Yine yüksek tondan açıklamalar geliyor. Mesele Afrin... ABD kendine göre bir sınır gücü diye nitelediği ve çoğunluğunu da PYD militanlarının oluşturduğu otuz bin kişilik bir ordu kuracağını açıklayınca tansiyon yine yükseldi.
Analizin yapılabilmesi için her daim bir teorik çerçeve ve aynı zamanda süreç takibinden bahsediyorum. Gerçekleşen her olaya nevi şahsına münhasır, kendinden menkul muamelesi yapan propagandist zihniyetle olayları anlamak mümkün değil. Ancak çok fazla bağırılmış olur o kadar. Gelelim bu cümleleri neden yazdığıma. Brett McGurk diye bir adam var. İşi aynen şu; ABD Başkanlık Makamı IŞİD İle Mücadele Özel Temsilcisi. Bu şahıs bizim basınımızın sahnesinde boy gösterdiği zamanda Obama'nın terörle mücadele temsilcisi olarak tanıtılmıştı. Bir programda itiraz etmiştim Obama'nın değil Amerikan başkanlık makamının diye, karşımdaki şahıs biraz da müstehzi ve küçümseyen bir ifadeyle ne fark eder demişti.
Şimdi Brett McGurk aynı görevde. Ama ABD Başkanı artık Obama değil Trump. Bu ne demek biliyor musunuz? Yani Amerikan devletinin bu hususla ilgili bir politikası var mesele şahıslar ya da partizan yaklaşımlar değil demek. Trump halen Obama dönemini eleştiriyor, Obama da daha önce görevden ayrılan bir başkanın hiç yapmadığını yapıp halefini yani Trump'ı eleştiriye tabi tutuyor. Buna rağmen Obama döneminde IŞİD ile Mücadele Özel Temsilciliğine atanan Brett McGurk, Trump tarafından da aynı görevde tutuluyor. İşte buna partizan olmayan devlet politikası denir. Umarım o “ne fark eder” diyen şahıs da neyin fark ettiğini anlamıştır. Devlet politikası süreklidir ve partizanlıktan uzaktır. Fark eden en önemli nokta bu. Peki bu neye yol açtı?
Mart 2011'de Suriye'de olaylar başladığında ABD'nin bu ülkede yönlendirici güç olacak kadar bir etkinliğinin olmadığı bizatihi dönemin Devlet Sekreteri Hillary Clinton tarafından açık bir şekilde ifade edilmişti. Bu mesele ortaya çıktığında Obama, birinci döneminin üçüncü yılındaydı. Obama bir yıl daha görev yaptıktan sonra tekrar seçime girip bir dört yıl daha görev yapma hakkı kazandı. Daha iyi anlaşılsın diye şöyle netleştireyim Suriye olayı başladıktan sonra Obama toplam altı yıl daha görev yapmıştır.
Bu altı yıllık sürede Suriye'nin kuzeyinde Hafız Esad döneminden itibaren Şam idaresi ile sorunlar yaşayan gruplar angaje edilmiş, koordine hale getirilmiş ve bir muhalif unsur ortaya çıkarılmıştır. Hazırlanan bu politik alt yapı ve gelişen olaylarla birlikte bu muhalif unsurlar daha da güçlenmiş; bu unsurların ABD tarafından silahlandırılması, eğitilmesi ve donatılması faaliyetleri hız kazanmıştır. Unutmayın Trump sadece bir yıldan beri görevde ve Suriye olayı Mart 2011'den beri devam ediyor! Peki Trump ne yaptı? Yapımına başlanan ve temelleri gayet sağlam bir şekilde atılan binanın çatısını inşa etmeye başladı. Yani yaptığı silah yardımını ve eğitim faaliyetlerini hızlandırmak oldu. Sekiz yıllık bir sürecin sadece bir yılında yani toplam sürecin sadece %10'undan biraz fazla bir oranda etkili olan bir şahsı bu derece abartmayın. Size sürecin %100'ünde etkili olan ismi veriyorum: Brett McGurk!
Şimdi gelelim bu sürecin nereye gideceğine. Amerikan Devlet Sekreteri Tillerson dün bir enstitünün misafiri olarak yaptığı konuşmada Suriye'deki diplomatik ve askeri kazanımlarının öneminden bahsetti. Yani bu politikalarında en ufak bir değişiklik olmayacak. Daha önce de yazdım bir daha tekrar edeyim, ABD'nin Suriye'de olaylar başladığında hiçbir etkinliği yokken şu an en az on tane askeri üssü ve yaklaşık otuz bin kişilik bir ordusu mevcut artık.
Şunu not düşelim Türkiye bir operasyon gerçekleştirse bile kısıtlı bir şekilde ve ÖSO militanlarının ağırlıkta olduğu politik hedeflerine dair netleşmemiş bir güç gösterisi şeklinde olacak. Bunun yerine sürecin takip edilerek karşı tarafa stratejik kırılmalar yaşatacak adımlar atılması böylesi dar kapsamlı operasyonlardan daha evladır.
Eğer Afrin operasyonu başlar da bütün güney sınırımıza yayılırsa bir başarıdan ve Amerikan stratejisini kırılmaya uğratacak bir girişimden bahsetmek mümkün olur. Bunun yerine doğu-batı hattında 40 km, kuzey güney hattında da 20 kmlik bir alana sahip kapsamda üstelik de muhalif unsurların geriden yönetimi ile bir operasyon gerçekleşirse bu muhtemel operasyonun gerçekleştirilme amacını Amerikalıların da Rusların da okumayacağını ummak aşırı iyimserlikten öteye geçmeyecektir. Önerimi tekrar ediyorum; HAKKARİ'NİN GÜNEYİNDEN HATAY'IN GÜNEYİNE KADAR EN AZ 20 KMLİK DERİNLİĞE SAHİP BİR GÜVENLİK HATTININ TEMİNİ TÜRKİYE'NİN BEKASININ GEREĞİDİR.