Irak'ın Kuzeyi uzun zamandan beri Türkiye'nin gündeminde bulunmuyor. Adının bile nasıl telaffuz edileceğine dair ortak bir tavrın takınılamadığı, milli güvenliğimizi doğrudan ilgilendiren bu bölgede aynı zamanda soydaşlarımız da yaşıyor. Türkmenler ya da daha tercih edilebilir bir ifade ile Irak Türkleri…
Mesud Barzani'nin referandum girişiminden sonra bölge bir hayli karıştı. Özellikle Irak Türkleri'nin güvenliği hayli sorunlu bir halde. Aslına bakacak olursanız, sıkıntıları çok uzun bir zamandır devam ediyor. Özellikle Barzani'nin ABD ve Türkiye'nin de desteği ile uyguladığı politikalar neticesinde ortaya çıkan durumda hukuki ve sosyal haklarının görmezden gelinmesinin dışında en temel insan haklarından biri olan can ve mal güvenliği de sağlanamaz oldu.
Mesut Barzani'nin referandum girişiminin ardından belli konulardaki ortak çıkarlar dolayısıyla bazı adımlar atıldı. Bu girişimde Türkiye'de çok dikkate alınmayan ancak özellikle IŞİD'in ortaya çıkışıyla belirginleşen ABD ve İran ortak çıkar hareketini de gözden kaçırmamak gerekiyor. Dış politika yorumunda bir ülke diğeriyle irtibat kurduğunda hemen kardeşlik, dostluk ifadeleriyle açıklayan sözde stratejik zihniyetin bunu anlamasına beklemiyorum elbette… Ancak şunu bir çözümlemek gerekiyor artık, uluslararası sistemde devletler kendi bekaları için hareket eder bunun için de bekalarının devamı yönünde her ülke ilişki kurulabilir seviyededir. Burada temel analiz birimi de çıkar ve güç ilişkisidir. Bu noktada ABD ve İran'ın ortak bölgesel sorunun IŞİD olması her iki devleti zımni olarak ortak bir hareketin içine itmiştir. Bu diğer konularda anlaşmazlıklarının devam etmediği anlamına da gelmez.
Böylece Mesut Barzani'nin politik ve stratejik hataları, uluslararası konjonktürün gelişimi bir müddet için Irak Türkleri'nin Türkiye'de konuya hiç bakmayan ve önem sırasına bile koymayan çeşitli partizan odaklarında bile ilk sıraya getirdi. Ancak bu bir popüler politik rüzgâr idi ve meşhur filmin adı gibi rüzgâr gibi geçti.
Barzani referandumu yapar, yapamaz, yapar ama az yapar lotosunun oynandığı günlerde şu soruları sorarak bir yazı yazmıştım; önemli olan referandum mu? peki ya referandumdan sonra?
Şimdi gelinen duruma bir bakalım. Bölgede özellikle Irak Türkleri seçilerek sık sık, intihar saldırıları gerçekleştiriliyor. Burada kullanılan temel iki yöntem ise güçlendirilmiş araçlarla gerçekleştirilen bombalı saldırılar ki nitrat bazlı el yapımı patlayıcıların kullanılması bölgede yok denecek seviyedeki devlet güvenlik faaliyetini geçmekte hiç zorlanmıyor ve intihar yeleği giyen şahısların gerçekleştirdiği saldırılar. Bu eylem tipleri dikkate alındığında IŞİD'in yönteminin bölgeye yayıldığı görülüyor.
Irak Türkleri ise kendilerini cansiperane müdafaa çabasına girseler de Akıncıların durumu belli. Umulur ki destekleri artsın… Bunun dışında Türkiye'nin politik gündeminden de düşmüş durumdalar. Şu şartlar altında popülarite kaygısı olan herkes Filistin meselesi ahkâmı keserken ancak benim gibi bir iki şaşkın kaleme alıyor durumlarını. Hâlbuki devletlerin güvenlik önemleri sınırları dışında başlar ve bu önlemler yakın tehditten uzak tehdide doğru sıralanır. Bu noktada bizim stratejik olarak birinci önceliğimiz her açıdan iç politikamızı da etkileme potansiyeline sahip Irak'ın Kuzeyi ve Irak Türkleri'dir. Küçük iki hatırlatma, Neçirvan Barzani, kendisi muhtemelen yeni dönemde Mesut Barzani'nin yerini alma planları yapıyor Habur'dan geçerek Türkiye üzerinden Fransa'ya gitti. Fransa Cumhurbaşkanı tarafından karşılanırken de facto yapının flaması da sanki bayrak muamelesi gördü. Bunun bir benzerini Esenboğa'da izlemiştik. Suudi Arabistan'da yayımlanan Ukaz gazetesi bölücü terör örgütü üyelerinden biri ile röportaj gerçekleştirdi ve röportajında ilgili şahsı örgütün dışişleri bakanı olarak tanıttı. Anlayana çok şey var bu iki örnekte…