"Büyük çoğunluğun Suriye'ye ABD ve müttefikleri tarafından bir askeri operasyon yapılarak Esad'ın devrilmesini beklediği bir dönemde benim kanaatim, ABD ve Rusya'nın bu konuyu sahada küçük ve örtülü operasyonlarla elde etikleri avantajı birbirlerine karşı masada kullanarak diplomatik yollardan çözeceği yönündeydi ki bu öngörümün yeterince doğrulandığı açık bir şekilde ortada. Buna dayanarak DSG ile meselenin de diplomatik yollarla çözüleceği kanaatine sahibim.”
Yukarıdaki ifade, 8 Haziran 2018'de Sputnik News'den Elif Sudagezer'e verdiğim mülakatımda yer aldı. Esad'ın DSG ile bir silahlı çatışmaya girme ihtimali üzerine konuşulurken kanaatim tarafların bir şekilde masaya oturacakları yönündeydi. Şu anda son gelişmeler de tarafların gayet açık bir şekilde görüşmelere başladığını gösteriyor.
Öncelikle aslında şu DSG olarak kısaltılan Demokratik Suriye Güçleri anlamına gelen havalı ifadenin aslında çoğunluğunu ABD tarafından desteklenen PYD'ye bağlı grupların oluşturduğu bir yapı olduğunu belirtmek lazım.
ABD Başkanlık Makamı Özel Temsilcisi Brett Mc Gurk, Suriye ve Irak'ın kuzeyinde tur atmaya devam ediyor. Amaç belli bir ortak payda oluşturulmasına katkıda bulunarak hatta biraz daha ileri giderek belli bir ortak payda oluşturularak ABD'nin de bölgesel çıkarlarının sağlandığı bir politik-askeri dayanak noktasını ortaya çıkarmak.
Bu strateji ne denli başarılı olabilir? PYD ile Esad'ın görüşmeleri dikkate alındığında artık Suriye meselesinde diplomatik - politik yaklaşım üzerine kurulu bir çözüm amacının iyice gün yüzüne çıktığını beş yaşındaki çocuk bile görebiliyor. Bu açıdan tarafların birbirlerini tartarak, kendilerine en faydalı durumu ortaya çıkarmak için çaba sarf ettiklerini söylemek mümkün.
Esad'ın PYD ile görüşmesi demek bir yandan da aslında ABD ile görüşmesi demek… Ancak PYD ile görüşmek ABD kadar bu hususta görünür olmayan Rusya Federasyonu ile de birlikte olmak demek. Zira PYD hususunda ABD ile Rusya Federasyonu arasında olağanüstü bir görüş ayrılığı mevcut değil. Bu noktada Türkiye Cumhuriyeti Devleti en kritik konumu haiz durumda sahnedeki yerini alıyor.
Zira Türkiye Cumhuriyeti Devleti hem ABD hem de Rusya Federasyonu ile ilişki içindeyken, Suriye'nin Kuzeyindeki PYD yapılanması ile de mücadele halinde. Bu açıdan bakıldığında özellikle Afrin operasyonu ile başlayan oyun değiştirici süreç ABD'ni hayli rahatsız etmiş durumda. Öyle ya uzun süre yatırım yapılan, eğitilen bir yapı, bir operasyon süreci sonucunda tam verim alınacağı zaman hayli sorunlu bir hale dönüştü. Bu durumda Esad ise kendisine bir başka alternatif sağlayabilme açısından kuvvetle muhtemel Rusya'nın bilgisi dahilinde, PYD'nin de ABD'den aldığı olur neticesinde irtibat kurdu.
Elbette bu görüşme tek başına bir anlam içermiyor. Zira bakıldığında Esad meselesi ABD için halen bir sorun halinde. Burada ABD için önemli bir nokta Esad'ın İran ve Rusya'dan aldığı destek ile ayakta kalmaya devam etmesi. Ancak ABD'nin hem Rusya hem de İran'a uygulamaya başladığı yaptırımlar dikkate alındığında Esad'ın ne derece yardım almaya devam edeceği tartışılır bir konu haline geliyor.
Bu aşamada Esad kendisi için yeni bir alan açma çabası içinde de görünüyor. Zira PYD ile yapılan görüşme bir yandan ABD'ne göz kırpma olarak da okunabilir. Çünkü bazı kaynaklar Esad'ın PYD'ye özerklik önerisi getirdiğini belirtiyor. Eğer bu politika değişikliği artarak devam ederse Moskova ve Tahran'ın politik davranışlarını gözden geçirerek revize etmesi gerekecek. Böyle bir durumda tüm zorluklara rağmen Türkiye'nin benim yıllardan beri “kilit taşı” olarak tanımladığım rolü ise devam ediyor.