Avrupa’da herhangi bir ada; ama bu adayı siyasi açıdan önemli kılan ada üzerinde iki devletin varlığı; adanın büyük kısmı İrlanda Cumhuriyeti’ne ait; beşte biri oranındaki kısım ise Kuzey İrlanda adıyla Birleşik Krallık’a.
Ada 1968 yılında mezhep çatışmasına sürüklendi; bu çatışmanın tarafları Kuzey İrlanda yanlısı Katolikler ile Birleşik Krallık yanlısı Protestanlar idi. Protestanlar Kuzey İrlanda’nın Birleşik Krallık’ın bir parçası olarak kalmasını isterken, Katolikler Kuzey İrlanda’nın İrlanda Cumhuriyeti ile birleşmesini istiyordu.
Neticede, bu çatışma süreci ada halkının farklı aidiyet duyguları olduğunu göstermekte idi.
Çatışmalar 1998 yılında Birleşik Krallık ve İrlanda Cumhuriyeti hükümetleri ile Kuzey İrlanda’da sekiz siyasi partinin üzerinde anlaştığı Hayırlı Cuma Anlaşması (Belfast Anlaşması) ile sonlandırıldı.
Hayırlı Cuma Anlaşması, kırılgan/hassas olduğu ileri sürülse de, adaya barış getirmeyi başardı. Ancak gelen barış, Kuzey İrlanda halkının aidiyet duygularını yönelttikleri farklı merkezleri değiştirmemiş olsa gerek; barış sadece farklılaşan aidiyet duygularının üzerini örttü.
Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılma süreci Brexit ise bu örtüyü kaldırma riski taşıyor.
Mevcut durumda Birleşik Krallık ve İrlanda Cumhuriyeti, her ikisi, Avrupa Birliği’ne üye oldukları için, aynı supranasyonel egemenlik alanı altındalar ve İrlanda Cumhuriyeti ile Kuzey İrlanda arasında sınır yok. Sınır yok derken siyasi sınırı kastetmiyoruz; kişilerin, malların, sermayenin ve hizmetlerin serbest dolaşımı açısından sınırın olmadığını kastediyoruz.
Ancak Birleşik Krallık Avrupa Birliği’nden ayrıldığı anda, İrlanda Cumhuriyeti ile Kuzey İrlanda arasındaki sınır; Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği ile arasındaki tek kara sınırı olacak; serbest dolaşımın önündeki sınır! Bu durumda, Birleşik Krallık ile Avrupa Birliği arasında konuya dair özel düzenlemeler yürürlüğe girmediği müddetçe, adanın orta yerinde sınır kontrolleri başlayacak. Bazı çevreler bu durumun Hayırlı Cuma Anlaşmasının “açık sınır” ruhuna aykırı olduğunun altını çizmekte; oysa anlaşma metninde sınır konusunu düzenleyen açık bir hüküm de yok; ancak oluşacak sınırın adadaki barışı tehdit edeceği de sıklıkla ifade ediliyor.
Bu nedenle Londra’daki hükümetin Brexit müzakereleri esnasında en zorlandığı konulardan biri Kuzey İrlanda meselesi oldu. Başbakan Theresa May, bir taraftan ülkesini AB’nin Tek Pazarından ve gümrük birliğinden çıkarmaya çalışırken; diğer tarafta Hayırlı Cuma Anlaşmasının ruhu olduğu ileri sürülen “açık sınıra” zarar vermemeye çalıştı; oysa aynı anda hem sınır oluşturmanın hem de açık sınırı korumanın imkânsız olduğu şüphe götürmez!
Bu imkânsızlık, Birleşik Krallık Parlamentosu’nda üç kez reddedilen taslak çekilme anlaşmasına konan “garanti hükmü” ile de giderilmedi; giderilemez de!
Çekilme anlaşmasındaki garanti hükmünde taraflar İrlanda Cumhuriyeti ile Kuzey İrlanda arasında “sert sınır” oluşturmaktan kaçınmayı taahhüt ettiler. Bu garantiyi Avrupa Birliği tarafı Kuzey İrlanda’nın Avrupa İç Pazarında, gümrük birliği içinde kalması olarak okuyor; bu da Kuzey İrlanda’nın Birleşik Krallık’tan koparılması demek! Birleşik Krallık içinde serbest dolaşımın önüne engel getirilmesi, Başbakan Theresa May’in ifadesiyle “Birleşik Krallık’ın ülkesel bütünlüğünün tehdit edilmesi” demek. Birleşik Krallık “garanti hükmünü”, geçici bir süre Kuzey İrlanda’nın Avrupa Birliği’nin İç Pazarı düzenleyen kurallarına bağlı kalması olarak anlıyor. Diyelim ki; Londra’nın istediği şekilde “garanti hükmü” geçici bir süreliğine Kuzey İrlanda’nın Avrupa Birliği’nin İç Pazar ve gümrük birliği kurallarına bağlı kalması olsun; “ne kadar süre?” sorusunu bir kenara koyuyorum; Brexit süreci tamamlandığında, er ya da geç Kuzey İrlanda ile İrlanda Cumhuriyeti arasında sınır oluşacak.
Oluşacak sınırı “İrlandalıların Birliğine” vurulmuş bir darbe olarak gören Katolikler, Kuzey İrlanda’nın Birleşik Krallık’ın parçası olma durumunu tekrar sorgulamaya başladılar.
Üstelik Haziran 2016’da yapılan referandumda Kuzey İrlanda halkının %55.78’i Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği üyeliğinin devamı yönünde oy kullandı. Anket çalışmaları, referandum sonrası Kuzey İrlandalıların Avrupa Birliğe üyeliğine verdikleri desteğin arttığını gösteriyor. Bunun anlamı şu ki; Birleşik Krallık Avrupa Birliği’nden ayrıldığında, bu ayrılış Kuzey İrlanda halkının tercihine rağmen gerçekleşmiş olacak. Aidiyet duygularını İrlanda Cumhuriyeti’ne ve Birleşik Krallık’a yöneltenler arasındaki ayrıma, Avrupa Birliği’ne aidiyet duyanlar ve duymayanlar arasındaki ayrım da eklendi ve bu ikincisi birincisini besliyor.
Neticede Kuzey İrlanda’nın Birleşik Krallık’ın parçası olması sorgulanmaya başlamış ise, Hayırlı Cuma Anlaşmasının getirdiği barış ortamı tehdit altındadır; adada farklılaşan aidiyetlerin üstündeki örtü Brexit nedeniyle kalkıyor demektir.