Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

NATO Genel Sekreteri'nin ABD Ziyareti ve Avrupa Birliği

11 Nisan 2017
NATO Genel Sekreterinin ABD Ziyareti ve Avrupa Birliği

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg bugün (11 Nisan 2017) ABD’ye gidiyor; bu ziyaret iki gün sürecek. Genel Sekreter Stoltenberg yarın ABD Başkanı Trump ile ortak bir basın açıklaması yapacak.Gelecek ay içinde de Trump’ın Brüksel’de NATO Karargahını ziyaret etmesi planlanıyor.

Bu iki ziyaret NATO’nun geleceğine dair verilecek sinyaller açısından oldukça önemli. Zira ABD Başkanı Trump NATO karşıtı olduğu yönünde bir imaj çizdi; aslında bu imaj Trump’ın uluslararası siyasette çok taraflılığa karşı şüpheciliğinin bir uzantısı olarak okunmalı. Trump NATO’yu “modası geçmiş” bir örgüt olarak tanımlamıştı; Avrupalı müttefiklerini de ortak güvenlik ve savunmanın maliyetine katlanmamakla itham etmişti ve bu noktada haklıydı.

Dolayısıyla günümüzde Batı dünyasının Trump’ın başkanlığı ile birlikte birbirleriyle ilintili iki sorunu oldu.

Birincisi: NATO mevcudiyetini sürdürebilecek mi?

İkincisi: Avrupa Birliği kendi ortak ordusunu oluşturmalı mı?

Aslında birinci sorunun cevabı net; NATO varlığını elbette sürdürecek. Zira uluslararası konjonktür böyle bir güvenlik ve savunma örgütünün kendini feshetmesine imkan verecek durumda değil. İkincisi Trump’ın NATO karşıtı söylemlerine karşı yakın siyasi çevresinden NATO’ya destek mahiyetinde açıklamalar geliyor. Yani ABD yönetimi NATO’yu gözden çıkarmayacağı sinyalini açıkça vermekte.

Ancak ikinci sorunun cevabı net değil. Avrupa Birliği’nin ortak dış ve güvenlik politikası ile güvenlik ve savunma politikası var elbet. Ancak bu politikalar henüz ortak Avrupa ordusu oluşturma seviyesine gelecek şekilde olgunlaşmadı. Ancak NATO mevcudiyetini sürdürecek olsa bile Avrupa Birliği içinde ortak ordu çağrıları daha da yoğunlaşmaya başladı. Komisyon Başkanı Juncker Avrupa Birliği’nin kendi değerlerini koruyabilmek amacıyla bir orduya sahip olması gerektiğini açıkça belirtmiştir ve bu görüşü entegrasyon hareketinin öncüsü Almanya tarafından da desteklenmektedir. Almanya’nın verdiği desteği özellikle belirtmemim sebebi, entegrasyon hareketinde Almanya’nın istemediği hiçbir gelişmenin olamayacağı gerçeğidir.

Trump ile Avrupa’da ortak ordu çağrılarının yoğunlaşmasının nedeni Trump’ın Avrupa Birliği açısından öngörülebilir bir siyasetçi olmaması; dolayısıyla ABD’nin liderliğindeki NATO’nun mevcudiyeti olmasa bile güvenilirliğinin sorgulanır hale gelmesidir. Christian Molling ifadesiyle Trump’ın ağzından bir kere NATO için” modası geçmiş örgüt”  sözü çıkmıştır; artık Brüksel fazlasıyla hassas ve gergindir.

Avrupa Birliği’ndeki bu hassasiyet ve gerginlik kısa  vadede giderilebilecek gibi de görünmüyor. Bu koşullarda Brüksel’in iki yönlü düşünmesi gerekiyor. Birinci yön NATO; ama sadece ABD yönetiminin NATO’ya dair tavrı değil; ayrıca NATO üyesi Avrupa Birliği devletlerinin NATO yükümlülükleri konusunda pozisyonları da düşünülmeli ve tartışılmalı. Bilindiği gibi savunma harcamalarının GSYH’nın % 2’si olması NATO yükümlülüğü; oysa Avrupa Birliği içinde bu yükümlülüğü sadece Birleşik Krallık, Yunanistan, Estonya ve Polonya karşılıyor. Sonuçta bu Trump’ın NATO karşıtı pozisyonunu güçlendirici önemli bir faktör. Bu noktada Avrupa Birliği, NATO üyesi üyelerinin yükümlülüklerini yerine getirmesi ya da artırması için bir girişimde bulunabilir; “girişim” diyorum, zira ortak dış ve güvenlik politikası ile ortak güvenlik ve savunma politikası hükümetlerararası niteliğini sürdürmektedir. İkinci yön ise Avrupa Birliği yönü. Burada sorulması gereken sorular şunlar: Avrupa Birliği üye devletleri ortak bir ordu oluşturmaya niyetli mi; niyetleri varsa bile kapasiteleri var mı? NATO yükümlülüklerini karşılamayan/karşılayamayan Avrupa Birliği devletleri bir ortak ordunun maliyetini karşılayabilir mi?

Avrupa federalistlerinin fazlasıyla arzuladığı ortak orduya yönelik şüpheci yaklaşımlar da  egemenlik meselesi konusunda yoğunlaşıyor; bazı çevreler gibi Avrupa ordusu konusunu fantezi olarak nitelendirmesem de,  böylesine “high politics” bir konuda devletlerin egemenlik yetkilerini kısmen bile olsa devretmesinin kolay olmadığını belirteyim. Üstelik “ortak ordu” kavramı da tartışmalı bir kavramdır. “Ortak ordu” ifadesi ile kastedilenin ne olduğu öncelikle açıklığa kavuşturulmalıdır; zira NATO bile ortak bir ordu değildir.

 

 

Yorumlar