18 Eylül 2014 tarihinde gerçekleştirilen referandumda İskoç halkına, “İskoçya bağımsız bir devlet olmalı mı?” sorusu yöneltildi. İskoç seçmenin %55.30’u bu soruya “hayır” yanıtını verirken; % 44.70’i “evet” yanıtını verdi. Üstelik İskoçya’da sadece dört seçim bölgesinde “evet” diyenlerin oranı “hayır” diyenlerin oranını geçmişti kİ; bunun anlamı İskoç halkının çoğunluğunun Birleşik Krallık’tan ayrılmak istemediği gibi, ayrılmak isteyenler ve istemeyenler arasında bölgesel temelli ciddi bir ayrışma olmadığı idi.
Referandum sonrasında İskoçya’nın Birleşik Krallık’tan ayrılma serüveninin en azından öngörülebilir gelecekte tekrar gündeme gelmeyeceğini, meselenin rafa kalktığını düşünmek oldukça olağan iken, Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılma süreci İskoç bağımsızlık hareketini tekrar tetikledi.
Neden?
Bu sorunun cevabını verebilmek için özellikle İskoç halkının neden Birleşik Krallık’tan ayrılmak istemediği sorusuna yanıt aranması gerekir. İskoç halkının Birleşik Krallık’tan ayrılmak istememesinin nedenleri arasında Pound’un gücü gibi ekonomik gerekçeler olduğu açıktır ama İskoçların Birleşik Krallık içinde kalmaya devam etmek istemesinin en önemli nedeni Avrupa Birliği üyeliğidir. Birleşik Krallık’tan ayrılmanın, Avrupa Birliği’nden de ayrılma sonucunu doğuracak olması nedeniyle, İskoç halkı Birleşik Krallık’tan ayrılmak istememiştir.
Ama şimdi Birleşik Krallık Avrupa Birliği’nden ayrılıyor! Bu durum İskoç bağımsızlık hareketini iki yönden tetikliyor.
Birincisi, Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı, İskoç seçmene rağmen, alınmış bir karar. Çünkü Haziran 2016 tarihinde gerçekleştirilen referandumda Birleşik Krallık genelinde seçmenin % 51.9’u tercihini Avrupa Birliği’nden ayrılmak yönünde kullanırken, İskoç seçmenin sadece %38’i Birlik’ten ayrılalım dedi. İskoç seçmenin % 62’i Birlik’te kalalım derken, bu oran İngiltere, Kuzey İrlanda, Galler ile kıyaslandığında Birlik yanlısı en yüksek oranı gösteriyor.
İkincisi, Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılması, İskoçları Birleşik Krallık içinde tutan en önemli nedeni bertaraf edecek; yani İskoçlar için Avrupa Birliği’nde kalmak amacıyla Birleşik Krallık içinde kalmanın bir anlamı kalmayacak.
Bu durumda İskoçya ne yapabilir?
Yanıt, İskoç siyasetinin gündemini takip edenler açısından, oldukça net. Bu durumda İskoçya ikinci bir bağımsızlık referandumu yapabilir ve görünen o ki yapmaya da kararlı.
Birleşik Krallık’ta Avrupa Birliği referandumunun sonuçları açıklanır açıklanmaz, İskoçya İlk Bakanı Nicola Sturgeon, ikinci bir bağımsızlık referandumunun “çok büyük bir olasılık” olduğunu açıklamıştı. Aradan geçen süre bu olasılığı gerçekleştirmeye yönelik adımlar atılmasına zemin hazırladı ve Sturgeon bu defa ikinci referandumun tarihini verdi; 2021’e kadar yapılmış olacak! Strugeon, İskoç halkının çıkarlarını korumak durumunda olduğunu ve bunun için de sonsuza kadar bekleyemeyeceğini belirtti.
Hem İskoçya bağımsızlık referandumundan çıkan kararın asıl gerekçelerinden birinin Avrupa Birliği üyeliği olması, hem Avrupa Birliği referandumunda İskoçların büyük çoğunluğunun Birlik içinde kalmak istemesi, İskoçların çıkarının ikinci bir bağımsızlık referandumun üzerinden korunması yaklaşımının sağlıksız bir yaklaşım olmadığını gösteriyor. Ancak ikinci bir bağımsızlık referandumunun gerçekleştirilmesi pek de kolay olmayacak gibi. Neden? Çünkü İskoçya’nın bağımsızlık referandumunu gerçekleştirmesi için Londra'daki hükümetin izin vermesi gerekiyor. 2017 yılının Mart ayında Birleşik Krallık Başbakanı Theresa May, İskoç bağımsızlık referandumuna izin vermeyeceğini net bir şekilde açıklamıştı ve ada siyaseti uzmanları May’in fikrini değiştirmemiş olduğunun altını çiziyor.
Bu durumda Londra’nın izni olmadığı müddetçe ikinci bir İskoç bağımsızlık referandumu gerçekleştirilemeyeceğinden, Londra’nın fikrini değiştirmesi beklenecek. Ama Londra’nın ikinci bir bağımsızlık referandumuna izin vermemesi, tıpkı Brexit sürecinin yaptığı gibi, yaratacağı tepki üzerinden İskoç bağımsızlık hareketini güçlendirecek.