Özdemir Akbal Özdemir Akbal @ozdemirakbal

Trump Dönemi ABD Orta Doğu Politikası

01 Haziran 2017
Trump Dönemi ABD Orta Doğu Politikası

ABD Başkanı Trump'ın her Amerikan Başkanında olduğu gibi seçildikten sonraki ilk seyahati gündemi oluşturdu. Bir açılış töreni sırasındaki Suudi Arabistan Kralı Salman ve Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile küre etrafındaki çekilmiş fotoğrafları ya da eşinin giydiği kıyafetler güzide basınımızda hayli geniş yer tutarken; yapılan askeri anlaşmanın da sansasyon merakı dolayısıyla göklere çıkarılması da işin bir başka magazin boyutunu oluşturdu. 

ABD'nin Suudi Arabistan ile 350 milyar dolar tutarında yapılacak olduğunu ilân ettiği anlaşma on yıllık ve hatta daha uzun bir sürece yayılacak. Asıl çarpıcı kısım yani anlaşmanın büyük olduğunun iddia edilmesine sebep olan bölüm tek bir seferde 110 milyar dolarlık satışın gerçekleşme ihtimali. Bu noktada dikkatinizi çekmek isterim gerçekleşme ihtimali ifadesini kullanıyorum. Zira Cumhuriyetçi Parti Senatörü Rand Paul, satışın engellenmesi için Amerikan Senatosu'nda gerekli girişimlerde bulunacağını belirtti. Paul, 2016 yılında da 1,15 milyar dolar tutarındaki Abrams Tankları, ZPTlar ve bunların mühimmat yedek parçaları için gerçekleşen satış için de benzeri bir tavrı takınmıştı. 

Satışın engellenme ihtimali hayli zayıf olmakla beraber, Paul ve benzeri senatörlerin takındığı tavır Trump'ın işinin hiç de kolay olmadığını gösterir nitelikte. Dolayısıyla tek kalemde gerçekleştirilmesi beklenen 110 milyar dolarlık satış Amerikan iç politikasında bir hayli gürültü koparacağa benziyor. Bunun yanı sıra bir başka önemli konu da, geriye kalan 240 milyar dolarlık anlaşmanın, 10 yıla yayılarak ortalama 24 milyar dolarlık dilimler halinde verilmesi. Aslında bu durum Trump döneminde ABD-Suudi Arabistan silah ve mühimmat anlaşmalarında Washington'un ağırlığının düşebileceğini gösteriyor. Zira 2012 yılından beri askeri harcamada atağa kalkan 2013 yılında 67 milyar dolarla zirveyi gören ve GSYH'nın %9'luk kısmını askeri harcamaya ayıran bir ülkeden pay almak için hayli düşük bir rakam. 

Dolayısıyla çok da abartmanın bir âlemi olmamakla birlikte ABD'nin Suudi Arabistan siyasetindeki tek yerinin silah satışı olmadığını belirtmek lazım. ABD'nin hazırladığı 1 trilyon dolarlık alt yapı düzenleme projesinde, Suudi Arabistan firmaları 40 milyar dolarlık bir yatırım yapmaya hazırlanmaktadır. Bunun dışında ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinin petrol mamullerine dayalı ilişkisini ayrıca anmaya ihtiyaç bile yoktur. ABD, 1932 sonrası tabir yerindeyse Suudi Arabistan'ın kurucusu olan bir devlettir. 

Suudi Arabistan siyasetinde bu denli etkisi olan bir ülkenin, Körfez İşbirliği Konseyi üye ülkeleri üzerindeki tesiri de düşünüldüğünde İran'ın çevrelenmesi politikasında en ufak bir değişikliğin olmadığı da açık bir şekilde görülecektir. İki ülke arasında silah satışı anlaşmaları vaka-i adiyeden bir durum iken; güzide basının ve yorumcuların asıl gözden kaçırdığı nokta Riyad'dan Tel Aviv'e gerçekleştirilen direkt uçuştur. ABD başkanlık uçağının bu uçuşuna izin verilmesi, İsrail ile Suudi Arabistan arasında ortaya çıkan güvenlik odaklı ancak zımnî politikaların daha açık bir şekilde sürdürülmesine işarettir. 

Bu yaklaşımın politik sonuçları, sansasyon sever basının silah satışı kadar dikkate alınmamıştır. Bu yüzden de biraz teferruatlı olarak ele alınmayı hak etmektedir. İran tehdidi karşısında Suudi Arabistan ve İsrail, ortak bir tutum sergilemektedir. Her iki ülkenin de ABD ile olan, köklü ilişkileri de dikkate alındığında, tarafların ortak noktasının sadece düşmanları değil, dostları olduğu da görülecektir. Üstelik Suudi Arabistan, 1948'de İsrail'in kuruluşundan itibaren ortaya çıkan kriz ve savaşlarda ya çok düşük sayıda birlikle ve başka ülkelere eklemlenerek çatışmalara dâhil olmuş ya da sadece politik söylem bağlamında bir tutum sergilemiştir. Yani İsrail ve Suudi Arabistan iki ters kutupta duran ülkeler olarak gözükmekle birlikte, düşmanca tavır olarak sergilenebilecek bir davranışa karşılıklı olarak girişmemiştir. Bu durum da zımnî olarak bir işbirliğini de düşündürürken, Trump'ın seyahati sırasında yaşanan direkt uçuş da konunun daha da netleşmesini sağlamıştır. 

Trump, İsrail ziyareti sırasında da geleneksel işbirliği vurgusu yapmıştır. Roosevelt döneminden beri, ABD'nin Orta Doğu güvenliği İsrail'in güvenliğine eşitlenmiş bir durumdayken; ABD ile iyi ilişkiler içinde olan ya da olmak isteyen ülkelerin İsrail ile iyi ilişki geliştirmeme gibi bir alternatifinin olduğunu beklemek de aşırı iyimserlik olacaktır. Trump-Sisi görüşmesi de bölgenin dengeleri açısından bir başka önemli görüşmedir. Görüşme sırasında havada uçuşan karşılıklı iltifatlar ABD-Mısır ilişkilerinin stratejik düzeyinde bir değişme olmadığının en önemli göstergesidir. Sisi'nin darbe ile iktidara gelmesinin o ülkenin iç siyaseti ile ilgili bir konu olduğu meselenin tarafların birlikte uyumlu çalışması durumunda hiç de dikkate alınır bir tarafı olmadığı son temas ile de en açık şekliyle ortaya konmuştur. 

Sonuç olarak Trump, Türkiye'de seçildiği dönemde belirtilen şekliyle değil, gittikçe Amerikan devlet sistemine uyum sağlamaya zorlanan bir başkan olarak, geleneksel Amerikan dış politika uygulamalarını gerçekleştirmektedir. Bu durumun partizan bakış ve analiz araçlarıyla anlaşılamayarak Trump'tan beklenti içine giren kişi ya da gruplar tarafından son ziyaret dolayısıyla daha net anlaşılmasını ummak isterim. Bir ek olarak da; The Washignton Post gazetesinin önemli yazarlarından David Ignatius'un 24 Mayıs 2017'de yazdığı yazıda; Trump'ın, Nixon döneminde yapılan atama ve görevden alma hatalarını yaptığı, Amerikan devlet aygıtının işleyişine dair önemli sorunların ortaya çıkabileceğine dair analizi de dikkate alınmalıdır. Gelecek dönem Amerikan Senatosu ve Temsilciler Meclisi seçimlerinde Trump'ın sıkıntılı bir döneme girmesi muhtemeldir. Dolayısıyla, Trump'ın gerçekleştirdiği Orta Doğu ülkeleri ziyareti konusunda asıl dikkate alınması gereken, siyasi ilişkilerin birbirine perçinlenmiş olması olduğu gibi, Türkiye'de aşırı önem atfedilen başkanlık makamının, ABD için bir temsil mevkii olduğu, pek çok denetleme mekanizmasına tabi tutularak kontrol altında bulundurulduğu da unutulmamalıdır. 

Yorumlar