Şubat ayının ilk haftası Maldivler’de güvenlik güçleri Yüksek Mahkemeyi bastı; Mahkemenin beş üyesinin ikisini tutukladı; Parlamentoyu kuşattı; iki muhalif parlamenteri tutukladı.
Maldivler Devlet Başkanı Abdulla Yameen on beş günlük olağanüstü hal ilan etti. 21 Şubat’ta da olağanüstü hal süresini otuz gün daha uzattı.
Maldivler’de bu noktaya gelinmesinin en yakın nedeni Yüksek Mahkemenin dokuz siyasi hükümlünün serbest bırakılması ve on iki parlamento üyesinin de üyeliklerine döndürülmesi yönünde aldığı karar. Devlet Başkanı Yameen Yüksek Mahkemenin kararına uymayacağını açıklayınca krizin fitilini ateşledi, halk sokaklara döküldü, çatışmalar yaşandı.
Yukarıda yakın neden olarak belirttiğim Mahkeme kararı olağanüstü hal kararının asıl nedeni de olmayabilir; zira bazı çevreler olağanüstü hal ilanının asıl nedeninin bu yıl Kasım ayında yapılması planlanan devlet başkanlığı seçimleri olduğunu söylüyor; Yameen’in seçimleri kazanamayacağını bildiği için muhalefeti sindirmeye çalıştığını iddia ediyor.
Peki Yamenn seçimleri ertelemek mi istiyor? Hayır, Yameen’in açıklaması seçimleri ertelemek gibi bir niyeti olmadığı; bilakis en yakın zamana çekmek istediği gibi bir izlenim yaratıyor.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonia Guterres, Maldivler hükümetini Yüksek Mahkemenin kararına uymaya davet etti. ABD yönetimi de Yameen’i olağanüstü hali sonlandırmaya, hukukun üstünlüğünü temin etmeye, yasama ve yargının düzgün çalışmasını sağlamaya, Maldivler halkının anayasal haklarının korunmasını sağlamaya çağırdı.
298 km2 lik bu küçük devletin iç siyasi sorunları uluslararası mesele haline geldi ama daha önemlisi bu meselenin Maldivler’de askeri müdahale yapılmasına sebep olacak kadar büyüyecek olma riskinin mevcudiyeti. Zira Maldivler eski devlet başkanı Mohamed Nasheed Hindistan’ı diplomatik ve askeri olarak krize müdahale etmeye çağırdı.
Muhalif liderin Hindistan’ı müdahaleye çağırmasının önemi; aradaki etnik ve kültürel bağlara rağmen Yameen yönetimindeki Maldivler’in Hindistan’dan gittikçe uzaklaşıyor olmasından kaynaklanıyor; hatta bazı yazarların tabiriyle Yameen Hindistan’ı “düşmanlaştırmaya” çalışıyor. Bu noktada Maldivler yönetiminin Çin ile ilişkileri geliştirme yönünde politika izlemekte olduğunu belirteyim; mesela geçtiğimiz Aralık ayında Maldivler ve Çin arasında Serbest Ticaret Anlaşması imzalandı. Uzmanlar Maldivler’in Hint ekseninden çıkıp Çin eksenine geçtiğine dikkat çekiyor. Çin-Maldivler arasında gelişen ilişkiler ise Hint denizinde Hint-Çin rekabeti kapsamında Hindistan’a bir darbe olarak okunmakta.
Maldivler’in mevcut lideri Çin ile yakınlaşma politikası izlerken; muhalif lider Hindistan’ı Maldivler’e askeri müdahaleye çağırırken, Maldivler’in iç siyasi meselesinin Hindistan-Çin meselesine dönüşmesine şaşmamalı; üstelik Çin’den gelen haberler de oldukça kışkırtıcı. Çin medyasına göre Hindistan Maldivler’e askeri müdahalede bulunursa Çin seyretmeyecek, Hindistan’ı durdurmak için gerekli önlemleri alacak, ve Çin medyası özenle altını çiziyor: “ Hindistan da Çin’in tek taraflı askeri müdahalelere karşı olduğunu unutmamalı.”
Oysa Hindistan askeri müdahaleyi filan gündeme getirmiyor; sadece Maldivler’de alınan olağanüstü hal kararından duyduğu rahatsızlığı Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla dile getirdi. Hindistan basınında Hindistan hükümetinin tek istediğinin bölgede barış ve istikrar olduğu, Yeni Delhi’nin meselenin çözümü için diplomatik yöntemleri tercih edeceği ve askeri müdahalenin fiyasko olacağı ifade ediliyor. Belli ki Hindistan aceleci bir karar vermek istemediği gibi ateşe körükle gitmekten de kaçınıyor.
Ancak Çin kaynaklı haberler doğru ise, Çin Maldivler’deki krizi Hindistan gibi sakin karşılamamakta, zira Çin kaynaklarına göre on bir Çin savaş gemisi Doğu Hint Okyanusuna doğru yola çıkmış. Bu hareket şimdilik doğrudan Maldivler’deki krize bağlanmıyor. Ama savaş gemileri yola çıktı ise bu Hindistan’a doğrudan mesaj.
Belli ki Hindistan Maldivler üzerinden teste tabi tutulacak.