Trump yemin edip resmen koltuğa oturduğu 20 Ocak 2017’den sonra, Trump ile daha iyi çalışılacağı, Obama’nın iyi işler yapmadığı görüşlerini dile getirenler için kaleme alınmıştı bu ifadeler.
Bu yeni günde ABD’nin pozisyonu nedir Suriye konusu ile ilgili olarak. ABD;
1.IŞİD’in çevrelenmesi ve mümkünse yok edilmesi
2.Bölgede en düşük seviyede Amerikan askeri varlığı ile hareket edilmesi
3.ABD’nin müttefik olarak seçtiği unsurların desteklenmesi
4.İki ve üçüncü maddelere dayalı olarak da en az ekonomik ve askeri kayıpla sorunu çözme girişimi merkezinde hareket etmektedir.
1) IŞİD’in çevrelenmesi ve mümkünse yok edilmesi stratejik hedefinden ABD vazgeçmedi. Obama zamanında da bu vardı, Trump zamanında da var.
2) Bölgede yani Suriye’de özellikle ABD’nin ilgi alanı olan ülkenin kuzey kesiminde en düşük Amerikan askeri varlığı ile hareket ediliyor. Yani bölgede ABD özel kuvvet personeli, başta CIA olmak üzere istihbarat personeli mevcut. Düzenli birlik harekâtı için bir konuşlanma söz konusu değil. Bu Obama zamanında da böyleydi, Trump da bu şekilde bir politika izliyor.
3) ABD Özel Kuvvet ve istihbarat personeli ile Suriye’nin kuzeyinde PYD’nin silahlı kanadı YPG terör örgütünü destekliyor. Bu noktada bir not düşelim, ABD’nin CIA eliyle Özgür Suriye Ordusuna yaptığı mühimmat silah ve lojistik desteğini, ÖSO’nun eski adı Nusra Cephesi olan Şam Fetih Cephesi ile ilişkisini bitirmediği için, kestiği ifade ediliyor. Eğer bu doğru ise YPG bölgede çok daha avantajlı bir hale gelecektir. Bu Obama zamanın da böyleydi, Trump da bu şekilde bir politika izliyor.
4) ABD, Obama dönemi ile başlayan, oğul Bush döneminde yaşanan ekonomik sorunların aşılması politikası dönemine girmişti. Trump bu süreci Amerika’yı yeniden büyük yapalım sloganı ile sürdürmeye kararlı olduğunu belirtti. ABD’nin ekonomik olarak rahatlaması için de daha az askeri yükün altına girmesi gerekiyor. NATO üyelerine yapılan GSYH’nın %2’lik kısmının askeri harcamaya ayrılması çağrısı da bu yüzden, Suriye’ye, Afganistan ve Irak işgallerinin aksine asker gönderilmemesi ve bir işgal politikasının yürütülmemesi de bu yüzden. Bu Obama zamanında da böyleydi, Trump da bu şekilde bir politika izliyor.
Buraya kalan olan bölüm, 24 Şubat 2017 tarihinde yayımlanan Yeni Bir Günün Şafağı başlıklı yazımdan aynıyla alıntıdır. Şu cümleyi de alıp öne çıkaralım “BU NOKTADA BİR NOT DÜŞELİM, ABD’NİN CIA ELİYLE ÖZGÜR SURİYE ORDUSUNA YAPTIĞI MÜHİMMAT SİLAH VE LOJİSTİK DESTEĞİNİ, ÖSO’NUN ESKİ ADI NUSRA CEPHESİ OLAN ŞAM FETİH CEPHESİ İLE İLİŞKİSİNİ BİTİRMEDİĞİ İÇİN, KESTİĞİ İFADE EDİLİYOR. EĞER BU DOĞRU İSE YPG BÖLGEDE ÇOK DAHA AVANTAJLI BİR HALE GELECEKTİR. BU OBAMA ZAMANIN DA BÖYLEYDİ, TRUMP DA BU ŞEKİLDE BİR POLİTİKA İZLİYOR.”
Ben Amerikanca çeviri aşırmalarıyla üretilmiş Trump döneminin başlamasıyla ifade edilen, yeni bir gün lafından ziyade hasbehas Türkçe tabirle karşılık vereyim; dilimde tüy bitti ey ehli vatan! Şimdi yukarıdaki paragrafın büyük harflerle yazılan son cümlesine geri dönelim. Bölgede YPG’nin avantajı artacaktır diyorum. Sonuç ne oldu? Şimdi ağır silahlar da veriliyor. Arttı mı? Sanırım YPG’nin avantajının artmadığı yönünde görüş bildirecek insan sayısı hayli azdır. Bir grup zevat, aslında PYD’nin bir siyasi yapılanma, YPG’nin onun “haklarını savunan” silahlı gücü olduğu yönünde köşeden yazılar döşenmeye başlamış bile.
Yaklaşık 2010’dan beri ABD’nin Suriye politikası hakkında kalem oynatıyorum. Tam yedi yıl olmuş. Artık gerçekten lafın bittiği yerdeyiz. Yine kürsülerden hamasi nutuklar atan politikacıları dinleyip, onların peşine takılan partizanların geleceğe dair hayal dolu içi boş ifadelerine şahit olacağız. Bu fasit daire devam edip duracak. Meselenin özü ekonomi-politik. Üretime dayalı bir ekonomi, güçlü ve kararlı bir askeri güç kullanımı ve güç dengesi politikası. Devletin bekası meselesi buna dayanır. Tabii anlamak isterseniz.