25 Mart 2017 tarihi Avrupa entegrasyon hareketi adına çok önemli bir tarihin 60. Yıldönümü. Zira 25 Mart 1957 tarihinde Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu kuran Roma Antlaşması sınırsız süreli olarak akdedildi ve Avrupa Ekonomik Topluluğu, Avrupa Kömür Çelik Topluluğu ile Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu’na nispetle Avrupa entegrasyon hareketinin temel taşı oldu.
Bu tarihte Avrupa Birliği’ne üye devletlerde konferanslar, seminerler, konserler gibi çeşitli aktiviteler aracılığıyla kutlamalar yapılacak. Ancak Brüksel 25 Mart 2017 tarihini bir kutlama gününe dönüştürmek yerine, Avrupa Birliği’nin geleceğinin yoğun olarak tartışılacağı bir sürecin başladığı güne dönüştürme niyetinde. Üstelik Roma Antlaşması’nın imzalanışının 60. Yıldönümünü özel kılan bir gelişme var: Brexit. Zira Avrupa Birliği açısından şok bir karar olan Brexit Avrupa entegrasyon hareketinin geleceği için karamsar öngörülere neden olmakta.
Brexit hem Birleşik Krallık hem de Avrupa Birliği açısından dikkatle yönetilmesi ve her iki taraf için de en az zararla kapatılması gereken bir süreç. “En az zarar” ifadesini kullanıyorum; çünkü görünen o ki bu süreç niteliği itibarıyla taraflar için kazançla kapatılacak bir süreç değil.
İşte bu koşullar altında Roma Antlaşması’nın 60. Yıldönümünü Birliğin geleceğinin tartışılacağı süreci açacak bir fırsata dönüştürmek isteyen Avrupa Komisyonu dün (1 Mart 2017) Avrupa Birliği’nin Geleceğine Dair Beyaz Kitap’ı açıkladı.
Avrupa Komisyonu’nun Beyaz Kitap’ında Avrupa Birliği’nin geleceğine dair beş senaryo yer alıyor.
Birinci senaryonun ismi “Carry On”: Bu senaryoda Avrupa Birliği’nin işleyişinde küçük adımlarla atılacak değişiklikler ile aşamalı bir ilerleme öngörülüyor.
İkinci senaryo- “Sadece Tek Pazar”: Bu senaryoda sadece Tek Pazar’ın sorununun çözümüne odaklanmış bir Avrupa Birliği tasarısı var.
Üçüncü senaryo- “Daha Fazlasını İsteyen Daha Fazlasını Yapar”: Bu senaryoda iç ve dış güvenlik, vergilendirme ve sosyal politikalar gibi politika alanlarında daha ileri entegrasyon isteyen devletlerin kendi aralarında koalisyon kurması öngörülüyor.
Bu senaryo 1990’lı yıllarda Avrupa gündemini işgal eden “derinleşme-genişleme ikilemi” tartışmalarında bir çözüm mahiyetinde karşımıza çıkan farklılaşan Avrupa yaratmaya yönelik.
Dördüncü senaryo- “Daha Azını Daha Etkili Yap”: Bu senaryoda öncelikli sorunları tespit eden ve bu sorunlara etkili çözüm üreten Avrupa Birliği tasarlanıyor.
Ancak bu senaryo Avrupa Birliği’nin yetki alanı kapsamının daraltılması olarak okunabilir.
Beşinci senaryo-“Beraber Daha Fazlasını Yap”: Bu senaryoda Avrupa Birliği’nin yetkileri artırılıyor ve iklim değişikliği gibi küresel sorunlarda münhasıran üye devletlerin adına konuşabilecek Avrupa Birliği tasarlanıyor.
Beşinci senaryo Avrupa Federal Devleti’nin oluşumuna yönelik bir senaryo olarak okunabilir.
Önümüze beş farklı senaryo koyan Avrupa Komisyonu hangi senaryoyu savunuyor? Beyaz Kitap’ta Komisyon’un tercihini net olarak belirtmekten kaçındığını görüyoruz. Zaten Komisyon’un amacı kendi tercihini açıklamak ya da empoze etmeye çalışmak değil, Avrupa’nın geleceğine ilişkin tartışmaları başlatmak ve şekillendirmek.
Üstelik unutulmaması gereken bir nokta var; Avrupa Birliği’nin geleceği gibi çok önemli ve üye devletlerin egemenlik alanlarını ilgilendiren bir konuda Komisyon’un kendi tercihini üye devletlere empoze etme gibi bir durumu söz konusu olamaz.
Bu yazıyı şu ifade ile bitirmek istiyorum. Kurucu Antlaşmaların, Kurucu Antlaşma değişikliklerinin ve dolayısıyla Avrupa entegrasyon hareketinin efendileri üye devletlerdir!