Milliyetçilik olgusu tarih ile iç içedir; tarihe dayanır ve tarih ile beslenir. Mitolojik ve gerçek olaylar ve kahramanlar “biz” bilincini geçmişten günümüze ve günümüzden de geleceğe taşır. Kral Arthur efsanesi bir mit olarak Britiş kimliğinde ve milliyetçiliğinde ne rol oynuyorsa, İngiltere ve İskoç taçlarını birleştiren Kral VI(I). James gerçeği de benzer rolü oynar. Ancak günümüzde Britanya adasında Britiş kimliğine değil de İskoç kimliğine dair mitler ve kahramanlar, yükselen İskoç milliyeçiliği nedeniyle, gündemdedir. İskoç milliyetçiliğinin körüklediği Birleşik Krallık’tan ayrılma süreci İskoçya’yı 2014 yılında bağımsızlık referandumuna götürmüş, referandumdan çıkan bağımsızlığa hayır kararı kısa ve orta vadede İskoçya’nın bağımsızlığının gündemden düştüğü izlenimi vermişti. Oysa Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılması hem süreç olarak hem de olay olarak İskoç milliyetçiliğini körükledi; milliyetçiler ikinci kez bağımsızlık referandumu yapılması konusunda kararlılar; Londra ise yapılmasına izin vermeme konusunda kararlı. Londra-Edinburg hattındaki ikinci bağımsızlık referandumu gerilimi İskoç milliyetçiliğini daha da körüklemekte; bu yıl içinde gerçekleştirilen 129 sandalyeli İskoç Parlamentosu seçimlerinde birinci parti çıkan İskoç Ulusal Partisi (SNP) 64 sandalye kazandı; en yakın rakibi Muhafazakarların 31 sandalye kazandığı dikkate alınırsa ülke siyasetinde milliyetçiliğin ağırlığı daha net anlaşılmış olur.
Yükselen İskoç milliyetçiliği daha fazla ivme kazanabilmek adına mitleri ve tarihi kahramanları gündeme getirmekte de oldukça başarılı görünmektedir. Bu durumu değerlendirmek adına başlıca üç örneğe, sonrasında da en taze gelişmelerden birine değineceğim.
Birincisi; tüm dünyanın 1995 yapımı Braveheart filmi ile tanıdığı William Wallace…William Wallace’ın yaşadığı dönem, İskoçya’da boş taht krizinin tecrübe edildiği döneme denk gelir. İskoçya’nın Kralı 3. Alexander bir erkek veliaht bırakmaksızın 1286 yılında vefat edince ülke kralsız kalır ama tahta oturacak isim bellidir; Alexander’in Norveç Kralı Erik’in kızı olan torunu Margaret. Margaret İskoçya’ya gelene kadar ülkeyi yönetmesi için İskoç Muhafızlar Komitesi oluşturulur. Ancak Margaret’in tahtan oturmadan vefat etmesi üzerine taht veliahtsız kalırken, Margaret’i oğluyla evlendirmek suretiyle İskoçya’yı İngiltere’ye bağlamak isteyen İngiltere Kralı I. Edward’ın da planları suya düşer. Sonuçta İngiltere kralı İskoçya’ya karşı saldırganlaşır. Ayrıntılarına burada girmeyeceğim süreç İngiltere ve İskoçya arasında feodal hiyerarik bir ilişki kurunca İskoçya’da artan huzursuzluk Wallace’un direnişiyle somutlaşır. İskoç Muhafızlar Komitesi’nin de üyesi olmuş olan Wallace İngilizlere karşı mutlak bir zaferin sahibi olamasa da O İngiltere’ye karşı İskoç direnişinin sembolü haline gelmiştir. Braveheart filmi de bu direniş sembolünün İskoçlara sık sık hatırlatılması adına milliyetçiler tarafından araçsallaştırılmış, bağımsızlık kampanyalarında kullanılmıştır. Hatta SNP’in bir önceki lideri Salmond William Wallace için İskoçya’nın bağımsızlığı için kampanya yürütüyor demiştir.
İkincisi; İskoç Kral Robert the Bruce’dur; 1306-1329 yılları arasında İskoçya’da hüküm süren Robert, tarihe İngiltere’ye karşı yürüttüğü bağımsızlık savaşları ile geçmiştir. Ancak İskoç milliyetçiliğinin propagandasına dönüşen Braveheart filminde Robert’ın zayıf bir karakter olarak çizilmiş olması milliyetçiler açısından sorun olmuştur; amaç doğrudan bu sorunu bertaraf etmek olmasa da 2019 yılında gösterime sokulan ve prömiyeri Edinburg’da yapılan film izleyicileri Wallace sonrası döneme ve bu dönemde İngiltere’ye karşı sergilenen direnişe götürmektedir; böylelikle gündemin sıcak konusu İskoçya’nın bağımsızlık meselesi iken, milliyetçiler Wallace ile birlikte Robert the Bruce’u bağımsızlık kampanyalarına dahil etmiştir.
Üçüncüsü ise Shakespeare’ın Macbeth adlı eseridir; elbette ki Shakespeare eserinin yüzyıllar sonra İskoç milliyetçiler tarafından sorun haline getirilmek suretiyle kullanılabileceğini düşünmemiştir ama milliyetçiler Shakespeare’i eserinde “barbar”, “vefasız” “ikiyüzlü” İskoç imajını onaylamakla, İskoç tarihini yanlış tanıtmakla, İskoç kahramanları küçük düşürmekle, İskoçya’ya meşru yönetimin ancak İngiltere tarafından getirilebileceği izlenimi yaratmakla eleştirmektedir; İskoç milliyetçiler böyle yaparak da adı İngilizler tarafından “kirletilmiş” yeni bir kahraman yaratma sürecine girmişlerdir. Kral Macbeth… İskoç milliyetçiler bağımsızlık referandumundan önce Macbeth’in imajını iyileştirme kampanyası başlatmışlardır.
Milliyetçi yükselişe ivme kazandırmak için tarihin yarattığı İskoç kahramanlara ve hatta amacı tarih kitabı değil de tiyatro oyunu yazmak olan Shakespeare’in kötü kralı Macbeth üzerinden gerçek kral Macbeth’e başvuran İskoç milliyetçiler açısından tarih üzerinden İskoç kimliğine vurgu yapma adına yeni bir fırsat ise önümüzdeki aylarda İskoçya’ya getirilecek Book of Deer olacak gibidir. Book of Deer 8.yy-10.yy arasında yazıldığına, mevcut en eski İskoç el yazması olduğuna inanılan ve dönemin kültürü, toplumu ve kilise yaşamı hakkında bilgi veren bir kitaptır. Araştırmacılar Boof of Deer’in İskoçya’nın kuzeydoğusunda, halihazırda mevcut olmayan bir manastırda yaşayan keşişler tarafından kaleme alındığını sanmaktadır. Hatta kitabın yazıldığı sanılan manastırın keşfi için de arkeolojik çalışmalar sürdürülmektedir.
Book of Deer halihazırda Cambridge Üniversitesi’nin koleksiyonunda yer almaktadır; kitabın İskoçya’nın kuzeydoğusundan İngiltere’ye nasıl gitmiş olduğu bilinmezken, Cambridge Üniversitesi de kitabın önemini çok geç fark etmiş olmaktan dolayı eleştirilmektedir. İskoç yetkililer Book of Deer’in İskoçya’ya geçiçi de olsa getirilmesi ve sergilenmesi için yürüttükleri çalışmalardan sonuç alabildiğinden kitap önümüzdeki aylarda Aberdeen Sanat Galerisi’nde sergilenecektir. Bu durum kitabın yüzyıllar sonra vatanına dönmesi olarak lanse edilmektedir. Book of Deer en eski, Galce yazılmış bölümler içeren İskoç el yazması olması açısından, önemlidir; ama İskoç miliyetçiler için ayrıca İskoçya’nın İngiltere’den bağımsız bir tarihi, geçmişi olduğunun en eski yazılı göstergesi olması açısından da önemlidir. Aberdeen Üniversitesi’nden Dr. Jenny Downes’un sözleri ile Book of Deer gibi eserler, geçmişimize ve bugün kim olduğumuzun nasıl şekillendiğine ışık tutmada çok değerlidir,
https://www.thenational.scot/news/15814971.aberdeenshire-monastery-find-unlock-secrets-book-deer/
https://www.bbc.com/news/uk-scotland-north-east-orkney-shetland-59387803