Girne Amerikan Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ulvi Keser’in hazırladığı “Kıbrıs’ta Bir Mücadele Kadını; Dr. Ayten Berkalp” isimli kitap bu hafta itibarıyla KKTC’de basılarak okuyucuların hizmetine sunuldu.
Yapılan açıklamada Kıbrıs’ta sıkça söylene geldiği üzere “Erkekler cephede, kadınlar her yerde savaşmıştır.” Bundan hareketle bu adada hikayesi anlatılacak nice isimsiz kadın ve şüphesiz bilinmeyen pek çok fedakarlıkları da vardır. Bu kadınların başında da Dr. Ayten Berkalp gelmektedir. Bütün hayatını Kıbrıs’a, tıp hekimi olarak insanlığa, sporcu ve bürokrat kimliğiyle de toplumun kalkınması, refahı ve gelişmesi için harcamış bir kişilik olarak Dr. Ayten Berkalp Kıbrıs Türk toplumu için elini taşın altına sonuna kadar sokan, kelle koltukta mücadele eden, kendini yok sayan, sporcu ahlakı ve mütevazı kişiliğiyle yediden yetmiş yediye herkese örnek olan bir güzellik ve incelik abidesi adeta.
Bu çalışma sıradan bir otobiyografi değildir, bir anı çalışması veya anılar dizini hiç değildir. Dr. Ayten Berkalp’in bir polis subayı olan Salih Bey’le Melek Hanım’ın 7 çocuğundan birisi olarak 18 Ekim 1934’te Mağusa’da başlayan sıradan hayat hikayesi olarak değerlendirmek ise çok da mümkün değildir.
Onun hikayesi seasında Tarım Okulu’nda ve ardından Bayraktar Camii şeyhlerinden Hacı Hasan Efendi’nin ortanca kızı Melek’le evlendikten sonra Kıbrıs tarihinin acı sayfalarından birisinde ve tam da Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı süreçte İngiltere’nin katırcı olarak Kıbrıslı Türklere ve Rumlara ihtiyaç duyduğu günlerde belki de aklında hiç olmamasına rağmen bir anda kendisini polis eri olarak gören babasının yeni hayatıyla birlikte Kıbrıs’ın son dönem tarihi de olur. Başlangıçta Mağusa’da kendi yağıyla kavrulmaya çalışan mütevazı ve kendi halinde bir aile gibidirler; ancak özellikle Letafet ve Kıymet isimli kızkardeşlerin edebiyat, kültür ve sanatla haşır neşir olmaya başlamalarıyla kader çizgileri de yavaş yavaş kendisini belli etmeye başlar.
İkinci Dünya Savaşı süreci ise İngiltere’nin adada bir kere daha savaş ekonomisi uygulamaya başladığı, Alman ve İtalyan saldırılarından korunmak için çeşitli tedbirler aldığı bir süreçtir. Bu dönemde sahneye konulan Akın piyesinde rol almaları, ardından Kıbrıs Türk mücadele tarihinin önemli kişiliklerinden Dr. Burhan Nalbantoğlu’nun onu ilk defa voleybolle tanıştırması Ayten Berkalp’in önünde yeni ufuklar açılmasına da neden olur. Ardından Dağları Bekleyen Kız, Dinmez Ağrı ve Yaprak Dökümü gibi sosyal ve ulusal içerikleri bulunan tiyatral gösterilerin sahnelenmesiyle birlikte Letafet’in Limasol Spor Kulübü Başkanı Ziya Rızkı ile nişanlanması ve evlenmesi ise yeni bir sayfa açacaktır.
1949 yılında eniştesi Ziya Rızkı ve ablası Kıymet’le İstanbul’a giden Ayten Berkalp’in önünde artık yepyeni bir dünya vardır. Çamlıca Kız Lisesi’nde eğitimine devam ederken bir yandan da voleybol çalışmalarını sürdüren Berkalp okulun tamamlanmasının ardından İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde eğitimine devam eder ve voleybol yanında basketbol, kürek, uzun atlama, atletizmde Türk milli takımına kadar da yükselir. İstanbul Tıp Fakültesi’nde arkadaşları arasında Cüneyt Arkın da bulunmaktadır. Fenerbahçe’nin voleybol ve basketbol kız takımlarının da kurucusu olan Berkalp “Biz sadece voleybol oynamaya gelmedik Fenerbahçe’ye.” diyerek Fenerbahçe ve spor sevgisini de ortaya koyar.
Dr. Berkalp ayrıca Serap Yurt ismiyle yayımladıkları Gök Börü ve Halkın Sesi’nde de yazılar yazan entel bir kişilik olarak karşımıza çıkar. Bu dönemde hayatına giren tarhi simalar arasında Kıbrıs’ta TMT öncesi kurulan 9 Eylül’ün kurucularından Ulus Ülfet, Türkiye’de TMT’nin Türkiye ayağını teşkil eden Seferberlik Tetkik Kurulu’nun ilk Başkanı Daniş Karabelen, 16 Ağustos 1960 tarihinde kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nde o tarihten itibaren görev yapmaya başlayan 650 kişilik KTKA’nın ilk komutanı Kur. Alb. Turgut Sunalp, dönemin Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun, Fenerbahçe’nin unutulmaz futolcusu Sinyor lakaplı Can Bartu gibi şahsiyetler söz konusudur.
Üniversite eğitiminin tamamlanmasının ardından döndüğü memleketi Kıbrıs’ta ise onu kan ve gözyaşı karşılayacaktır. 21 Aralık 1963 saldırıları başladığında Hipokrat Yemini’ne sadık kalarak hastanede görevini yapmaya çalışan, eli silahlı Rumların ameliyathaneyi basarak başında beklemelerine ve tehditlerine rağmen görevini sürdüren, Lefkoşa’nın Türk bölgesine ilaç ve kan yetiştirmeye çalışan Dr. Berkalp daha sonra Makarios’un bizzat devreye girmesi ve hastaneye gelerek sağlık çalışanlarını arabalarla Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na götürmesinin ardından Türk bölgesinde çalışmaya başlamıştır. Dr. Adiloğlu ve Dr. Bekiroğlu Polikliniği’nin ardından sigara fabrikasından bozma hastanede görev yapan Dr. Berkalp Kumsal Katliamı dışında 8 Ağustos 1964 sonrası Yzb. Cengiz Topel’in otopsisinde, Ayvasıl ve Taşkent katliamları sonrasında da otopsilerde görev yapar. 1963-1967 sürecinde Lefkoşa-Yeşilırmak-Erenköy-Limasol hattında mekik dokuyan ve bu arada “Uçan Doktor Hanım” olarak da anılmaya başlayan Dr. Berkalp ayrıca Bozdağ’da aylarca görev yapar ve Doğan Türk Birliği kulübünün başkanlığını da yapar.
20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı süreci ve ardından Limasol bölgesinde sıkışıp kalan Kıbrıs Türklerinin eli ayağı, sesi, soluğu olan Dr. Ayten Berkalp hastane başhekimliği yanında bizzat TMT Bayraktarlığı tarafından TMT’nin Limasol Sancaktarı olarak da görevlendirilir. Esasında onun hayatı Kıbrıs’ın özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası tarihini de aktarmaktadır. Yaptıkları, yaşadıkları, fedakarlıkları ve varını yoğunu Kıbrıs Türk halkı için harcamasıyla o “Kıbrıs’ın iyilik meleği” ve “Kıbrıs’ta bir Nene Hatun” nitelemesini kazanmış bir kişiliktir.