4 Kasım 2017 tarihinde Lübnan Başbakanı Saad Hariri Suudi Arabistan’a resmi bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Hariri’nin Basın Ofisi bu ziyaretin amacı hakkında ayrıntılı bilgi vermezken; Hariri’nin partisi Gelecek Hareketi ( Tayyar al-Mustaqbal) yetkilileri bu ziyaret ile amaçlananın Lübnan’da istikrarın sağlanması olduğunu açıklamıştır.[1]
Ziyaretin amacı Lübnan’da istikrarın sağlanmasının Suudi yönetimi ile görüşülmesi ise, bir devlet liderinin kendi iç meselelerini başka bir devlet yetkilileri ile görüşmesi, hatta görüşmek için bizzat o ülke başkentine gitmesi başlı başına garip bir durumdur. Gariplik bununla son bulmamış; Hariri Suudi mülkiyetindeki Al-Arabiya’da yayınlanan ve canlı olmadığı için önceden kayda alındığı aşikar olan videosu ile başbakanlıktan istifa ettiğini duyurmuştur.
Hariri’nin istifasını açıkladığı video kaydında dikkat çeken başlıca iki husus bulunmaktadır.Birincisi, Hariri Arap dünyasının dış güçler tarafından içişlerine karışılmakta olduğu trajik bir dönemden geçtiğini belirtmektedir. Hariri Arap dünyasının içişlerine karışan dış gücün hangi devlet olduğunu da açıkça ifade etmiştir: İran.
Hariri’ye göre İran derin bir Arap düşmanlığı içinde Arap ulusunu kontrol etmek ve yok etmek amacındadır. İkincisi ise İran ile işbirliği içinde olan, Lübnan’ı Arap dünyasından koparmaya, değer ve ilkelerinden uzaklaştırmaya çalışan, sadakatini İran’a yönlendirmiş unsurlar bulunmaktadır. Bu unsur Hariri’nin ifadesiyle silahların gücünü kullanarak Lübnan’da güç kazanan Hizbullah’tır.[2] Meselenin daha da garipleşen tarafı Hariri hükümetinde itham ettiği Hizbullah’ın siyasi kanadının da yer alıyor olmasıdır.
Peki bu durum istifanın gerekçesi olabilir mi? Tarihte bir devlet bizim içişlerimize karışıyor diye istifa eden bir başbakan olmasa gerek; dolayısıyla Hariri’nin istifası bu açıdan da garipleşiyor. Ancak Hariri, içinde bulunulan atmosferi babasının suikasta uğramasından önceki atmosfere benzeterek, istifanın gerekçesi olarak hayati tehlike içinde olduğunu gösteriyor.
Hariri’nin istifa açıklaması Lübnan başbakanı sıfatıyla Lübnan’da istikrarın sağlanması meselesini konuşmak için kilometrelerce ötedeki Riyad’a gitmesine de açıklık getirmekte aslında. Demek ki İran Hizbullah aracılığıyla Lübnan içişlerine karışmaktadır; Hariri ise bu meseleyi İran’ın bölgesel rakibi Suudi Arabistan’a açmaktadır.
Ancak ne Hizbullah Lübnan’da yeni bir unsurdur; ne de Hizbullah’ın İran ilişkisi yeni keşfedilmiştir. Bu noktada sorulması gereken soru şudur: Hariri neden şimdi istifa etmiştir? Üstelik bu istifa neden Lübnan’da değil de Hariri’nin Riyad ziyareti esnasında açıklanmıştır?
Hariri’nin istifasının Riyad ziyaretine denk gelmesiistifa sürecinde Suudi Arabistan faktörü olduğuna işaret etmektedir. Suudi Arabistan bu yöndeki iddiaları reddediyor olsa da, Suudi Arabistan’ın, Hizbullah’a karşı “esnek” olduğunu düşündüğü Hariri’yi başbakanlıktan ederek ve Lübnan hükümetinden Hizbullah’ın siyasi kanadının dışlanmasını sağlayarak Lübnan’da İran etkisini kırmayı amaçlaması; böylelikle de İran’a meydan okuması Suudi Arabistan dış politikası kapsamında gayet anlaşılabilir bir durumdur. Hatta Hariri’nin istifası bazı çevrelerce Suudi Arabistan’ın Hizbullah’a, dolayısıyla İran’a savaş ilanı[3] olarak yorumlanmıştır.
Ancak Suudi Arabistan bu planının ilk “kurbanının” İran ya da Hizbullah değil, Lübnan’daki huzur ve istikrarın olacağını biliyor olmalı; dolayısıyla Riyad İran ile bölgesel rekabeti çerçevesinde Lübnan’ı kaosa sürüklemeyi katlanılabilir bir maliyet olarak görüyor olmalı.
Hariri neden şimdi istifa etti?Bu sorunun cevabı için Lübnan özelindeki değil bölge genelindeki tabloya bakmak gerekiyor. Öncelikle istifanın Suudi Arabistan’da prenslerin tutuklanması ve Yemen’den Suudi Arabistan’a füze saldırısı gerçekleştirilmesi ile eş zamanlı olması dikkat çekici. Bu da okları veliaht prens Mohammed bin Salman’a çeviriyor.
Mohammed bin Salman içeride kendisine rakip gördüklerini sindirirken dışarıda da ülkesinin büyük rakibi İran’a meydan okumak suretiyle güç gösterisi yapıyor. Üstelik bölgedeki İran faktörünün önemi 2011 yılından beri iç çatışma ortamında olan Suriye’de İran’ın destek verdiği Esad’ın devrilmemesi örneğinde net olarak görülmüştür. Suudi yönetimi Suriye’de Esad yönetiminin devamını kendi adına İran’a karşı bir başarısızlık/ yenilgi olarak okuyor ve bu yenilgiyi kendince dengelemek adına rekabeti Suriye üzerinden Lübnan’a kaydırma niyeti taşıyor.
Hariri’nin istifa açıklamasında İran’ı hedef alan ifadelerine İran’ın sessiz kalması beklenemezdi; İran Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada Hariri’nin İran’a karşı yanlış ve asılsız suçlamalarının Suudi Arabistan’ın, ABD’nin ve Siyonist rejimin ürünü olduğu belirtilmiştir. Ayrıca İran Dışişleri Bakanlığı yetkilisi istifanın Lübnan’da değil de başka bir devlette açıklanmasının bir zavallılık olduğunu ifade etmiştir.[4]
Hizbullah da Hariri’nin istifasını, öngörülebileceği üzere, İran ile aynı şekilde okumaktadır. Lübnan’da Hizbullah Genel Sekreteri Hassan Nasrallah, Hariri’nin sürpriz istifasının Suudi Arabistan tarafından dayatıldığını, hatta istifa metninin Suudi Arabistan tarafından yazıldığını, metnin içeriğini tartışmayacağını, zira metnin Hariri’ye ait olmadığını belirtmiştir. Nasrallah ayrıca istifayı gerektirecek bir iç neden de olmadığını da belirterek; istifayı Suudi Arabistan’ın darbesi olarak nitelendirmiştir.[5]
İstifanın Lübnan’da yansımaları konusunda da kimsenin iyimser bir öngörüsü bulunmamakta. Dürzi lider Walid Jumblatt mevcut durumu “Lübnan bu istifanın sonuçlarını kaldıramayacak kadar zayıf”[6] diyerek özetliyor; Prof. Khashan’ın ifadesiyle ise Hariri’nin istifası ülkeyi iç savaşa götürecek soğuk savaşı çoktan başlattı.[7] Bu tablo gösteriyor ki; öngörülebilir gelecekte Lübnan’ın iç çatışmaya sürüklenme riski mevcut.
Burada önemli olan Suudi Arabistan’ın bu hamlesine bir hamle ile karşılık verme ihtiyacı duymaları halinde İran ve Hizbullah’ın atacakları adımların/hamlelerin ne olacağı hususu. Hizbullah’ın Suudi Arabistan’dan gelen bu hamleye İsrail’e saldırmak suretiyle yanıt vermesi mümkün mü? Böyle bir ihtimalin mevcudiyeti bazı basın organlarında İsrail’in Hariri’nin istifası ile Lübnan sınırında güvenliğine yönelik tehditlerin arttığını düşündüğüne yönelik haberlerde kendini yansıtıyor. Hatta Suudi Arabistan’ın asıl hedefinin de Hizbullah ile İsrail arasında çatışma ortamı yaratmak; çatışmanın İsrail-İran cephesine sıçramasını sağlamak, böylelikle İran ile mücadelesini İsrail üzerinden gerçekleştirmek olduğu yönündeki görüşler de dikkat çekmekte.
Neticede Lübnan iç çatışmaya sürüklenir ise bölge de çatışma ortamına sürüklenir.
[1] http://www.dailystar.com.lb/News/Lebanon-News/2017/Nov-04/425144-hariri-to-meet-saudi-king-on-second-riyadh-visit-in-a-week.ashx, 4 Kasım 2017
[2] http://www.dailystar.com.lb/News/Lebanon-News/2017/Nov-04/425176-hariris-resignation-speech-in-full.ashx, 4 Kasım 2017
[3] http://www.aljazeera.com/news/2017/11/iran-saudi-tensions-lebanon-pm-hariris-resignation-ploy-171105161332270.html, 05.11.2017
[4] http://www.aljazeera.com/news/2017/11/iran-hariri-resignation-aims-stoke-regional-tension-171105095757186.html, 05.11.2017
[5] https://www.alaraby.co.uk/english/news/2017/11/5/nasrallah-says-resignation-of-lebanons-hariri-imposed-by-riyadh, 05.11.2017
[6] https://www.reuters.com/article/us-lebanon-politics-hariri/lebanon-pm-hariri-resigns-assails-iran-and-hezbollah-idUSKBN1D40DY, 04.11.2017
[7] http://www.theaustralian.com.au/news/world/lebanon-facing-dangerous-days-after-resignation-of-saad-hariri/news-story/0b7294d2b9c1ef50df6ae1724b637e85, 06.11.2017