İngiliz İç Savaşı 1642-1651 tarihleri arasında yaşanan Kral’ın Parlamento ile, Royalistlerin Parlamento yanlıları ile, Protestanların Katolikler ile, İngilizlerin, İskoçların, İrlandalıların birbirleri ve kendileri ile çatıştığı, kısaca herkesin herkesle savaşı olduğu bir dönemdir. Bu açıdan İç Savaş’ın “İngiliz” olarak adlandırılması eksik kalır; bu “Britanya” İç Savaşıdır. İç Savaşın sorumlusu da Kral 1. Charles olarak ilan edilmiştir: İç Savaş esnasında yaşanan can kaybı ve yıkımdan, ülkeyi kötü yönetmekten sorumlu tutulan ve Parlamento’ya karşı savaş açmakla suçlanan Kral 1. Charles mahkeme önüne çıkarılmış ve 27 Ocak 1649 tarihinde ölüm cezasına çarptırılmıştır. Kral 30 Ocak 1649 tarihinde Londra’da idam edilmiştir.
Kral 1. Charles, tarih boyunca, sadece İç Savaşa sürüklenen bir devletin kralı olmak niteliği ile değil, kişiliği, karakteri, özel hayatı ve ilgi alanları açısından hep ilgi çekmiş; özellikle de inancı meselesi tartışma konusu olagelmiştir.
Kral 1. Charles aslen Katolik olan İskoç Stuart Hanedanlığına mensup idi; büyükannesi Kraliçe Mary Stuart Katolikti; hatta Katolikler nazarında Katolik olduğu için idam edildiğinden “şehit” olarak nitelendirilmektedir. Babası 1. James, İskoçya’da Protestan Lordlar tarafından yetiştirilen bir Protestan idi ve İngiliz Kraliçesi 1. Elizabeth’in vefatı üzerine İngiliz tahtı kendisine miras kalmıştı. 8. Henry döneminde Papalık ile bağını koparan ve Protestan reformların başladığı İngiltere’de, dönemin koşulları, miras yoluyla bile olsa Katolik bir Kralın tahta çıkmasına izin vermezdi –bunun örneği ilerleyen yıllarda 2. James döneminde görülecektir-. Dolayısıyla Kraliçe Mary Stuart’ın Katolikliği nasıl sorgulanmayı gerektirmiyor ise İngiliz tahtına çıkabilen oğlu Kral 1. James’in Protestanlığı da sorgulanmadı. Ama işler 1. Charles döneminde biraz karıştı; Kral’ın inancı sorgulandı; Kral da inancı hususunda şüphelerin mevcudiyetini biliyor olmasına rağmen bir netlik getirmek çabası göstermedi; zaten böyle bir çabaya girmesi kendi adına anlamsızdı; zira Divine Right of King doktrinine tutkuyla bağlı olan Kral kimseye hesap vermek zorunda olmadığına inanıyordu. Kral resmen Protestan idi, tarihçilere göre ibadetlerini de Protestan olarak yerine getiriyordu; çocuklarını Protestan olarak yetiştirdi. Peki Kral’ın Protestan değil de Katolik olduğu yönündeki şüphelerin nedeni neydi?
Şüphelerin birinci kaynağı Kral’ın annesi Kraliçe Anne’in inancının ne olduğu hususunun hep bir gizem olarak kalmış olmasıdır; Sarayında Katolik rahiplere yer vermesi ve İskoçya’da Katoliklere yardım ettiği ve destek olduğu yönündeki söylemler Kraliçe Anne’nin gizlice Katolisizme dönmüş olduğu yönünde iddialara sebep olmuştur; Kraliçe Anne’nin kızı Prenses Elizabeth’in bir Protestan ile evlenmesine karşı çıkması ve oğlu Charles’in bir Katolik ile evlenmesini istemesi bu iddiaları güçlendirmiştir. Dolayısıyla Kraliçe Anne’in gizemini koruyan inancı oğlu Charles’in Katolik bir ortamda büyüdüğü yönünde, bu nedenle de Kral’ın Katolik olduğu şüphesine sebep olmuştur.
Şüphelerin ikinci kaynağı Kral’ın eşi Henrietta’ın Katolik olmasıdır; Henrietta evlilik sözleşmesi ile dini haklarını garantiye almış ve İngiltere’de Katolisizme bağlılığını sürdürmüştür. Kral’ın hem eşine gösterdiği hoşgörü hem de Henrietta’nın Kral üzerinde mevcut olduğuna inanılan etkisi Kral’ın Katolisizme dönmüş olabileceği yönündeki iddialara kaynaklık etmiştir.
Şüphelerin üçüncü kaynağı ise Kral’ın egemenliği altındaki tüm coğrafyada tek bir dini düzen istemesi üzerine dini reformlara girişmesidir; Kral’ın sadelikten hoşlanmaması, gösterişe ve şatafata olan ilgisi dini reformlara da yansıyınca, hem İngiltere Kilisesi ile birleşmek istemeyen İskoçya Kilisesi mensupları hem de İngiltere’deki Püritenler ayaklanmış; hatta İskoçya ayaklanması savaşa dönüşmüştür. Kral’ın dini reformlarına tepki gösterenler Kral’ın asıl amacının ülkeye Katolisizmi geri getirmek olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Kral’ın Katolik olduğuna dair şüphelerin dördüncü kaynağı Kral’ın sanata, özellikle İtalyan sanatına olan ilgisiydi; sanata, İtalya’ya olan bu ilgi Katolisizme olan ilgi olarak okundu.
The American Historical Review’de yayınlanan Oskar Meyer’in kaleme aldığı Charles I and Rome başlıklı makale, Kral’ın inancına dair tartışmalar üzerine vurucu etki yapacak niteliktedir; zira bu makalede yazar Kral’ın bazen şaka yoluyla bazen de ciddi bir şekilde Katolik olduğunu ima ettiğini belirtir.
Kral Katolik miydi? Hala tartışılıyor; Ama kesin olan bir şey vardı… Kral halkının çoğunluğunun arzuladığı Protestan değildi; hem İskoçya’daki Protestanları hem İngiltere’deki Protestan akım Püritenleri kızdırıyordu.
Kral’ın inancının ne olduğu çok mu önemliydi? Evet…8. Henry ile Roma’dan ayrılan ve Katolisizmi terk eden ülkede Protestan reformasyonu süreci devam ederken Kral’ın inancının ne olduğu çok önemliydi. O kadar önemliydi ki Kral 2. James döneminde yaşananlar bunun açık örneği olacaktır.
Bu yazıyı Edward Rutherfund’un Londra adlı romanında yer alan cümlesiyle tamamlamak uygun olacaktır.
“Kural basitti: Kral’ın dinini değiştirin; diğerleri O’nu takip eder zaten”