Nigel Farage Britanya siyasetinin ön planda olan ve olmayı da seven siyasetçisi. 2014 yılında Times dergisi tarafından “YILIN İNGİLİZİ” seçilen Farage’ın alametifarikası Avrupa Birliği karşıtı olması. Siyaseten attığı her önemli adımın arkasında AB karşıtlığı var ve atacağı her adımın arkasında da kuvvetle muhtemel aynı karşıtlık yer alacak.
Öğrencilik yıllarında Muhafazakâr Parti içinde yer alan Farage, 1989 yılında kendi partisine değil, bir başka partiye (Yeşil Parti) oy verdiğini açıklamıştı: sebep oy verdiği partinin Avrupa şüphecisi olması.
1992 yılında Avrupa entegrasyon hareketinde üç sütunlu yapıya dayanan AB’ni oluşturan Maastricht Antlaşması’nın Birleşik Krallık hükümeti tarafından imzalanmasına çok kızan Farage, partisinden ayrılarak Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi’nin (UKIP) kurucuları arasında yer aldı.
İronik gelecek ama Avrupa-karşıtı Farage, dört kez aday olduğu Avrupa Parlamentosu seçimlerini kazandı. Yani Avrupa Birliği’nin yasama organlarından biri olan Avrupa Parlamentosu’na girmek için yarıştı. Neden? Avrupa karşıtlığını supranasyonel platformlarda ifade etmek, Avrupa Parlamenterlerini yüzlerine karşı eleştirmek ve tüm Avrupa’da sesini duyurmak için.
Brexit referandumu öncesi “AB’ye Hayır” kampanyası yürüten Farage, kimileri için Brexit’in fikir babası, kimileri için de Brexit sürecinin lideri.
Ancak Haziran referandumunda Brexit kararı Britanya halkının onayını alınca, Farage sürpriz bir şekilde UKIP liderliğinden istifa etti ve istifasının nedenini de siyasi hedeflerinin gerçekleşmiş olduğunu (Brexit’i kastediyor), artık dinlenme zamanı geldiğini belirterek açıkladı.
Oysa Birleşik Krallık için Brexit kaynaklı sorunlar yeni başlayacak iken Farage’ınbu kararı “kaçış” olarak okundu. Farage neden kaçıyordu? Brexit kararının hayata geçirilmesi ile yaşanacakların maliyetinden kaçıyordu (Bkz. Kaçmayın! Gelin Buraya başlıklı yazım)
Ama Farage’ın eve gidip dinlenmeye başladığını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. ABD’de başkanlık seçimlerini Trump’ın kazanması ile sahneye hızlı bir giriş yaptı. Farage Trump’a resmi ve gayri resmi hizmet etmeye hazır olduğunu açıkladı ve ABD-Birleşik Krallık arasında serbest ticaret anlaşmasına doğru ilerleyeceğiz dedi. Zaten AB’nin herhangi bir üyesi AB’den bağımsız üçüncü bir devletle ticaret antlaşması akdedemez; dolayısıyla Farage AB’den ayrılmış bir Birleşik Krallık için politika öngörülerine başladı bile. Trump da Farage’ı ABD’de büyükelçi olarak görmek istediğini açıkladı. Birleşik Krallık hükümeti Trump’ın önerisini reddetti.
Bu noktada Farage’ın Trump ile yakın ilişkisi AB’ni neden ilgilendirsin ki diye sorabilirsiniz. Birincisi Britanya basınında UKIP’ın yükseleceğine dair yorumlar var ve UKIP’in iktidara gelmesi ve Farage’ın da başbakan olması ihtimali gerçek dışı ihtimaller değil. İkincisi Farage-Trump yakınlığı aslında AB’ne de bir mesaj vermek için kullanılıyor; AB üyesi olmayan Birleşik Krallık’ın ABD ile ilişkileri çok daha güçlü olacak mesajı. Bu mesajda doğruluk payı kesinlikle bulunmakta.
Ancak AB’yi asıl ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken Farage’ın Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılışı ile tatmin olmayacak olması. Brüksel’de 6 Aralık’ta katıldığı bir programda Farage kendisini “gerçek bir Avrupa yanlısı” olarak tanımlayıp, Avrupa’nın geri kalanı için kurtarıcı olacağını belirtti. Farage kimi kimden kurtaracak? AB üyelerini AB’den kurtaracak! Çünkü Farage AB’yi Avrupalılara zorla dayatılan bir proje olarak, bir aldatmaca olarak görüyor ve gerçek Avrupalı olmayı Avrupa karşıtlığı ile özdeşleştiriyor.
Anlaşılıyor ki Farage AB’nin diğer üyelerinin Brexit’i örnek almasını umarak beklemeyecek, örnek almaları için çalışacak. Belki de dostu Trump’ın bu konuda desteğini alacak.
Farage “AB dışında Avrupa”, yani “AB’siz Avrupa” istiyor.
Brüksel! Farage’ı yakından izle!