Terörle mücadele operasyonları içerisinde en zorlusu meskûn mahal çatışmalarını içeren operasyonlardır. Zira çatışma alanı kimin nereden çıkacağının belli olmadığı, üstelik de sivil can kaybı ihtimalinin hayli yüksek olduğu, atış destek vasıtalarının da kısıtlı şartlarda kullanıldığı bir yerdir. Bu ifadelere istinaden Musul'da meskûn mahal şartlarında bir hayli hızlı ilerleyen bir terörle mücadele operasyonu görüyoruz. Zira artık kırsal alan operasyonlarının yerini meskûn mahal operasyonları aldığı halde kısa süre zarfında önemli bir ilerleme kaydedildi.
Bu ilerleme sonucunda ABD'nin IŞİD ile mücadele özel temsilcisi Brett McGurk, Irak Merkezi hükümetine ve ordusuna teşekkür etti. Bu cümlede iki önemli ayrıntı mevcut. İlki, Türkiye'deki medyada Obama'nın Suriye temsilcisi vs. gibi isimlerle adlandırılan McGurk'un Trump döneminde de görevde en azından bir süre daha kalacağının görülmesi. Yani temsilci Obama'nın değil Amerikan devletininmiş. İkincisi ise, Amerikalı yetkililer tarafından Peşmergenin Irak'ın kuzeyindeki operasyonda çok da öne çıkarılmaması. Hem Suriye'nin kuzeyinde hem de Irak'ın kuzeyinde IŞİD ile mücadele konusunda hayli önem atfedilen ve üzerine strateji oluşturularak Ekim-Kasım 2014 döneminde defalarca geçişlerine izin verilen peşmerge Musul meselesinde çok ön plana çıkarılmadı.
Türk yetkililer Musul konusunda Barzani ile irtibat kurma çabasına girdiklerinde de bizzat Barzani tarafından adres olarak Irak Merkezi Hükümeti gösterildi. Bütün bunlar birleştirildiğinde; ABD için Irak'ın kuzeyi alternatifinin özellikle IŞİD meselesi için daha zayıf; buna nazaran Merkezi hükümetin ise daha güçlü bir ortak olarak öne çıktığını tespit etmek mümkün.
Bu kısım işin Musul operasyonu özelinde olan kısmı. Ancak IŞİD'le mücadelenin bir de Suriye ayağı var. Bu noktada ABD ve Rusya için YPG halen en bir önemli alternatif halinde. Aynı durum Peşmerge için Irak'ın işgali döneminde geçerliydi. Yani ABD açısından bakıldığında; stratejik çıkarları uygun düştüğü vakit mümkün olduğunca politik uygulamalarını gerçekleştirebileceği güçlerle ortak ve yönlendirici olarak çalıştığı görülmekte. Dolayısıyla Türkiye'deki analizlerde bir değişmez bağlılık ya da karşılıklı sevgi gibi yaklaşımlar üzerinden tanımlanan ilişkilerin geçersiz olduğu ortaya çıkıyor. Suriye'nin kuzeyinde ABD özel kuvvetler birimleri ve istihbarat desteği ile YPG'nin yanında yer alıyor ve stratejik çıkarlarının gerçekleşmesi için onları şu an destekliyor.
Son dönemde medyada konu olan uçuşa yasak ve tampon bölge oluşturulması için Trump idaresinin verdiği talimat da Esad'ın devrilmesinden ziyade, Suriye'nin kuzeydeki hava sahasının ABD çıkarları çerçevesinde IŞİD'in faaliyetlerinin çevrelenmesi ya da en azından azaltılması amacını taşıyor. Bu stratejide temel aktör de tekrar ifade edelim YPG olacak. Üstelik Rusya da YPG'nin desteklenmesi için herhangi bir karşı pozisyon belirlemeyecektir. Dolayısıyla ABD'nin ne Irak'ın kuzeyindeki politik duruşuna bakarak Suriye'nin kuzeyini, ne de Suriye'nin kuzeyindeki politik duruşuna bakarak Irak'ın kuzeyindeki faaliyetlerini analiz etmek mümkün olamaz. Zira ABD Irak'ta yapısı daha kuvvetli olan Merkezi Hükümet ve İbadi ile irtibat kurabiliyorken, Suriye'de Esad ile bir irtibatı yoktur. Bu değişkenler de ABD'nin iki ayrı bölgede “Kürt” güçlerle politika yürüttüğü söyleminin ayrıntılı olarak incelenmeden analiz edilmesi hayli eksik sonuçlu tespitlere yol açacaktır.
Dolayısıyla, ABD, Irak'ta merkezi hükümetle IŞİD ile mücadele konusunda ortak bir paydada birleştiği için Irak'ın kuzeyindeki faaliyetleri Irak ordusunu merkeze alarak yürütmekte ve Barzani de bu duruma uymaktadır.
Gelecek dönemde dengeler bu şekilde devam ederse, Irak'ın kuzeyindeki defacto yapı için tehlike çanlarının çalma ihtimali kuvvetlenecektir. Zira ABD ve Rusya'nın bölgesel güvenlik için arayışları güvenilir ortaklardır ki bunların da devlet yapıları olması son derece mantıklıdır.
Suriye meselesinde süreç biraz daha karışıktır. Çünkü ABD Irak'takinin aksine Suriye hükümeti ile şu an için irtibat halinde değildir. Bu durum, ABD için en önemli alternatif olarak YPG'nin öne çıkmasını sağlamaktadır. Rusya'nın YPG desteği de ABD'nin destekleme politikasını sürdürmesini kolaylaştırmaktadır. Ancak Astana süreci ile birlikte Esad'ın bir dönüşüm hükümetine razı olması durumu söz konusu olursa gidişat Suriye için de farklılaşabilir. Böyle bir durumda Esad, ABD tarafından da dikkate alınmak zorunda kalınan bir aktör olacağı için; YPG stratejisi yerine, Suriye hükümetiyle irtibat tercih edilebilir.
Bu durumun bir benzeri Irak'ta gerçekleşmiştir. Maliki'den sonra İbadi'nin iktidara gelmesi gidişatı değiştirmiştir. Bu noktadan hareketle Türkiye stratejik çıkar olarak, muhalifleri Esadlı bir dönüşüm hükümetine ikna etmeli, bundan sonraki süreçte de YPG'nin alternatifi olarak Suriye Devlet güçlerinin olduğunu bunun da demokratik dönüşüm sayesinde Esad döneminde olduğunun aksine uluslararası sisteme entegre olabilecek bir yapıya sahip olduğu tezini tüm kuvvetiyle savunmalıdır.