Amerikan Devlet Sekreteri Tillerson'ın önümüzdeki hafta ortasında, ABD Başkanlık Makamı Milli Güvenlik Danışmanı McMaster'ın ise bu hafta sonu Türkiye'ye gelmesi bekleniyor…
Konu büyük ihtimalle Münbiç harekâtı olacak… Afrin kırsalında düzenlenen harekât neticesinde büyük fedakârlıklarla PYD terör örgütünün silahlı kanadı olan YPG unsurlarına ağır kayıplar verdirildi. Bu harekâtın neticesinde ABD bölgeye yönelik olarak stratejik planlarını değiştirmek zorunda kaldı.
Amerikalılar büyük ihtimalle Münbiç meselesi için bir ortak harekât talebinde bulunacak. Zira ABD'nin Afrin kırsalında gerçekleştirilen operasyon ile bir stratejik değişikliğe gitme zarureti ortaya çıktı. Buna sert gücün yönlendiriciliği demek lazım.
Türkiye'nin başlattığı harekâtın neticeye ermesi ve devletin bekası için tam olarak etkili olması için Afrin ile sınırlı kalmaması görüşümü burada bir kez daha yineliyorum. Siyasi irade defaatle mühimmatın yerli olduğunu ve Türkiye'de üretildiğini belirtti. Dolayısıyla operasyonun genişletilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırlarının tam olarak güvenlik altına alınması için askeri yönden bir eksiğimiz yok. Diplomatik maharetimiz de işte bu ziyaret ile bir kez daha ortaya konmalı.
Amerikalılar büyük ihtimalle operasyonun nihayete erdirilmesi ve kendileri ile hareket edilmesi yönündeki bir dizi taleple masaya oturacak. Bu noktada “müttefikimize” PYD'nin bir terör örgütü olduğu öğretilmek mecburiyetinde. Bu durum devletin bekası için en önemli konulardan biri…
Rusya ve Suriye'nin bu hususta ikna olacağı konu ise Suriye'nin PYD'ye bakışı ile Türkiye'nin bakışının aynı oluşu. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da bizzat bu ortak paydayı doğruladı. Rusya her ne kadar inzibat kuvveti ile PYD terör örgütünün silahlı kanadı YPG unsurlarına destek verse de Türkiye ve Suriye'nin terör örgütüne bakışı dolayısıyla bu desteği geri çekmek için ikna edilebilir seviyede görünüyor.
Bu denklemde Türkiye denge noktasını oluşturan ülke… Ancak Dünya Suriye meselesinden ibaret değil… Sizler televizyon kanallarında, gazetelerde bol bol bu konuları okurken önemli değişiklikler gerçekleşiyor uluslararası sistemde. Daha doğrusu uluslararası politika sistemi dengeye oturmaya başlıyor…
Şimdi bir grubun bize ne bunlardan biz bizi ilgilendiren şeylere bakarız deyişini duyar gibiyim. Bu yaklaşımdakilere bir doz müsekkin tavsiye edelim… Biz de bu kesimden sonrasına, Türkiye'nin Dünya'dan ayrı bir yerde olmadığı ve uluslararası politika sisteminden etkilendiği bilincine sahip olanlarla yola devam edelim…
ABD Savunma Bakanlığı yeni nükleer yaklaşımını açıklayarak Rusya ve Çin'in çevrelenmesi için bir adım attı. Yani anlayacağınız filmlerde kurulan cümleler gibi “takımı yeniden topluyorlar, tıpkı eski günlerdeki gibi…” bu durum bir şekilde Türkiye'yi de etkileyecek. ABD ile Türkiye ilişkilerinin Münbiç meselesi ile daha yakın bir işbirliğine bürüneceğini değerlendirirken, Amerikan Savunma Bakanlığının bu doktriner açıklaması ikili işbirliği meselesinin daha da önem kazanacağını gösteren en önemli delillerden biri haline geldi.
Bundan sonraki süreçte SSCB'nin yıkılışı öncesindeki dönemdekine benzer bir şekilde uluslararası politika sisteminin işlerliğini göreceğiz. Bu noktada Türkiye'nin bölgesindeki önemi daha da artacak. ABD de bunun hesapları yaparak masaya oturmaya devam edecek. Bu önemin farkında olunarak bizim de diplomatik becerimizi özelde Suriye genelde de ikili ilişkileri etkileyen tüm başlıklarda ortaya koymamız gerekiyor.
Zira bunlar bir bütünün parçaları olarak birbirini etkileyen konular olacak. Bu durum tabii bize ne yaaa kafasındaki uzman vatandaş ve bunlar eski ve berbat teoriler kafasındaki uzman akademisyen seviyesinde değerlendirilmesi için hayli güç ve zor işler… Dün Sputnik News'de Elif Sudagezer'e verdiğim röportajda dediğimi burada bir kez daha tekrar edeyim; “yaklaşık 25 yıllık bir pasaj sona erdi 2015 itibarıyla Rusya'nın Suriye'de yükselişi ile uluslararası sistemik politika yeniden denge noktasına geliyor…”