Birleşik Krallık monarşik yapısı içinde monark (kral ya da kraliçe) devlet başkanı statüsündedir; ancak yetkileri sınırlıdır; monarkın konumunun sembolik ve temsili olduğu söylemek mümkündür. Monark ulusun birlik ve bütünlüğünü, devletin istikrarını ve sürekliliğini temsil eder. Monarkın şeçimlerde oy kullanması mevzu bahis olmadığı gibi, siyasi meselelerde tarafsız kalması esastır.
Birleşik Krallık’ta siyasi tarafsızlık ilkesi çerçevesinde monarkın siyasi bir meseleye müdahil olması, görüş bildirmesi hoş karşılanmaz, toplumda tepki yaratır. Bu durumun örneği 2014 yılında gerçekleştirilen İskoç bağımsızlık referandumu öncesi tecrübe edilmiştir. İskoç bağımsızlık referandumuna dair dönemin Başbakanı David Cameron’dan gelen açıklama ülkede sansasyon yaratmıştır. Zira David Cameron İskoçya bağımsızlık referandumuna giderken, referandumdan bağımsızlığa “evet” çıkması riski karşısında, Kraliçe 2. Elizabeth’den yardım istediğini açıklamıştır. David Cameron belli ki Kraliçe 2. Elizabeth’den İskoçya’nın bağımsızlığı karşıtı, referandum sonucunu etkileyecek bir açıklama beklemiş; bu beklenti ile de monarkın siyaseten tarafsız olması ilkesini -amacı doğrudan bu olmasa da- bir tarafa atmaya kalkışmıştır; bu yüzden de eleştiri oklarının hedefi olmuştur. Kraliçe 2. Elizabeth de referandum öncesi İskoçya-Balmoral’da bağımsızlık referandumu hakkında bir iki söz etme ihtiyacı duyup, “insanların gelecekleri hakkında çok dikkatli düşüneceklerini umut ettiğini" açıklamıştır. Kraliçe 2. Elizabeth’in açıklamasında bir tarafgirlik ifadesi yok iken, Kraliyet yetkilileri, bu açıklamanın monarkın tarafsızlığını ihlal etmediğinin altını çizmek zorunda kalmıştır. İskoçya bağımsızlık meselesi üzerinden Kraliçe’yi siyasetin içine çekecek tavır sergileyen sadece David Cameron olmamıştır; dönemin İskoçya ilk Bakanı Alex Salmond da “Kraliçe bağımsız bir İskoçya'nın hükümdarı olmaktan gurur duyacak" deyince Saray’dan “Hükümdarın anayasal tarafsızlığı, demokrasimizin yerleşik, Kraliçe'nin ise saltanatı boyunca saygı duyduğu bir ilkedir. Kraliçe'nin mevcut referandum kampanyasının sonucunu etkilemek isteyeceğine dair herhangi bir görüş kesinlikle yanlıştır. Majesteleri, bunun İskoçya halkının meselesi olduğu görüşündedir." açıklaması gelmiştir.
Sonuçta İskoç bağımsızlık meselesi, monarkın siyaseten tarafsız olma ilkesi çerçevesinde, Saray adına hem dönemin Birleşik Krallık Başbakanı David Cameron hem de dönemin İskoçya İlk Bakanı Alex Salmond’ın söz ve girişimleriyle bir soruna dönüşmüştür. Sorun büyüktür; zira monarkın siyaseten tarafsızlık ilkesinin ihlal edilmesidir mevzu bahis olan.
2014’de gerçekleştirilen referandumda İskoçların çoğunluğunun bağımsızlığa “hayır” demesi ile de, İskoçya’nın bağımsızlık meselesinin Saray için yarattığı bu sorunun ortadan kalkması gerekirdi. Ancak öyle olmamıştır.
2021 yılına gelindiğinde İskoç bağımsızlık referandumu ve monarkın siyaseten tarafsız olma ilkesi düzlemindeki sorun Kraliçe’yi aşarak, Veliaht Prens William’a uzanmıştır.
Geçtiğimiz Mayıs ayının son haftası Veliaht Prens William ve eşi Prenses Kate İskoçya’yı ziyaret etmiştir. Ziyaretin İskoç milliyetçilerinin zaferle çıktığı İskoç Parlamento seçimleri sonrası gerçekleştirilmiş olması, Prens ve Prensesin Saray tarafından, İskoç bağımsızlığı karşıtı propaganda maksadıyla İskoçya’ya gönderilmiş olduğu yönünde yorumlara sebep olmuştur. Bu tür yorum ve görüşler Prens William’ın İskoçya ziyaretinde Birleşik Krallık'ın eski başbakanlarından Gordon Brown –kendisi İskoç’tur- ile buluşmasyla zemin kazanmıştır; zira Gordon Brown İskoç Milliyetçi Partisi SNP’in son seçim zaferinin ardından İskoçya'yı Birleşik Krallık'ta tutmak için yeni bir kampanya başlatan, Birlik yanlısı bir siyasetçidir. Dolayısıyla Prens William ve İskoç bağımsızlığı karşıtı eski Başbakan Gordon Brown’un buluşması İskoç bağımsızlığına karşı Birlikçiler ile Kraliyet arasında gerçekleşen koalisyon olarak okunmuştur. İskoç milliyetçisi eski İlk Bakan Alex Salmond tepkisini “Prens William Gordon Brown'la sohbet ederek ne yaptığını sanıyordu? diyerek göstermiştir.
Prens William ve Gordon Brown’un buluşmasının yarattığı rahatsızlık neticesinde Saray’dan “İskoçya'da bulunduğu süre boyunca Prens William, siyasi yelpazenin her yerinden politikacılar da dahil olmak üzere farklı topluluklardan çok çeşitli isimlerle görüştü" açıklaması gelmiştir. Saray ayrıca Prens William İskoçya’da İskoçya’nın bağımsızlık meselesine dair görüşleri dinliyor ifadesiyle de adeta “Prens William Gordon Brown'la sohbet ederek ne yaptığını sanıyor? diyen Salmond’a da yanıt vermiştir.
Prens William’dan İskoçya ziyareti esnasında İskoçya’nın bağımsızlık meselesine dair net bir görüş ya da açıklama gelmemiştir. Prens William İskoçya Kilisesi’nde yaptığı konuşmada
“İskoçya benim için inanılmaz derecede önemli ve kalbimde her zaman özel bir yere sahip olacak. Küçüklüğümden beri İskoçya'ya gelirim. Büyüdükçe büyükannemin burada geçirdiği her dakikadan nasıl zevk aldığını gördüm ve babam burada tepeler arasında yürümekten daha mutlu olamaz. İskoçya en mutlu anılarımdan bazılarının kaynağı ama aynı zamanda en üzücü olanlarının da. Annemin vefat ettiğini öğrendiğimde Balmoral'daydım. 20 yıl önce Kate ile İskoçya’da tanıştım. Müstakbel eşinizle tanıştığınız yerin kalbinizde çok özel bir yeri olduğunu söylemeye gerek yok." demiştir.
Prensin oldukça kişisel olan bu konuşmasından siyasi bir mesaj çıkarılabilir mi? Bu konuşmadan siyasi mesaj çıkarılmıştır; Prens’in İskoç bağımsızlığı meselesine dair Saray’ın pozisyonu hakkında ipucu verdiği; geleceğin monarkının satır aralarında İskoçya’nın vazgeçilmez olduğunu belirterek, Kraliyet’in bağımsızlık karşıtı pozisyonunu zımmen ilan ettiği ileri sürülmüştür.
Sonuçta İskoçya’yı ziyaret eden Veliaht Prens William kendini siyasi bir tartışmanın merkezinde bulmuştur. Açıkça Prens’in İskoçya ziyaretinde yaptığı görüşmeler üzerinden ya da Kilise’de yaptığı konuşma üzerinden “siyasete karışan Prens” imajı yaratılmaya çalışılmaktadır. Oysa Prens’in ziyaretine ya da sözlerine siyaseten “gereksiz” anlamlar yüklenmemelidir. Neden?
Birincisi; İskoç bağımsızlık meselesine dair olarak Saray’dan açık veya zımni olarak hiçbir açıklama gelmese bile, Saray’ın İskoçya’nın bağımsızlığından yana tavır takındığını düşünmek/varsaymak tuhaf olur; zira 1603 yılından bu yana aynı Taç altında birleşmiş İngiltere ve İskoçya’nın ayrılması o Taç’ın sahibi için tercih edilemez bir durum olsa gerektir.
İkincisi; Birleşik Krallık’ın birlik, bütünlük ve sürekliliğini temsil eden bir makamdan -İskoçya’nın bağımsızlığı yanlısı olduğu varsayılsa bile- İskoçya’nın bağımsızlığı, dolayısıyla Birleşik Krallık’ın dağılması yönünde bir açıklama beklemek zaten daha da tuhaf olacaktır.
Diğer taraftan İskoçya’nın bağımsızlığı meselesi üzerinden Saray’ın siyasete karıştığı yönündeki argümanlar, bağımsızlık konusu dışında başka bir perspektiften, yani monarşinin geleceği perspektifinden de ele alınmalıdır. Zira İskoçya’nın bağımsızlığı konusu, asıl amacı monarşiyi zayıflatmak, monarşinin imajına zarar vermek olan kesimler açısından araçsallaştırılıyor olabilir. İskoçya ziyaretinde Prens William’ın Gordon Brown ile yaptığı görüşme üzerinden “siyasete burnunu sokan prens” imajı yaratılması bu araçsallaştırmanın bir örneği olarak görülebilir.
https://www.bbc.com/news/uk-scotland-scotland-politics-29200359
https://www.bbc.com/news/uk-scotland-scotland-politics-29136149
https://www.newsweek.com/prince-william-extraordinarily-foolish-over-scottish-independence-politician-alex-salmond-says-1596496
https://www.bbc.com/news/uk-scotland-scotland-politics-57280315
https://www.bbc.com/news/uk-57213025
https://www.euronews.com/2021/05/23/prince-william-scotland-speech-hints-at-campaign-against-independence