Neredeyse altıncı yılına girecek olan Suriye iç savaşında artık bir dönüm noktasına gelindi. Bu nokta; hem Esad güçleri hem de muhalifler için moral motivasyon değerine sahip olan Halep'in ele geçirilmesi ile tanımlanıyor. Uzun bir dönemdir, çeşitli muhalif güçlerin bir çeşit koalisyon birliği oluşturarak elde tuttuğu Halep, Rusya'nın Esad rejimine verdiği politik ve askeri desteğin yoğunlaşmasının ardından el değiştirdi. Bir tapu kadastro memuru tavrıyla kuzeyden güneye; güneyden kuzeye ellerinde çubuklarla sopalar çizen analistler için de artık Bab'a düzenlenecek bir operasyonun pek anlamı kalmadığını söylemek mümkün. Esad'ın elde ettiği bu büyük avantaj ile Suriye'nin iç meselesi olmaktan çıkıp, bir uluslararası müdahale ve sorun alanı haline gelen bu coğrafyada, yakın zamanda politik olarak önemli değişiklikler yaşanacak.
Adeta bir pembe dizi ya da ucuz macera filmi kıvamında numaralarla tanımlanan Cenevre görüşmelerinde, son etapta Esad ve Rusya masaya hayli güçlü bir şekilde oturacak. Buna mukabil, ABD yeni yönetiminin açıkladığı ve eski yönetiminin de yaptığı gibi konu ile derinlemesine ilgili olmayacak. ABD'nin bölgedeki önemli müttefikleri ve Esad'ın askeri bir müdahale ile devrilmesi konseptinin ısrarlı talepkârları olarak Türkiye - Suudi Arabistan ve Katar üçlüsü de çoktan söylem değiştirmiş durumda. Hatta bu üçlü de artık eski bağlılığına sahip değil. Başta Türkiye olmak üzere tüm taraflar Esad'ın bir askeri operasyonla gitmeyeceği gerçeğini görmüş durumda. Yakın zamanda söylem bağlamında gerçekleştirilen bir girişim bile o kadar hızlı geri döndü ki; hızına kimse yetişemedi. Bu durum aslında gelecekteki dış politika ve sosyoloji politik gibi alanlar için de önemli bir çalışma sahasını oluşturacak. Özellikle söylem ve eylem bütünlüğünün nasıl olmaması gerektiği konusunda önemli dersler çıkarılacak bir alan Suriye meselesi. Taraflar muhtemelen Halep'te bir sukût sağlandığında masaya oturmaya çalışacaklar.
Cenevre'de ya da başka bir yerde kurulacak bu masada Suriye Devleti-Rusya-İran ve müdahil olarak Çin; sahada müstahkem mevkilerin sahibi olarak bulunacak. ABD-Türkiye-Suudi Arabistan ve Katar ise masanın düşük avantajlı tarafı olarak hem söylem hem de eylem bağlamında geride duracak. Bu görüşmelerde muhalifleri destekleyen taraf olan ABD-Türkiye-Suudi Arabistan ve Katar önemli sorunlardan biri olarak da muhalifler mi teröristler mi sorusuna muhatap olacaklar. Zira son gelişmelerde Nusra Cephesinin de Rusya'nın baskıları ile listeye alınması işleri hayli zorlaştırdı. Ancak Esad tarafı için de güllük gülistanlık bir tablo çizmek mümkün değil. Rusya'nın askeri desteği ile belirli bir ilerleme kaydeden Esad için de ülkesinde ve uluslararası alanda önemli bir meşruiyet problemi söz konusu. Esad'ın “Esed” olmadan önceki dönemde yaptığı Suriye şartlarında demokratik sayılacak 2005 reformları döneminin hem altyapı hem de mutabakat açısından artık çok geride olan bir ülke var. Bu durum da ülkenin yalnız Esad tarafından yönetilebilir olmasından uzaklaşmasına neden oluyor. Dolayısıyla hem ılımlı olarak değerlendirilen ve Batı tarafından desteklenen muhalif yapı da Esad da tek başına bir güç odağı değil. Bu noktada ABD ile Rusya'nın üzerinde görüştüğü sorunun politik yollardan çözümü önerisi dikkate alınacak. Üç yıldan beri dile getirdiğim Esad'ın bir dönüşüm hükümeti içinde olacağı, bu hükümete ılımlı muhalefetin de destek vereceği bir model bu. Zira taraflar sahada kozlarını paylaşmış durumda. ABD askeri destekten ziyade bir vekâlet savaşı yöntemi izledi ve ekonomisini düşündü. Rusya'nın da buradaki aşırı harcamaları daha ne kadar göze alabileceği meçhul. Unutulmamalı ki bu iç savaş Suriye ve Suriyeliler dışındaki herkes için bir dış problem. Bu yaklaşıma dayanarak Esad ve muhaliflerin bir ortak mutabakata zorlanacağı görüşündeyim. Zira artık muhalif yapıların da bu savaşa güç yettirecek durumu yok. Ama Esad'ın durumunun da sadece Halep'in geri alınması üzerinden okunması hayli zor. Birleşmiş Milletler raporlarına göre Suriye'nin yeniden tanzimi için 180 milyar dolar gerekiyor. Bu para ancak bir devlet otoritesinin sağlanması ve uluslararası erişebilirlik durumunda Suriye'ye sokulabilir. Dolayısıyla tarafların artık bir dönüşüm süreçli hükümet için görüşmelere, destekçileri olan ülkelerin de zorlamasıyla oturacakları bir döneme girildi. ABD ve Rusya ekonomik olarak; Türkiye hem ekonomik olarak hem de güvenlik gerekçeleriyle bu işe destek verecek gibi duruyor. Katar ve Suudi Arabistan zaten kendi iç ekonomik problemleriyle Arap Yarımadası ve Yemen meselesi üzerine yoğunlaşırken bir de Suriye için stratejik-taktik faaliyet konusunda girişimde bulunmaktan uzak. ABD ve Rusya için önemli bir müttefik ve seküler bir tercih olan PYD yapılanması, masa etrafındakiler açısından sadece Türkiye için sorun teşkil ediyor. Dolayısıyla zaten ABD ve Rusya PYD üzerinde anlaşmışken; Suriye'nin -1998 öncesi PKK'ya verdiği destek tecrübesine dayanarak- PYD'yi kabul edebileceği görüşü de dikkate alınmalıdır. Hatta Türkiye'nin Suriye meselesinde Esad karşıtı sergilediği tavır bu girişim için rejimi daha da motive edecektir. Böyle bir durumda bir yandan bir dönüşüm hükümeti meselesi tartışmaya açılırken; Türkiye maalesef PYD meselesi ile de mücadele etmek zorunda kalacaktır. Ancak bu seferki mücadele şu an sürdürülen gibi olmaktan ziyade kuvvet kazanmış Esad tarafından da açık ya da kapalı olarak desteklenen bir örgütle mücadele şekline dönüşecektir. Bu şartlar altında Suriye'de görüşmelerin yeniden başlama ihtimali hayli yüksek görünüyor.