nin ağzından dökülmektedir:

“Bütün bunlar ne zaman başladı (kitapların yakılması)… yaptığımız bu iş nasıl, ne zaman, nerede ortaya çıktı diye soruyorsun… Yirminci yüzyılın başında sinema filmleri ortaya çıktı. Radyo. Televizyon. İşler kitle kazanmaya başladı…

Kısaltılan kitaplar. Özetleştirilen. Özet haber veren dergiler, Bulvar gazeteleri. Her şey kapanışa, hızlı sona indirgeniyor…

Klasikler on beş dakikalık radyo programlarına uyacak şekilde kısaltılıyor, sonra iki dakikada okunacak bir kitap eleştirisi için tekrar kısaltılıyor…

Okul saatleri kısaltıldı; disiplin gevşetildi; felsefe, tarih ve dil dersleri iptal edildi; İngilizce ve imla dersleri giderek ihmal edildi, sonunda da neredeyse tamamen boşlandı”

İşte bu sözler Bradbury’nin içinde yaşadığı zaman diliminde görsel medyanın yazılı basına karşı zaferine bir protesto olarak okunmaktadır; medya kitapları yenmiştir;[6] öyle ise “kitaba ne gerek vardır?” Bradbury 2012 yılında vefat etmiştir; kuvvetle muhtemel 1950’lerde görsel medyaya yenilen kitapların sosyal medyaya yenildiğini de düşünmüş olmalıdır.

Ancak Bradbury’nin amacı geleceğin nasıl olabileceğine yönelik bir ip ucu vermek ise, eserin satır aralarında Bradbury’nin geleceğe umutla baktığı yönünde izlenim edilebilir; bu izlenim kitapları yakılan bir kadının ağzından dökülen “Ridley Efendi”  sözleriyle başlar.

İtfaiyeci Montag  şöyle der

“Kadın Ridley Efendi dedi. Kapıdan girdiğimizde çılgınca bir laf etti. ‘Adam rolü oyna Ridley Efendi’ dedi. Bir şey, bir şey, bir şey…

“Bugün İngiltere’de Tanrı’nın izniyle öyle bir mum yakacağız ki, inanıyorum ki asla sönmeyecek” dedi…

İtfaiyeci Beatty ise devam eder

“Bunu Latimer diye bir adam Nicholas Ridley  diye bir adama 16 Ocak 1555’te, Oxford’da kafirlik suçlamasıyla diri diri yakılırken söylemişti”

Bilim kurgu eserinde 16 yüzyılda yaşamış iki Protestan din adamına atıf yapılmasının nedeni, Katolik Kraliçe I. Mary’nin Protestanlara yönelik baskıcı politikaları kapsamında Protestanlar yakılarak idam edilse de, bu durumun İngiltere’nin Protestan bir devlete dönüşmesine engel olamamasıdır; İngiltere’de Protestanlar yakılmıştır ama inançları hakim gelmiştir;[7] Bradbury adeta “yakılsalar da kitaplar, yok  edilemez” demektedir.

 

 

 

 

 

 


[1] Ray Bradbury,  Fahrenheit 451, İstanbul, İthaki yayıncılık, 2018.

[2] https://daily.jstor.org/ray-bradbury-on-war-recycling-and-artificial-intelligence/

[3]Charles F. Hamblen,  Bradbury's "Fahrenheit 451" in the Classroom,The English Journal , Sep., 1968, Vol. 57, No. 6 (Sep., 1968), pp. 818-819+824

[4] A.g.e.

[5] Benjamin S. Lawson, Reviewed Work(s): Ray Bradbury's Fahrenheit 451 by Harold Bloom, Utopian Studies , 2004, Vol. 15, No. 1 (2004), pp. 93-95

[6]James F. Scott, FAHRENHEIT 45I: THE MEDIUM AND THE MESSAGE, CrossCurrents , Winter,  1968, Vol. 18, No. 1 (WINTER 1968), pp. 105-110

[7] Dilek Yiğit, Marian Sürgünleri: I. Mary Döneminde İngiltere’den Kıta Avrupası’na Göç Hikayesi, İstanbul Kent Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi, 4(1), 2023, pp. 44-59

Yorumlar

MAKALELER