“Tarih tekerrürden ibarettir.” Zaman zaman duyduğumuz bu ifadeyi haklı çıkaracak olaylara ya da olgulara tarihin herhangi bir kesitinde, herhangi bir coğrafyada rastlanabilir. Tarih belki İngiltere için de defalarca tekerrür etmiştir ama çok azı İngiltere’yi 1272 ve 1307 yılları arasında yönetmiş I. Edward ile 1509 ve 1547 yılları arasında hüküm sürmüş VIII. Henry’nin İskoçya ile ilişkilerinde tecrübe ettikleri kadar ilginç olsa gerektir.
İskoçya tarih boyunca istilalara açık olmuş, Angılların, Saksonların, sonrasında Normanların hedefi haline gelmiştir; bu durumun 13. yüzyıla gelindiğinde çok da değişmiş olduğu söylenemez; Fatih William ve William Rufus’un İskoçya’ya yönelik saldırılarını I. Edward sürdürmüştür. Bu noktada İskoçların daima savunma halinde olduğunu da düşünmemek gerekir; dolayısıyla Britanya adasının kuzeyi ve güneyi arasında sürekli çatışma hali olduğunu ileri sürmek abartılı bir yaklaşım değildir. İngiltere’de Fatih William ile başlayan Norman hanedanlığı ve müteakip Plantagenet hanedanlığı dönemlerinde sürdürülen saldırıların hedefi İskoçya’yı İngiltere’ye tabi kılmaktır; bu hedefi İngilizlerin bir Britanya birliği kurmak istedikleri şeklinde okumak o dönemi yüzyıllardan sonrasından, yani uzaktan okumak olur. Dönem, o dönemin koşulları içinde okunursa, Avrupa’da feodal düzen hakim iken, İngiltere’nin amacının İskoçya ile feodal, dolayısıyla hiyerarşik bir ilişki kurmak olduğu anlaşılır. Norman ve Plantagenet hanedanlıkları döneminde İngiltere ve İskoçya ilişkilerine dair çalışmalar İngiliz kralların İskoçya tahtına çıkmak istedikleri yönünde bir argümanı destekleyecek nitelikte değildir; ama İngiliz kralların İskoç kralları kendilerine tabi kılmak, feodal düzenin kavramları ile ifade edilirse, İskoç kralları kendilerinin vassalı, kendilerini ise İskoç kralların lordu yapmak istedikleri açıktır.
Britanya adasının kuzeyi ve güneyi arasındaki bu sürekli çatışma hali, tarafların ilişkilerinde başvurdukları yegane araçın savaş olduğu izlenimi yaratabilir; başlıca araç savaştır ama yegane araç değildir. Tarafların ilişkilerini düzenlemek için başvurduğu diğer bir araç “kraliyet evlilikleridir.” Mesela İskoçya Kralı II. Alexander 1221 yılında İngiltere Kralı John’un kızıyla evlenmiştir; II. Alexander döneminde İngiltere Kralı III. Henry ile imzalanan York Antlaşmasıyla İngiltere-İskoçya sınırı belirlenmiştir ve hatta bu sınır sürekli el değiştiren Berwick dışında günümüze kadar değişmeden korunmuştur. İngiltere Kralı III. Henry döneminde İngiltere ve İskoçya ilişkilerinde gözlemlenen barış halinin nedeni de III. Henry’nin kızı Margaret ile İskoçya’nın Kralı III. Alexander’ın evlenmiş olmasıdır. Kraliyet evliliklerinin ilişkiler üzerine az veya çok olumlu etkisi görülmüş olmalı ki, tarafların gerçekleştirilemeyen evlilikler nedeniyle savaşa tutuştuğuna da tarih şahitlik etmiştir. Başlıca iki örnek Kral I. Edward ve Kral VIII. Henry dönemleridir.
Kral I. Edward ve gerçekleştirilemeyen evlilik
İngiltere’de 1272-1307 yıllarında I. Edward hüküm sürerken, İskoçya taht krizine sürüklenmiştir. 1286 yılında İskoçya Kralı III. Alexander vefat etmiştir; veliahtı ise Norveç’te yaşayan torunu Margaret’dır. I. Edward İskoçya’ya Margaret’ı oğlu ile evlendirmeyi teklif etmiştir. Margaret İskoçya’ya gelene kadar ülke yönetimini eline alan İskoç Koruyucular İngiltere’den gelen bu teklifi kabul etmiştir. İskoçya’nın kraliçesi ile İngiltere’nin veliaht prensinin evliliklerini düzenleyen Birgham Antlaşması 1290 yılında imzalanmıştır; antlaşma uyarınca evliliğe rağmen İngiltere ve İskoçya’nın bağımsız devletler olarak kalmaya devam edeceği hükme bağlanmıştır. Bu hüküm İngiltere’nin İskoçya politikasının Britanya’da birlik kurmak gibi bir amaça yönelik olmadığının önemli bir göstergesidir; amaç sadece İskoçya’yı kontrol altına alabilmektir. Ancak Margaret’ın vefatı bu anlaşmayı anlamsız kılınca, I. Edward İskoçya’yı evlilik üzerinden kontrol etme fırsatını da kaybetmiş, bu da İngiltere ve İskoçya’yı savaşa götüren sürecin başlangıcı olmuştur. Monarksız kalan İskoçya’da taht üzerinde hak iddia eden soylular yeni kralın belirlenmesi için I. Edward’tan yardım talebinde bulunmuş, I. Edward da İskoç soylulardan kendisini lord olarak kabul etmelerini istemiştir. İskoçya kralı olarak belirlenen John Balliol I. Edward’a bağlılığını sunmuştur. İskoçya’nın bağımsız bir devlet değil de İngiltere’nin vassalı olma durumu İskoçya’da huzursuzluk ve tepki yaratınca, üstelik İskoç soylular İngiltere’nin düşmanı Fransa ile herhangi bir saldırı halinde karşılıklı yardım öngören anlaşmaya imza atınca, I. Edward İskoçya’yı istila etmiştir. Bu tarihsel kesitin uluslararası ilişkiler anlamında geleceğe en büyük yansıması İskoçlar ve Fransızlar arasında oluşturulan Auld Alliance’dır; artık İngiltere’ye karşı Fransa-İskoçya koalisyonu kurulmuş olmuştur.
Sonuç, gerçekleşemeyen bir kraliyet evliliği… Bu evlilik sayesinde İskoçya’yı İngiltere’ye tabi kılmak isteyen İngiliz kralın hayal kırıklığı… nihayetinde savaş…
Kral VIII. Henry ve gerçekleştirilemeyen evlilik
15. yüzyıla gelindiğinde, İngiltere’de yeni bir hanedanlığın kurucusu VII. Henry de kızı Margaret’ı İskoçya Kralı IV. James ile evlendirmiştir. Bu evliliği düzenleyen 1502 tarihli anlaşma, Treaty of Perpetual Peace, taraflar arasındaki gerginliği azaltmakta başarılı olmuştur. VII. Henry’den sonra tahta çıkan VIII. Henry de oğlu veliaht Prens Edward ile İskoçya Kraliçesi Mary Stuart’ı evlendirmek istemiştir. Edward ve Mary’nin evliliğini düzenleyen 1543 tarihli Greenwich Antlaşması, 1290 tarihli Birgham Antlaşması gibi evlilik sonrası her iki devletin bağımsızlığını garanti etmektedir; hatta Greenwich Antlaşması’nda bu evlilikten bir veliaht gelmezse İskoçya taçının Mary Stuart’ın ailesine geçeceği belirtilmiştir; yani tarafların taçları birleştirmek, Britanya’da birlik oluşturmak gibi bir niyeti yoktur. Ancak İskoç Parlamentosu Greenwich Antlaşması’nı onaylamamıştır; bu durumun başlıca üç nedeni bulunmaktadır. Birincisi o tarihlerde İngiltere Protestan reformasyon sürecine girmiştir; 1560 yılında Roma Katolik Kilisesi’nden ayrılacak olan İskoçya’da ise Katolikler hala güçlüdür ve kraliçelerinin Protestan bir prens ile evlenmesini istememektedir. İkincisi Kraliçe Mary Stuart’ın annesi Fransızdır; kendi ailesinin Fransa siyasetindeki ağırlığını artırabilmek adına kızının Fransa tahtının veliahtı ile evlenmesini tercih etmektedir. Üçüncüsü İskoçya ve Fransa arasındaki Auld Alliance gereğince Mary’nin Fransa veliahtı ile evlenmesi gerektiği yönünde görüş hakim gelmiştir. Evlilik anlaşmasına İskoçya’dan gelen ret yanıtı karşısında VIII. Henry şiddete başvurmuştur; Rough Wooing olarak adlandırılan ve 1551 tarihine kadar sürecek olan saldırılarda İngiliz ordusu İskoç şehirleri istila etmiştir; Edinburg yağmalanırken, İskoçya’nın güney kesiminin bir kısmı işgal edilmiştir. İngiltere’nin saldırılarına maruz kalan İskoçya Fransa’dan yardım istemiş, Fransa’dan gelen yardımın karşılığı da Fransızların Kraliçe Mary Stuart’ı Fransa’ya götürmeleri olmuştur. Kraliçe Mary Stuart’ın Fransa’nın veliahtı ile evlendirilmesi nedeniyle İngiltere açısından Rough Wooing sonuçsuz bir girişim olarak kalmıştır; üstelik İskoçya ve Fransa arasındaki Auld Alliance da evlilik bağıyla pekiştirilmiş olmuştur. İngilizler Rough Wooing‟den tarihi bir ders çıkaracaktır;“İskoçya‟nın bağımsızlığına tehdit oluşturmak, İskoçları Fransa‟nın kollarına atmanın en kısa yoludur.
Sonuç
Tarihin iki farklı kesiti ve iki farklı İngiltere Kralı… 13. yüzyılda Kral I. Edward ve 16. yüzyılda Kral VIII. Henry… İki kralın amacı da aynı: İskoçya’yı İngiltere’ye tabi kılmak suretiyle kontrol edebilmek. Bu amaç için belirledikleri araç da aynı: veliaht prensleri İskoçya’nın kraliçeleri ile evlendirmek, planlanan evlilikler gerçekleşmeyince sonuç da aynı: savaş