Özdemir Akbal Özdemir Akbal @ozdemirakbal

Hava Saldırısının Ardından

28 Nisan 2017
“ Amerikan Dış Politikası rasyoneldir. Amerikalı siyaset yapıcılar, PYD'yi ehveni şer olarak destekliyor. Türkiye'nin kararlılığı devam ettikçe PYD'nin rolü azalacak ve daha sınırlı bir hale gelecektir. Burada asıl konu IŞİD ile mücadele konusundaki kararlılıktır. „
Hava Saldırısının Ardından

Geçen haftaki yazımın son cümlesinden bir alıntıyla başlayayım; “Türkiye Irak'ın kuzeyinde de (daha önceki kısımlarda Suriye'nin kuzeyi için de aynı öneri sunulmuştu), akılcı diplomatik uygulamalar ve küçük savaş yöntemleriyle asimetrik bir güç olarak olayın yönlendiricisi konumunda bulunabilir.” 

Türkiye'nin Sincar ve Karaçok'ta bulunan bölücü örgüt mevzilerine düzenlediği hava saldırısı uluslararası alanda da geniş etki uyandırdı. Uzun bir dönemden beri Suriye'nin kuzeyinde mukim bulunan PYD terör örgütünün silahlı kanadı YPG ve Irak'ın kuzeyini zaten mesken tutmuş olan terör örgütü unsurlarının bağlantısı kesilmiş oldu. Bu Türkiye açısından çok önemli bir stratejik hamle. Zira söz konusu saldırı ile;
1) Irak'ın Kuzeyi ile Suriye'nin Kuzeyi arasında irtibat hattı ortadan kaldırıldı,
2) ABD ve Rusya ekseninde desteklendiğini düşünen PYD, tam koruma altında olmadığını gördü,
3) Türkiye düzenlediği saldırı ile bölgedeki gücünü göstermeye “başladı”.

Irak'ın Kuzeyinden, Suriye'nin Kuzeyine önemli sayıda teröristin geçtiği bilgisi artık sosyal medya seviyesinde bir bilgi haline dönüşmüştü. Düzenlenen hava saldırısı ile bir müddet de olsa bu geçiş akamete uğradı. Siyasi olarak bundan daha önemli olan ise, hava saldırısında yanlışlık sonucu öldürülen ve yaralanan peşmergeler dolayısıyla Irak'ın Kuzeyindeki federe yapı ile Türkiye Cumhuriyeti arasında bir krizin gerçekleşmemesi; aslında söz konusu federe yapının siyasi pozisyonu ve gücünün ne seviyede olduğu hakkında da bir bilgi veriyor. 
ABD ve Rusya tarafından, PYD her ne kadar ortak ve benzeri gibi tanımlamalarla ileri sürülmeye çalışılsa da, bir terör örgütü. Yani bir devlet ile mukayese edilemeyecek seviyede bir yapı. Buna ek olarak, Türkiye'de algılananın aksine, Kürt siyasi hareketi mono blok bir yapı değil, içinde birbirine rakip olan pek çok bileşeni bulunduran az organize olmuş ve sadece silahşor olarak belli dönemler için desteklenen bir siyasi gruplar bileşeni. Son saldırıda Barzani ve yandaşlarının gıkının bile çıkmaması bu kanaati de güçlendirir nitelikte. Buna ek olarak; PYD “eş” Başkanı Salih Müslim'in; Türkiye'nin 26 uçakla bir hava operasyonu yapmasını beklemedikleri yönündeki açıklaması operasyonun sürpriz etkisini de ortaya koyuyor. YPG sözcüsü Nesrin Abdullah'ın açıklaması ise trajikomik bir ifade içeriyor. Abdullah, Türkiye'nin meşru müdafaa hakkını; uluslararası hukuka aykırı olarak değerlendirdi ve ABD'nin düşük tonlu açıklamalarını Türkiye'ye verilen bir destek olarak tanımladı. Rusya ise konu ile ilgili olarak klasik bir iki yorumun dışında başka bir vaziyet almadı. Her zaman belirttiğim gibi, Türkiye küresel etki uyandırabilecek bir bölgesel güç. Hezeyanlı partizan ifadelerin bir kısmında bulunan dünya liderliği iddiası da, bir başka hezeyanlı partizan ifadenin içeriğinde olduğu gibi bitmiş, mahvolmuş bir güç de değil. Türkiye önemli bir bölgesel güç ve bu gücüyle de küresel etkiler uyandırabilir. Son saldırı da bunun en net örneğidir. İşte tam bu noktada yukarıda yazdığım üçüncü madde devreye giriyor. 

Türkiye düzenlediği saldırı ile bölgedeki gücünü göstermeye "başladı". Dikkat ediniz başladı ifadesi tırnak içine alındı. Başlamak önemli ama sürdürmek, sürdürebilmek ondan daha önemli. Türkiye Cumhuriyeti Devleti hem hava gücü ile hem de özel operasyon yeteneği ile dünyanın sayılı ülkeleri arasında. Tehlike vukuu buldukça, bertaraf edilmesi için hem hava saldırılarının hem de özel operasyon faaliyetlerinin yapılacağını müttefiklerin ve komşuların bilmesi çok önemli. Bu aynı zamanda ABD ve Rusya'nın bölgede bulunan terör örgütlerine vereceği desteğin de önünü kesecek bir alan yaratacak. Ancak, bu saldırının ardından hedef yapılar toparlanmaya başlar ve önleyici saldırılar devam etmezse; Türkiye'nin tek atımlık kurşunu olduğunu düşünen terör örgütleri gemi azıya alabilir. Bu yüzden, ABD ve Rusya'nın bilgilendirilerek Türkiye'nin meşru müdafaa hakkını, önleyici saldırılar çerçevesinde devam ettirmesi önemlidir. 

ABD'nin bu saldırıyı düşük seviyeli ifadeler ve bölgedeki zabitlerini PYD yapısı içinde bulunan şahıslarla görüştürme şeklinde geçiştireceği açık. Türkiye'nin kararlığı sürdürüldüğü takdirde PYD ve benzeri örgütlerle ABD'nin ortaklığının seviyesi de giderek düşecektir. Bu noktada Türkiye'ye; kararlılığını sürdürmek düşüyor. ABD'nin Türkiye'de yaratılan algıyla, şartlar ne olursa olsun, “Kürtler”e destek vereceği görüşü, Amerikan politikasının tanınmaması ve biraz da dikkat çekme amacı üzerine kurulu, boyalı basın davranışı. Zira Amerikan dış politikası sevme ya da sevmeme üzerine kurulu değildir. Amerikan Dış Politikası rasyoneldir. Amerikalı siyaset yapıcılar, PYD'yi ehveni şer olarak destekliyor. Türkiye'nin kararlılığı devam ettikçe PYD'nin rolü azalacak ve daha sınırlı bir hale gelecektir. Burada asıl konu IŞİD ile mücadele konusundaki kararlılıktır. Unutulmamalıdır ki, Türkiye bölge siyasetinin kilit taşıdır. Bölgesel güç olarak Türkiye'ye rağmen ve Türkiye'siz bir faaliyetin gerçekleşme ihtimali yoktur. 

Yorumlar