Shakespeare iki monarkın hükümranlığını tecrübe etmiştir; doğduğunda İngiltere’yi I. Elizabeth, vefat ettiğinde ise VI(I). James yönetmektedir. Shakespeare eserlerini önce kadının erkeğe eşit görülmediği ve bir kadının babasına ya da eşine tabi olduğu yönündeki anlayışın hakim olmasına rağmen tahtta bir kadının oturduğu, sonrasında ise kadın karşıtlarının erkek olması dolayısıyla tahta çıkışını memnuniyet ile karşıladıkları VI(I). James’in cadılar ile, ama cadılık feminen bir alan olarak görüldüğü için cadı kadınlar ile mücadeleyi amaç haline getirdiği koşullarda kaleme almıştır.
Shakespeare’in içinde bulunduğu koşullarda, toplumsal sorunlara, siyasi meselelere ve popüler konulara karşı duruşunu, ister tarihi konu alsın, ister almasın, eserlerini incelemek suretiyle tespit etmek, fikir yürütmek mümkün olsa da, oldukça zordur; çünkü Shakespeare eserlerinde birbirinden farklı karakterler, hatta aynı karakterde gözlemlenen çelişkili özellikler üzerinden amacının sadece sanat yapmak olduğunu, kendi fikirlerini, inançlarını, belli bir konuda pozisyonunu açık etmek olmadığını göstermektedir.
Bu kapsamda Shakespeare’in kadınlara bakış açısı konusunda net kanaate varmak zor olsa da, VI(I). James’in tahta çıktığı 1603 yılından sonra kaleme aldığı Macbeth’de Leydi Macbeth üzerinden hem tahtına kadınların oturabildiği ülkede kadına bakış açısını hem de dönemin sorunları ile popüler konularına atıf yapmaktadır. Kilise ve Kilise öğretilerinin hakim olduğu Orta Çağ Avrupası’nda kadını erkeğe tabi ve zayıf gören anlayış, erken modern döneme geçişte tahta I. Mary’nin ve sonrasında I. Elizabeth’in çıkmasıyla İngiltere’de zayıflamıştır; bu zayıflama kesinlikle kadının geleneksel “eş” ve “anne” rolünün yadsınmaya başlanmasından değil, kadının erkeğe tabi ve zayıf olduğu yönündeki görüşlerin tahtında kadınların oturduğu ülkede yüksek sesle dile getirmenin pek de mümkün ve yerinde olmamasından kaynaklanmaktadır. Shakespeare’in Leydi Macbeth ile çizdiği güçlü, hırslı ve kararlı kadın karakteri ülkenin kraliçelerinin gücünü yansıtsa da, her iki kraliçenin bizzat İngiltere’nin “annesi” ve “eşi” olduklarını açıklamak suretiyle kadının geleneksel rollerine atıf yapması Shakespeare’i de Leydi Macbeth’i eş ve anne olarak çizmeye yönlendirmiş olmalıdır. Öncelikle Leydi Macbeth İskoç beyi Macbeth’in eşi olarak Macbeth’e kral olma planlarında eşlik eden, destek veren, bir başka deyişle ailesinin çıkarını kollayan "ideal eş” durumundadır; henüz anne değildir- bir bakış açısıyla bu durum pek açık değildir- ama Macbeth O’na “Oğlan çocuk doğur sen sadece! Senin gibi yaman birine erkek doğurmak yaraşır! demektedir. Bu açıdan Shakespeare’in Macbeth’de evlenmeyi ve çocuk sahibi olmayı reddeden I. Elizabeth’e, ülkeyi veliahtsız bırakması nedeniyle, atıf yapması olarak görülebilir. Adeta Macbeth eşi Leydi Macbeth’e İngiltere halkının I. Elizabeth’e seslendiği gibi seslenmektedir.
Shakespeare Leydi Macbeth üzerinden güçlü, hırslı, kararlı bir kadın karakteri çizse de ve bu kadın karakter üzerinden I. Elizabeth’e atıf yapsa da, kadın sunumu açısından iki husus oldukça dikkat çekmektedir. Birincisi Leydi Macbeth’in kadınlığından kurtulmak istemesidir. Leydi Macbeth (Perde I, Sahne V)
“Ey düşüncelere eşlik eden cinler, gelin hadi,
Çekin alın kadınlığımı benden; baştan ayağa,
En haince gaddarlıkla doldurun içimi;
Kanımı koyulaştırın, Vicdana giden yolları, geçitleri tıkayın,
Azap, merhamet duyguları yol bulup geçemesin,
Amansız planımdan caydırmasın beni,
Hedefimle benim arama dikilemesin.
Gelin sütümü alın göğüslerimden,”
demektedir ki, burada Shakespeare kendisi için “prens” gibi maskülen sıfatlar kullanan I. Elizabeth’e atıf yapıyor olabileceği gibi, Leydi Macbeth’e atfettiği özelliklerin bir kadına değil aslında bir erkeğe yakıştığını ima ediyor da olabilir. İkincisi Shakespeare’in eserin ilerleyen bölümlerinde Leydi Macbeth’i “çılgınlık” halinde sunmuş olmasıdır; Tudor döneminde kadının duygusal açıdan zayıf olması ve duygularını kontrol etmekte zorlanması nedeniyle çılgınlığa eğilimli olduğu yönündeki anlayış yaygındır ve genelde kadına atfedilen çılgınlık konusu da oldukça popülerdir. Hal böyle olunca Shakespeare eserin sonlarında çıgınlık haline soktuğu Leydi Macbeth ile yaygın bir görüşü ve popüler bir konuyu eserine taşımış olmuştur.
Eserde Leydi Macbeth I. Elizabeth’e atıf yapan unsurlarla karşımıza çıkmaktadır ama Shakespeare VI(I). James’e, daha doğrusu James’in cadılar konusundaki inançlarına, yine kadınlar üzerinden atıf yapmaktadır; bu sefer bu kadınlar karşımıza “cadılar” olarak çıkmaktadır. Ama her halükarda bu kadınlar "kötüdür"; kötücül etkileri eser boyunca hissedilir.
Yukarıda da belirtildiği üzere, Shakespeare’in tüm eserleri gibi Macbeth de bizlere yazarının görüşleri ve fikirleri hakkında net bilgiler vermez. “Shakespeare kadın karşıtı mıydı?” sorusunun yanıtı ise her zaman tartışmaya açık olacaktır.