ABD Başkanı Trump şaşırtıcı bir şekilde Irak'ı ziyaret etti. Gerçekten beklenmiyordu. Irak'taki Amerikan askerlerini ziyaret etti. ABD'nin Irak politikası başka Afganistan politikası başka Suriye politikası başka… Yani ammaannn bunların hepsini zaten amarigalılar yapmiyür mü oradan çekilemedi ki buradan çekilsin de görelim diye “kafa” yoranlar için bir hatırlatma olsun bu.
Önceki gün (26.12.2018) katıldığım bir radyo programında ABD'nin Suriye'den çekilmesi demek buradaki çıkarlarını terk edip, tası tarağı toplayarak gitmesi demek değildir, ABD'nin 6. Filosunu, Katar'daki el Udeyd üssünü, Irak'taki askeri varlığını görmezden geldiğiniz takdirde Suriye'de ne yaptığını anlayamazsınız demiştim.
Trump da gerçekleştirdiği Irak'taki askeri birlikleri ziyaretinde Suriye'de bir şey yapmak istediğimiz zaman Irak'taki güçlerimizi kullanabiliriz dedi.
Gelelim meselenin bana göre Türkiye Cumhuriyeti Devletini ilgilendiren boyutuna. Suriye'nin kuzeyindeki radikal terör örgütleri ile görüşü ve dayanak noktası ne olursa olsun mücadele etmek asli ve esas stratejik amacımızdır. Bunun su götürür tartışılır herhangi bir noktası da yoktur.
Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin beka meselesine dayalı bir harekâtın ötesinde daha derine inerek gerçekleştirilecek bir harekâtın ciddi sorunlar doğurabileceğini değerlendiriyorum.
Tam bu aşamada sıkça dile getirdiğim ve sıkça görmezden gelinen ABD-Rusya Federasyonu zımni mutabakatına da bir kez daha dikkat çekmek isterim.
Rusya Federasyonu ABD kadar; ABD de Rusya Federasyonu kadar PYD başta olmak üzere bölgedeki çete ve terör organizasyonlarını kendi çıkarı bağlamında kullanma konusunda bir strateji izleme kabiliyetine sahiptir. Bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti Devletinin muhtemel operasyonda asli dayanak merkezi olarak sınır güvenliği ve terör örgütlerinin bertaraf edilmesi meselesini kendi menfaati doğrultusunda dikkate alması olmazsa olmaz şarttır.
Bu iki devlet arasında bir denge politikası yürütülmesi görüşümü ileri sürdüğüm zaman ABD yahut Rusya Federasyonu lehine konuşmayı görev edinmiş bazı görüşler birinin diğerine tercih edilmesi gerektiğini aksi halde bu iki “büyük” devletin sert bir tutum takınabileceğini, bu ülkelerin böyle bir oyuna kanmayacağını belirtmişti.
Sanırım kişisel ilişkilere bakarak ortaya konan dostluk-düşmanlık kavramları ile uluslararası politika ortamının sistemik yapısında kanaat geliştirmek güç oluyor. Şu an gelinen noktada Savunma Bakanı Akar'ın Patriot hava savunma sistemi ile S-400 hava savunma sistemi birlikte kullanılacaktır biri diğerinden vazgeçme sebebi değildir şeklindeki söylemi sanırım denge politikası konusunda açıklayıcı olmuştur.
Yazının girişine bu aşamada dikkat çekmek istiyorum; ABD'nin Irak'ın kuzeyindeki varlığını Suriye'nin kuzeyine tesir etmek için kullandığı ve kullanacağı gayet açık bir vaziyette duruyor. Bu herhangi bir başkana göre değişkenlik arz eden bir durum da değil. Bu durumda 26 Eylül 2017'de yapılan sözde bağımsızlık referandumu ardından arayışa giren Barzani aşiretinin ve Irak'ın kuzeyindeki odakların ABD ile yakınlaşmasının eski durumuna dönme ihtimalini göz ardı etmemek gerekiyor.
Irak'ın kuzeyinden Suriye'nin kuzeyine müdahale edebilme stratejisi 2014 yılından beri ABD için kullanılabilir bir kart olarak masada hep duruyor. Bu strateji Trump tarafından da alenen ifade edildiğine göre bu hususta dikkatli olmakta fayda var. Netice olarak uluslararası politikada dostluk ya da düşmanlığın olmadığı bunun yerine çıkarın önem arz ettiğini gözden kaçırmadan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin büyüklüğüne güvenle bekası için adımların atılması gerekiyor.