Milli Varoluş Mücadelemiz bir bayrak yarışına benzer.
Her kuşak ve yarattığı önderler, mücadele bayrağını bir önceki kuşağın bıraktığı yerden devralarak daha ileri götürür.
Müftü Ziyai'lerin, Mehmet Bodamyalızadelerin, Mehmet Remzilerin, Ahmet Raşidlerin, Con Rifatların, Necati Özkanların taşıdığı bayrağı alan Dr. Küçük, onu hiç yere düşürmeden, gerilemeden, sarsmadan, kararlı ve inatçı bir mücadeleyle, kendisinin yanında yetişen, birlikte mücadele ettiği Rauf R. Denktaş’a devretmiştir.
Milli mücadele bayrağını, KKTC’yi, egemenliği, meşru hak ve çıkarlarımızı taviz vermeden savunma görevini Denktaş’tan sonra, O'nun izinden giden mücadele arkadaşları ve tüm KKTC sevdalıları devralmıştır…
Ve bu mücadele birbuçuk asra yakındır böyle devam etmektedir, yeni koşullarda, yeni hedeflerle devam edecektir…
Ne ki, hiçbir zamanda, hiçbir koşulda değişmeyecek tek bir hedef vardır:
Kanımız ve canımızla kurduğumuz devletimizin, bağımsızlık ve özgürlüğümüzün güvencesi olan bağımsız devletimizin, genç Cumhuriyetimizin ve egemenliğimizin sonsuza dek korunması…
38. ölüm yıldönümünde bugün rahmetle-minnetle andığımız liderimiz Dr. Küçük’ün ve 10. ölüm yıldönümünde önceki gün rahmetle-minnetle andığımız devletimizin kurucusu Rauf Denktaş’ın bizlere bıraktıkları vasiyet budur…
Bu vasiyet yerine getirilecektir, bıraktıkları emanet kararlılıkla savunulacaktır…
Savunuyoruz, savunmaya devam edeceğiz…
Ve, bizler de gelecek kuşaklara milli mücadele bayrağını yere düşürmeden devredeceğiz
MÜCADELEYLE DOLU BİR YAŞAM
Kendi ifadesiyle, "Düşünüyordum ki, benden hizmet bekleyen bir vatan, bir Türklük vardır. Ve bunun da vazife¬lerin en büyüğü, en kutsisi olduğunu anlayarak işe koyuldum." diyerek milli mücadeleye atılmıştı
Kendinden önceki toplum liderlerinden devral¬dığı bayrağı, tıpkı bir bayrak koşusundaki gibi süratle taşımaya ve yere düşürmeden kendinden sonrakilere devretmeye ant içmişti...
Dönem, baskıların en yoğun yaşandığı, milli hareket ve sembollerin, milliyetçi-Kemalist yazı ve yayınların yasaklandığı, ağır şekilde cezalandırıldığı sömürge dönemiydi…
Rumlar 1931’de ENOSİS için isyan etmişlerdi, koloni idaresi koyduğu yasakları Türk Halkına da uygulamaktaydı..
Dr. Küçük, önce Kemalist, Anavatan sevdalısı SÖZ Gazetesi’ndeki yazılarıyla katıldı milli mücadeleye…
Atatürk düşüncesinin yazıları ve söylevleriyle halka aktarılması, sonra belediye meclislerinde Rum üyelerle dişe diş mücadele, gazetecilik uğra¬şını bir yaşam, bir mücadele biçimi olarak seçişi, eğitimimizin ve Evkaf’ın İngiliz tekelinden kurtarılması, Vakıflar’ın Türk Toplumuna devredilmesi, ¬ilk örgütlenmeler; KATAK, Kıbrıs Milli Türk Partisi, Kıbrıs Türktür Partisi, Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu; İngiltere, Amerika temasları, Türkiye mitingleri, gizli VOLKAN direniş örgütü kurulması ve TMT görevleri...
Ardından 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti'ni kuran anlaşmalara Türk Halkını temsilen imza koyması, Türk halkına eşit kurucu ortak statüsünü kazandırması, Cumhurbaşkan Muavinliği, sonra 1963-1974 döneminde TMT öncülüğünde ulusal kurtuluş savaşımız, şanlı direniş yılları...TMT’deki siyasi liderliği…
Dr. Küçük, kendisinden hizmet bekleyen Halkı, vatanı, Anavatanı ve Türklük için yılmadan her türlü zorluk içinde mücadele etti, direniş bayrağını elden düşürme¬di...
Mücadeleyle dolu bir yaşam ve sonuçta büyük zafer…
1974 Barış harekatı ve KKTC’nin kuruluşuna gözyaşları içinde tanıklığı…
ÖZDEYİŞLERİ
"BÜTÜN EMELİMİZ MEMLEKETİ SAĞLAM KARAKTERLİ TÜRK GENÇLİĞİNE BIRAKMAKTIR" diyordu...
Bunu başardı...
Bayrağı devrettiği yardımcısı Rauf Denktaş ve sağlam karakterli gençlik, Türk halkını bağımsız devlet kuracağı günlere ka¬dar getirdi...
Dr. Küçük o mutlu günü de gördü...
Son ana kadar gazetesi ile, yazıları ile genç nesli yalnız bırakmadı, bu onurlu kavgada sarsılmaz desteğini sürdürdü...
Şu sözleri sanki bugünler için söylemiştir.
"MUHALİF, MUVAFIK HER VATANDAŞIN TEK BİR CEPHE HALİNDE MÜŞTEREK BİR SİYASET TAKİP ETMESİ VARLIK VE BEKAMIZ NAMINA ŞARTTIR."
Türkiye'ye sarsılmaz bağlılığı ve inancı vardı.
Şöyle diyordu:
"KIBRIS TÜRKÜ; TÜRKİYE SENİ HİÇBİR ZAMAN YAD ELLERE BIRAKMAYACAKTIR. BU VATANDA KENDİ BAYRAĞIN ALTINDA, EBEDİYETE KADAR YAŞAYACAĞINA EMİN OL VE YARINA ÜMİTLE BAK..."
Ve, şu sözleri de ne denli uzak görüşlü olduğu¬nun bir başka göstergesidir:
"TÜRKİYE İÇİN HAYATİ OLDUĞU KADAR ŞEREF VE HAY¬SİYET MESELESİ OLAN KIBRIS DAVASI, TÜRKİYE'SİZ HİǬBİR ZAMAN HALLEDİLEMEZ VE EDİLEMEYECEKTİR."
Buna paralel olarak Kıbrıs sorununun çözü¬münde, Türkiye'nin garantörlüğünün taşıdığı öneme de şöyle işaret ediyordu:
"BENCE KIBRIS TÜRK HALKININ, TÜRKİYE TARAFINDAN GARANTİSİ, ÖN PLANDA YER ALAN HAYATİ BİR KONUDUR. BUNDAN NE FERAGAT EDİLEBİLİR, NE DE FEDAKARLIK GÖSTERİLEBİLİR."
Dr. Küçük'ün, Denktaş’ın bu türden özdeyişlerini içeren bir kitapçı¬ğın bugün elimizde olmaması bence büyük bir ek¬siklik..
Üniversite öğrencilerinin, akademik kariyer yapanların da Dr. Küçük ve Denktaş’ın mücadelesini konu alan tezler hazırlamaları teşvik edilmelidir.
EMANETİ YAŞATILACAK
Tarihte çok az liderin hayatı, kendi toplumları¬nın tarihleri ile bütünleşmiştir. Dr. Küçük ve Denktaş bu tür liderlerdendir.
İki liderimizle birlikte çalışmanın onurunu her zaman taşıyacağım…
Halkın Sesi Gazetesi’nde Dr. Küçük’ün yanında 10 yıl, KKTC Cumhurbaşkanlığı’nda Denktaş’ın yanında danışmanlarından biri olarak 8 yıl çalıştım…
Dışişleri Bakanlığı Tanıtma Dairesi Müdürlüğü görevinde düzenli olarak O’nun talimatları ve yönlendirmeleri ile devletimize hızmet ettim…
Gazeteciliğe 1975 yılında daha 21 yaşında İstanbul’da gazetecilik eğitimi alırken, Dr. Küçük’ün gazetesi Halkın Sesi’nde başladım…
Yazarlık kariyerim Dr. Küçük’ün yanında, O’nun verdiği fırsatla başladı ve gelişti…
O’nun irticalen dikte ettirdiği birçok yazısını eski daktilosunda yazdım, tashihlerini yaptım. Yazılarımı ön sayfada yayınlayarak beni hep teşvik etti, onurlandırdı, gazete mutfağında görev verdi…
Gece editörü, muhabir ve yazar olarak Halkın Sesi’nde, yazı işleri müdürü emektar Akay Cemal’in yanında yıllarca emek verdim, en iyi şekilde yetişmeme katkıda bulundu…
İngiliz ve ortaklık Cumhuriyeti anılarını, 1963-1974 dönemi zorluklarını, mücadelesini, milli direniş günlerimizi birçok kez kendi ağzından dinledim…
Dr. Küçük ve Denktaş’ın milli mücadelesine, vasiyetlerine, en büyük emanetleri olan KKTC’ye, Anavatana, bağımsızlık ve egemenliğe sahip çıkmak ulusal görevimizdir.
Onlara ve mücadelelerine sahip çıkmak kendi tarihimize sahip çıkmaktır.
38. ölüm yıldönümünde mücadele önderimizi rahmetle anıyoruz.
Rahat uyu sevgili doktor, rahmetin bol olsun, gözün arkada kalmasın…
Emanetin sonsuza de korunacaktır…