3 Şubat 2017 tarihinde yayınlanan “What Steve Bannon Really Wants?”[1] başlıklı yazının başında “Trump ABD için ne istiyor?” sorusu soruluyor ve cevap olarak ise “destekçileri bilmiyor, partisi bilmiyor, hatta kendisi bile bilmiyor” yanıtı veriliyor.
Aslında yazının bu şekilde başlaması ABD siyasetini yakından takip edenler açısından şaşırtıcı değil; zira “Trumpism” olarak adlandırılan yaklaşım Trump’ın ifadesiyle “kimse gerçekten bilmiyor?” yaklaşımı. Bu durum da ister istemez Sokrates’e atfedilen “bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir” sözünü akla getiriyor. Ancak “What Steve Bannon Really Wants?” başlıklı yazının devamında Trump ABD’si adına bir bilen olarak Steve Bannon’a işaret ediliyor.
Steve Bannon Trump’ın baş danışmanı. Daha önce finans ve sinema sektöründe kariyer yapan Steve Bannon 2012 yılında online haber sitesi Breitbart News’i devralması ve özellikle de bu online haber sitesini “dövüş kulübü”[2] olarak tanımlaması ile dikkatleri üzerine çekti. “Dövüş” kavramı doğal olarak “kiminle dövüş?” sorusunu akla getiriyordu ve Bannon’un yanıtı basitti “kurulu düzen”. Dolayısıyla kurulu düzeni yıkmayı ifade eden “Bannonism” kavramı oluştu.
Kısaca Paul Mcleary’ın ifadesiyle “Bannonism” yeni siyasi ve kültürel gerçeklikler oluşturmak amacıyla var olan düzeni yıkmak demek.[3]
Guilford ve Sonnad, Bannon’un stratejisinin üç temel özelliği olduğuna dikkat çekiyorlar. Birincisi kapitalizmin eleştirisi; ikincisi milliyetçilik ve üçüncüsü “Hıristiyan-Yahudi değerleri”. Bannon iddia edildiği gibi Trump’ı kontrol edebiliyorsa, Beyaz Saray’da hakimiyet kurmuşsa ve kimsenin bir şey bilmediği ortamda bir bilen ise, bu üç ayak üzerinde yükselen “Bannonism” ABD iç ve dış siyasetinin de yönlendiricileri olacaktır.
Dolayısıyla uluslararası toplum, “kimse gerçekten bilmiyor” söylemli “Trumpism”in yarattığı belirsizlik ortamından, bu belirsizlik perdesini aralayacak “Bannonism” üzerine düşünerek ve “Bannonism”in ABD dış politikasına yansımalarını tartışarak uzaklaşabilir.
Bannon’un kapitalizme yönelik eleştirileri, göç hareketleri ve İslam karşıtlığı üzerinden yükselen milliyetçi tavrı ve “Hıristiyan-Yahudi değerlere” vurgusu Trump döneminde ABD dış politikasının hangi unsurlar karşıtlığı ve yanlılığı üzerinden şekilleneceğini gösteriyor zaten. Bannon’un etkisiyle [4] Trump’ın yedi devlet vatandaşlarına seyahat yasağı getirmesi ve son olarak da İsrail-Filistin sorununda “tek devletli çözüme” açık olduğunu ifade etmesi[5] bu açıdan önemli örnekler.
Diğer taraftan Bannon Avrupa federalistleri açısından da bir “tehdit” olarak algılanmakta. Belçika eski Başbakanı ve Avrupa Parlamenteri Guy Verhofstadt Steve Bannon’un ABD yönetimi üzerindeki “muazzam” etkisine işaret ederek, Avrupa Birliği’nin Washington’da hiç olmadığı kadar az dosta sahip olduğunu belirtmiştir. Daha da önemlisi Guy Verhofstadt Avrupa Birliği’nin karşılaştığı varoluşsal tehditler arasında Trump yönetimini de saymıştır.[6] Trump ve Bannon’un Brexit konusunda Birleşik Krallığa verdiği destek de Washington’un Avrupa Birliği’ni dağıtma hedefinde olduğuna yönelik savları desteklemektedir.
Guy Verhofstadt Steve Bannon’un “muazzam” etkisi altında olduğunu ileri sürdüğü ABD yönetimini Avrupa Birliği için varoluşsal tehdit olarak tanımlaması abartılı gelebilir ama Guy Verhofstadt dahil Avrupa federalistlerini kaygılandıracak veriler mevcuttur. Zira Trump yönetimi ile Avrupa aşırı sağı arasında kurulan bağ son ayların dikkat çeken gelişmelerinden biridir. Batı basınında son günlerde Hollanda’da aşırı sağın temsilcisi Geert Wilders’ın Breitbart ile bağlantısı tartışılmaktadır. Breitbart denince akla Bannon, Bannon denince de akla Avrupa Birliği karşıtlığı gelmektedir. Zira Bannon Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılma kararına övgüler yağdırmakta ve Brexit kararını takip ederek Avrupa Birliği’nden ayrılmak isteyecek diğer üye devletlere de desteğini açıklamaktadır.
Dolayısıyla kurulu düzen karşıtı “Bannonism” Avrupa Birliği açısından Avrupa Birliği karşıtlığı demektir. Bu karşıtlığın söylem düzeyini aşarak eyleme dönüşmesi riski, Kongre üyesi Steve King’in Trump’ın Batı medeniyetini restore edeceğini ifade etmesi ile görünürlük kazanmıştır. Batı medeniyeti ABD’nin yanında Avrupa’yı da içerdiğine göre ABD’nin Avrupa’yı restore etmesi nasıl gerçekleşecektir? İşte bu sorunun cevabı “Bannonism”i benimsemiş ve benimseyecek olan Avrupa aşırı sağının önümüzdeki seçimlerdeki başarısında yatmaktadır.
Ancak Bannon etkisi altındaki ABD’nin ve Avrupa aşırı sağının “restore” etmek kavramı Avrupa federalistleri açısından “parçalamak” ile eş anlamlıdır.
[1] Guilford ve Sonnad, What Steve Bannon Really Wants?, https://qz.com/898134/what-steve-bannon-really-wants/, 3 Şubat 2017
[2] Steve Bannon: Who is Trump's key adviser?, http://www.bbc.com/news/election-us-2016-37971742, 6 Şubat 2017
[3] Paul Mcleary, Bannonism: Chaos or Part of a Plan, http://foreignpolicy.com/2017/02/09/sitrep-bannonism-chaos-or-part-of-a-plan-russia-bristles-at-nato-deployments-moscows-new-syria-buildup-the-battle-for-raqqa-new-iranian-missile-test-rebel-leaders-in-ukraine-ending-u/, 9 Şubat 2017
[4] Steve Bannon’s own words show sharp break on security issues, http://www.usatoday.com/story/news/2017/01/31/bannon-odds-islam-china-decades-us-foreign-policy-doctrine/97292068/,31 Ocak 2017
[5] Donald Trump says he 'can live' with one-state solution to Israel-Palestine conflict, http://www.telegraph.co.uk/news/2017/02/15/donald-trump-says-can-live-one-state-solution-israel-palestine/, 15 Şubat 2017
[6] Donald Trump and Steve Bannon 'pose existential threat to EU,' says chief Brexit negotiator, http://www.telegraph.co.uk/news/2017/01/30/donald-trump-steve-bannon-pose-existential-threat-eu-says-chief/, 30 Ocak 2017